Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap
En iyi yollayıcılar
Posedon
Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 2 Vote_lcapSağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 2 Bar3Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 2 Vote_rcap 
SoaRingEagLe*
Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 2 Vote_lcapSağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 2 Bar3Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 2 Vote_rcap 
FG || Admin
Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 2 Vote_lcapSağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 2 Bar3Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 2 Vote_rcap 
BeLa
Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 2 Vote_lcapSağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 2 Bar3Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 2 Vote_rcap 
ayaz18
Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 2 Vote_lcapSağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 2 Bar3Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 2 Vote_rcap 
En son konular
» http://uploaded.to/file/g5s6o7
Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 2 EmptyÇarş. Ara. 23, 2009 11:21 am tarafından FG || Admin

» // SoaRingEagLe // Moderatör Alım Form'u //
Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 2 EmptyPaz Kas. 01, 2009 4:17 pm tarafından FG || Admin

» Bilgisayar Terimleri..
Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 2 EmptyPaz Kas. 01, 2009 4:16 pm tarafından FG || Admin

» Sitemizi Nasıl Buldunuz..
Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 2 EmptyPaz Ekim 25, 2009 4:43 pm tarafından BeLa

» İstek&Şikayet Bölümü
Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 2 EmptyPaz Ekim 25, 2009 2:25 pm tarafından FG || Admin

» Windows Live Messenger 2009
Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 2 EmptyPaz Ekim 25, 2009 12:04 pm tarafından BeLa

» Sarısın Fıkrası
Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 2 EmptyPaz Ekim 25, 2009 12:01 pm tarafından BeLa

» FrmGüneş yarışma Bölümü
Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 2 EmptyPaz Ekim 25, 2009 11:31 am tarafından BeLa

» Photoshop Masteri Alınacak
Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 2 EmptyPaz Ekim 25, 2009 11:25 am tarafından FG || Admin


 

 Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler

Aşağa gitmek 
Sayfaya git : Önceki  1, 2, 3, 4, 5, 6  Sonraki
YazarMesaj
Posedon
Albay
Albay
Posedon


Mesaj Sayısı : 585
Rep Puan : 884
Teşekkür : 0
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 30
Nerden : Ziyaretemi Gelcen ??

Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler   Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 2 EmptyPaz Ekim 11, 2009 4:31 pm

İngiltere'de mideye yerleşen, kusma ve ishalle kendisini gösteren norovirüsün milyonlarca kişiyi yatağa düşürdüğü bildirildi.

Aile hekimleri, norovirüs kapan kişilerin işe ve okula gitmemesi
gerektiği, böylece virüsün yayılmasının önüne geçilebileceği uyarısında
bulundu.

Virüsün hızla yayıldığı, bir hafta içinde yaklaşık 100 bin kişinin mide şikayetleriyle aile hekimlerine başvurduğu açıklandı.

Virüsün yayılmasının bu ay hızlanabileceğine dikkat çeken uzmanlar,
hastalığın ilk belirtilerinin ortaya çıkmasından sonra hastanın en az
48 saat süreyle evde dinlenmesi gerektiğini bildirdi.

Virüsün şu ana kadar 2 milyon kişiyi etkilediği ve bu rakamın da bi rrekor sayılabileceği belirtildi.

Hastalığın en hızlı yayıldığı yerlerin okullar, işyerleri, hastaneler
ve hapishaneler olduğuna dikkat çeken uzmanlar, pahalı turlar
düzenleyen "Queen Victoria" adlı lüks geminin de virüsün etkili olduğu
yerler arasında bulunduğunu, binlerce yolcunun aynı anda yatağa
düştüklerinin rapor edildiğini açıkladı.

Uzmanlar, virüsün etkilediği kişilere yatak istirahati, bol sıvı
tüketilmesi ve hekimin önereceği ilaçları alması tavsiyesinde bulundu.

Bu arada hastalık yüzünden işe gidemeyenlerin sayısının da giderek
arttığı ve bu durumun ekonomiye milyonlarca sterline mal olduğu
belirtiliyor.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Posedon
Albay
Albay
Posedon


Mesaj Sayısı : 585
Rep Puan : 884
Teşekkür : 0
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 30
Nerden : Ziyaretemi Gelcen ??

Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler   Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 2 EmptyPaz Ekim 11, 2009 4:32 pm

ABD'de
yayımlanan bir araştırmada, D vitamini eksikliğinin kalp - damar
hastalıklarına yakalanma riskini artırabileceği ortaya çıktı.


Harvard Tıp Fakültesinden Thomas Wang başkanlığındaki ekibin, 5 yıl
boyunca ortalama 59 yaşındaki 1739 kişi üzerinde yaptığı araştırma,
kanında D vitamini eksikliği bulunan (her mililitre kanında 15
nanogramdan az) kişilerin kalp krizi veya beyin kanaması geçirme ya da
kalp yetmezliğine yakalanma riskinin, kanındaki D vitamini seviyesi
daha yüksek kişilere göre iki kat fazla olduğunu ortaya koydu.

Araştırma, D vitamini eksikliği olan özellikle yüksek tansiyon veya
şeker hastaları ya da kolesterolü yüksek hastalarda kalp-damar
hastalıklarına yakalanma riskinin yüzde 60 daha fazla olduğunu da
gösterdi.

Giderek daha fazla bulgunun D vitamini eksikliğinin kalp-damar için
zararlı olduğunu gösterdiğini ve araştırma sonuçlarının ilginç olduğunu
söyleyen Wang, bu vitaminin eksikliğinin kalp - damar hastalıklarını
artırdığının kesin olarak belirlenmesi için daha geniş çaplı
araştırmalar yapılması gerektiğini vurguladı. Araştırma, Amerikan Kalp
Derneği dergisinde yayımlandı.

Güneş kanseri yenme şansını artırıyor

Amerikan Ulusal Bilimler Akademisinin (PNAS) yıllık dergisinde
yayımlanan başka bir araştırma da güneşli bölgelerde yaşayan,
dolayısıyla D vitamini alabilen kişilerin kanserden ölme riskinin, daha
az güneş olan kuzeydeki bölgelerde yaşayanlara göre az olduğunu
gösterdi.

New York'taki Brookhaven Ulusal Laboratuvarından bilim adamları,
araştırmaya katılan hastaların kanındaki D vitamini seviyesiyle,
hayatta kalma süresini karşılaştırdı.

Buna göre Avustralyalıların kanında İngilizlerden 3,4,İskandinavyalılardan ise yaklaşık 5 kat fazla D vitamini olduğu görüldü.

Araştırmada ayrıca kuzeyden güneye gidildikçe, kolon, meme ve prostat
kanseri bulgularına daha fazla rastlandığı, buna karşılık hayatta
kalmayı başaran hasta sayısının da yükseldiği ortaya çıktı
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Posedon
Albay
Albay
Posedon


Mesaj Sayısı : 585
Rep Puan : 884
Teşekkür : 0
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 30
Nerden : Ziyaretemi Gelcen ??

Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler   Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 2 EmptyPaz Ekim 11, 2009 4:32 pm

Metin Güneş / CNN TÜRK / Londra

Yeni bir araştırmada futbol oynadıktan ya da herhangi bir başka spor
yaptıktan sonra bir büyük bardak bira içmenin ömrü uzattığı ileri
sürüldü.


Araştırmaya göre az miktarda içki içmek sporla bir araya geldiği zaman birçok ölüm tehlikesini ortadan kaldırıyor.

11 binden fazla kişi üzerinde 20 yıl boyunca sürdürülen araştırma aynı
anda olmamak üzere içki içmek ve spor yapmanın özellikle de kalp
hastalıklarına karşı etkili olduğunu ve spor yapmayan ve hiç içki
kullanmayanlara kıyasla kalp hastalığı tehlikesini yüzde 50 oranında
azallattığını ortaya çıkardı.

European Heart Journal adlı tıp dergisinde yayımlanan araştırmada
Kopenhag Kenti Kalp Taraması programı çerçevesinde 11 bin 914
Danimarkalı kadın ve erkek 20 yıl boyunca izlemeye alındı.

Bu süre boyunca 1242 kişi kan akışının yetersiz olmasından kaynaklanan
kalp kasının hasara uğraması sonucu öldü. Başka nedenlerle ölenlerle
birlikte toplam ölüm sayısı 5901 oldu.

Ölümden uzak durmanın en iyi yolunun spor olduğu ancak sporla az
miktarda içkinin – haftada yedi büyük bardak biraya kadar - bir arada
olması halinde daha da etkili olduğu belirlendi.

Az miktarda içki ve spor tansiyonu düşürüyor ve bunun de sağlığa büyük yararları dokunuyor.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Posedon
Albay
Albay
Posedon


Mesaj Sayısı : 585
Rep Puan : 884
Teşekkür : 0
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 30
Nerden : Ziyaretemi Gelcen ??

Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler   Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 2 EmptyPaz Ekim 11, 2009 4:32 pm

Kadınlarda daha sık görülen cinsel isteksizliğin kökeninde genellikle psikolojik nedenler var.


Anadolu
Sağlık Merkezi Cinsel İşlev Bozuklukları Kliniği’nden Psikiyatrist
Evrim Erbek, daha çok kadınlarda görülen cinsel isteksizlik konusunda
bilgi verdi.

Fantazi yokluğu etken
Cinsel isteksizlik, cinsel istek ve fantezilerin azalması veya yokluğu
ile karakterize bir durumdur. Ağır durumlarda beraberinde cinsel
tiksinti bozukluğu da görülebilir.

Cinsel tiksinti bozukluğu, cinsel ilişki kurmaktan ve masturbasyondan
tiksinti duymaktır. Devamlı olarak cinsel ilişkiden kaçınma durumu
vardır. Eşin cinsel yakınlaşması tiksinti bozukluğu olan kişide kaygı
ve korku yaratır, penisi ellemez, cinsel bölgesine dokundurtmak istemez.

Kadınlarda daha sık görülüyor
Kadınlarda erkeklere göre daha sık görülür. Genellikle psikolojik
kaynaklıdır. Cinsel isteksizlik toplumda yaygın olarak görülmesine
rağmen çok az insan bu yakınması nedeniyle yardım arayışına
girmektedir. Oysaki cinsellik de yemek yeme ve uykusuzluk gibi
vazgeçilmez temel ihtiyaçlardandır.

Ön sevişme olmaksızın doğrudan cinsel birleşmeye geçen erkeklerin
eşleri yeterince uyarılmadıkları için orgazm olmakta sorun yaşarlar.
Duygusal yakınlık ve sevginin olmadığı bir cinsellik kadın için
katlanmak zorunda olduğu bir eyleme dönüşür. Rutin, kısa, duygusal
yakınlıktan uzak cinsel ilişki tarzı ilişkiden alınan hazzı azaltır ve
zamanla cinsel ilişki sıklığı azalır.

Hijyene dikkat!
Eşlerin öz bakımlarına, hijyene dikkat etmemesi cinsel çekiliği ve
partnerin cinsel isteğini azaltabilir. Temizlik takıntısı olan, titiz
ve kuralcı kadın veya erkekte cinsel isteksizlik ve uyarılma sorunları
daha sık görülür.

Cinsel tercihi farklı olduğu halde evlenen kadın veya erkek ilişkide
isteksiz olabilir. Eşiyle seyrek olarak ilişkiye girer, fantezi kurarak
cinsel ilişkisini sürdürür. Cinselliğin ayıplandığı, kötülendiği, katı
yasakların getirildiği ailelerde yetişen kadınlar genellikle cinsel
arzularını baskıladıkları için ilişkide isteksiz olabilir, uyarılma
sorunu yaşayabilirler. Travmatik cinsel deneyimler, psikiyatrik
hastalıklar, alkol madde kullanımı, cinsel korkular, kronik stres,
yorgunluk cinsel işlevleri olumsuz etkiler.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Posedon
Albay
Albay
Posedon


Mesaj Sayısı : 585
Rep Puan : 884
Teşekkür : 0
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 30
Nerden : Ziyaretemi Gelcen ??

Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler   Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 2 EmptyPaz Ekim 11, 2009 4:32 pm

Adaçayı (Salvia
officinalis), dişotu ve meryemiye adları ile de tanınır. 30-70 cm
boyunda olan bitkinin menekşe renkli çiçekleri halka dizilişlidir.
Karşılıklı olan beyaz keçeli yaprakları gümüş gibi parıldar ve
acımtırak, ıtırlı bir koku yayarlar. Bahçe adaçayı, güneşli bir yerde
yetiştirilmelidir. Don olayına karşı duyarlı olduğu için, kış boyunca
çam dalları ile örtülmesi doğru olur. Ülkemizde İzmir bölgesinde bahçe
adaçayı yetiştirilmektedir. Bir başka cins olan çayır adaçayı (Salvia
pratensis -Salvia tribola), çayırlarda, bayırlarda ve meralarda
yetişir. Çevresine ıtırlı hoş bir koku yayan mavi–menekşe renkli
çiçeklerin pırıltısı uzaklardan seçilebilir. Çayır Adaçayı (Anadolu
adaçayı) batı ve güney-batı Anadolu'da bol olarak yetişmektedir.
Anadolu adaçayından "elma yağı" veya "acı elma yağı" denilen yağ da
üretilmektedir. Bu tür adaçayı da kimyasal yapı ve tedavi etkisi
bakımından tıbbi (bahçe) adaçayına benzemektedir. Fakat burada
tanıtmaya çalışacağımız bahçe adaçayı (tıbbi adaçayı) ise, şifalılık
bakımından daha etkilidir. Toplama/Kurutma: Bitki yaprakları çiçeklenme
öncesi, Mayıs-haziran aylarında toplanır. Etken maddelerinin doruğa
ulaştığı öğlen saatlerinde toplanan yapraklar, gölgeli ve havdar bir
yerde kurumaya bırakılır. İyice kuruduktan sonra ince kıyılarak, hava
almayan kaplarda saklanır.
Bileşim: Eterli uçucu yağlar, %30 Thujon, %5 Cineol, Linalol, Borneol,
Salven, Pinen ve kafur; tanenler, triterpenoitler, flavonlar; Östojen
benzeri maddeler; reçineli bileşikler içerir.
Bu bitkinin çiçekleri, gargara ve adaçayı sirkesi yapmak için toplanır
(bir avuç çiçek, doğal sirkenin içinde bir süre bekletilir) ve elde
edilen sirke, uzunca bir süre hasta yatağından kalkamayan kişilere
rahatlatıcı ve canlandırıcı anlamda sürülerek, masaj yapılır. Yapraklar
daha çiçeklenme başlamadan, mayıs ve haziranda toplanır. Bitki kuru ve
güneşli günler boyunca, eterli yağlar oluşturduktan sonra, yapraklar
öğlen güneşinde toplanır ve gölgede kurutulur. Adaçayı, çok eski
çağlarda da ünlü bir şifalı bitki olarak tanınırdı. 13. Asırdan kalma
bir dizede şöyle deniyor: “Eğer dikmişsen adaçayını bahçeye, ne gerek
var ölmeye!"
Adaçayının eski çağlarda da ne büyük bir övgü ile anıldığını, çok eski
bir şifalı bitki kitabı şöyle anlatıyor: "Kutsal Meryemana, Bebek İsa
ile Herodes’un gazabından kaçmak zorunda kaldığında, kendisini
saklamaları için, çayırdaki tüm çiçeklerden yardım istemiş, ama hiçbir
çiçek ona yanıt vermemiş. İşte o zaman adaçayı eğilmiş ve Meryemana
sığınacak bir yer bulmuş. Onun sık ve koruyucu yapraklarının arasına
girerek Herodes’un askerlerinden saklanmış ve askerler onu görmeden
geçip gitmişler. Tehlike geçiştirildikten sonra, saklandığı yerden
çıkan Meryemana, tatlı sesiyle adaçayına şöyle demiş: Bu andan sonra
sonsuza dek insanların en çok sevdiği çiçek sen olacaksın. Seni,
insanları tüm hastalıklardan koruyacak kadar güçlü kılıyorum. Bana
yaptığın gibi, onları da ölümden kurtar!” İşte o zamandan beri adaçayı,
insanları iyileştirmek ve onlara yardım etmek için her yıl yeniden
çiçekleniyor.
Adaçayı sıkça içildiğinde tüm bedeni güçlendirir, kalp krizi
tehlikesini azaltır ve kötürümlüklerde çok yaralıdır. Gece
terlemelerinde ve aşırı terlemelerde, lavanta çiçeğinin yanı sıra,
yardımcı olabilecek tek bitkidir. Gece terlemesine neden olan hastalığı
iyileştirir ve bu hastalıkla el ele giden aşırı güçsüzlüğe,
canlandırıcı etkisi sayesinde son verir. Hastalık sonrası güçsüzlük
hallerinde başarıyla kullanılabilir. Pek çok doktorun, adaçayının
değerli özelliklerini artık iyice tanımış olduklarını biliyoruz
(Referans1: M.Treben). Onu kramplarda, omurilik rahatsızlıklarında,
beze hastalıklarında ve organ titrekliklerinde büyük bir başarıyla
kullanıyorlar. Yukarda belirtilen hastalıklarda, günde 2 su bardağı çay
yudumlanarak içilmelidir.Adaçayı, hasta karaciğeri de çok olumlu
etkiler, onunla ilgili tüm rahatsızlıkları giderir ve gazları yok eder.
Kan temizleyici etkisi vardır. Solunum organlarını ve mideyi balgamsı
salgılardan temizler, iştah açıcıdır. Mideyi ve bağırsakları
rahatlatır, gazların dışkılanmasını sağlar. Kramp çözücü etkisi
sayesinde, ishalde çok rahatlatıcıdır. Böcek sokmalarında, sokulan
bölgeye adaçayı yaprağının tozu uygulanır. Adaçayı, dıştan
uygulandığında, yaprağın tozu uygulanır. Adaçayı dıştan uygulandığında
(Çalkalama ve Gargara), bademcik iltihabı, boğaz hastalıkları, diş
iltihaplanmaları, yutak ve ağız boşluğu iltihaplanmalarında veya
ülserlerinde özellikle önerilir. Eğer zamanında adaçayı kullanılmış
olsaydı, pek çok çocukta ve yetişkinde bademcik ameliyatına gerek
kalmayabilirdi. Bedenimizin polisleri olarak, zehirli maddeleri
yakalayan ve zararsız hale getiren bademcikler alındığında, ağızdan
giren zararlı maddeler doğruca böbreklere ulaşırlar. Adaçayı, sallanan
dişlere, dişeti çekilmesine ve kanamasına karşı da (Çalkalama ve
Gargara) başarıyla kullanılabilir veya bitki çayına batırılan pamuk
hasta bölgelere uygulanır. Ayrıca dıştan kullanımda da, gargara ve
çalkalamaların yanısıra yara kompresi olarak da kullanılabilir. Sinirli
ve yorgun olan kişiler ve dölyatağı (rahim) hastalığı çeken kadınlar
arada sırada adaçayı oturma banyoları almalıdırlar. Zayıf ve güçsüz
çocuklara balla tatlandırılarak içirilir. Bu çay, tahriş kaynaklı
öksürüklerde de başarılıdır. Şifalı bitki olarak kullanılmasının yanı
sıra, adaçayının çok değerli bir baharat olduğunu ve böylece mutfaklara
girdiğini de unutmamak gerekir.
UYARILAR:
Adaçayının aşırı kullanımında kan basıncı (tansiyon) yükselebilir.
Dölyatağı (Rahim) kaslarını uyardığı için, gebelik sürecinde
kullanılmaz. Annelerin süt üretimini durdurur. Önerilen dozajlara
uyulduğunda, bilinen başka bir yan etkisi yoktur.
Kullanım Biçimleri :
Çay hazırlamak: Yarım veya bir tatlı kaşığı dolusu ince kıyılmış kuru
yaprak, bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır ve üstü kapalı
olarak 10 dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 2-3 bardak içilir.
Taze bitki kullanılması durumunda 4-5 dakika demleme süresi yeterlidir.
Çalkalama/Gargara: 2-3 tatlı kaşığı kurutlmuş ve ince kıyılmış yaprak,
2 bardak soğuk suya eklenir ve ateşe konur. kaynamaya başlayınca
ocaktan indirilir ve üstü kapalı olarak 15 dakika demlendikten sonra
süzülür. Günde pek çok kere 5-10 dakika süreli gargaralar yapılır.
Tentür Kullanımı:Günde 3 kere, 15-20 damla kadar D2 inceltisindeki
tentür, yarım kahve fincanı suya eklenerek alınır. Çay olarak
kullanılabildiği her yerde tentür de kullanılabilir.
Karışımlar: Gargaralarda ve çalkalamalarda kekikle, sindirim sorunlarında ise Mayıs papatyası ile eşit oranda karıştırılır.
Adaçayı Sirkesi: Geniş ağızlı bir şişe, çayır adaçayı çiçeği ile
doldurulur, çiçeklerin üstüne çıkacak kadar doğal üzüm sirkesi eklenir
ve şişe 14 gün güneşte veya sıcak bir ortamda, arada bir çalkalanarak
bekletilir ve süzülür.
Oturma banyosu:İki avuç dolusu yaprak soğuk suda gece boyunca
bekletilir. Ertesi gün kaynama derecesine kadar ısıtılır, 5-6 dakika
demlendikten sonra süzülür ve banyo suyuna eklenir.
Doğal Ürünler
Şifalı Bitkilerin Kullanım Biçimleri
Şifalı Bitkilerin Toplanmaları

Referanslar:
1-"Gesundheit aus der Apotheke Gottes" "Tanrı'nın Eczanesinden Sağlık",
Maria Treben,Anahtar Kitaplar Yay., Çev.: N.Eröztürk, 1994
2-Türkiye'de Bitkilerle Tedavi, Prof.Dr. Turhan Baytop, I.U Eczacılık Fak.,1984,İstanbul
3-"Bir Yudum Sağlık", N.Eröztürk,Anahtar Kitaplar,2000

Elma Yağı (Acı Elma Yağı):

Anadolu adaçayı (Salvia triloba L.) türünün yapraklı ve çiçekli
dallarından su buharı distilasyonu ile elde edilen uçucu yağdır.
Ülkemizde özellikle Muğla ve Fethiye bölgelerinde elde edilmektedir.
Sarımsı veya renksiz, özel kokulu ve yakıcı lezzetli bir sıvı olup %60
kadar sineol taşımaktadır. Gaz söktürücü, sindirim düzenleyici, ter
kesici ve idrar arttırıcı özellikleri vardır. Dahilen küçük miktarlarda
(günde 3-5 damla), 1 fincan suya damlatılarak içilir. Yüksek
miktarlarda zararlıdır. Haricen yara iyi edici, antiseptik ve karın
ağrısına veya gaz söktürmek için kullanılmaktadır.
Bu yağa "Elma Yağı" denmesinin nedeni, bu yağın elde edildiği Salvia
triloba türünün bazı dalları üzerinde, küçük bir elmayı andıran,
esmer-yeşil renkli mazıların bulunmasıdır. (Referans2: T.Baytop)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Posedon
Albay
Albay
Posedon


Mesaj Sayısı : 585
Rep Puan : 884
Teşekkür : 0
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 30
Nerden : Ziyaretemi Gelcen ??

Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler   Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 2 EmptyPaz Ekim 11, 2009 4:32 pm

Isırgan Otu


Isırgan otu kökünden başlamak üzere, kökü, yaprakları, tohumları bile
şifalı olan bir bitkidir. Eski çağlarda da büyük bir saygınlığa
sahipti. Albrecht Dürer (1471 - 1528) bir tablosunda, elinde ısırganotu
olan bir meleğin Tanrı katına uçusunu canlandırmıstı. İsviçreli botanik
bilimci Künzle, bir yazısında, yakıcı özelliği sayesinde (Tüylerde
bulunan histamin ve asetilkolin) korunmamış olsaydı, bitkinin kökünün
çoktan kurumuş olacağını belirtmişti. Eğer kendini koruyamamış olsaydı,
haşarat ve hayvanlar onu çoktan yok etmişlerdi. Büyük ısırgan otu
(Urtica diocia L.), çok yıllık ve otsu bir bitkidir, boyu bazen 1 m'yi
geçer, yapraklar koyu yesil renkli, saplı, dişli kenarlı ve yakıcı
tüylüdür. Küçük ısırgan otu (Urtica Urens L.), bir yıllık ve otsu bir
bitkidir. Boyu 60 cm kadar olabilir. Yapraklar açık yeşil renkli,
saplı, dişli kenarlı ve yakıcı tüylüdür. Duvar kenarları ve
harabeliklerde bol olarak görünür.Her iki türün de yaprakları 2-4 cm
uzunlukta, oval veya kalp biçimindedir. Taze iken deri ile temas edince
deride kızartı ve yanma yapar. Dızlağan ve dikenli ısırgan isimleriyle
de bilinir. Türkiye' de her iki tür de yetişir.


Egzema ve egzemaya eşlik eden baş ağrılarıısırgan otu çayı ile
iyileştirileilirler. Isırgan otu, böbrek ve mesane taşı oluşumuna karşı
da kullanılabilir. Böbrek hastalıkları ve zorlu baş ağrıları genellikle
bir arada görülürler. Egzemalar genellikle dahili bir nedene
dayandıklarından, onları içerden, kan temizleyici bitkilerle
iyleştirmek gerekebilir. Isırganotu, en başta gelen kan temizleyici ve
aynı zamanda kan yaptırıcı bir bitkidir. Böylece, pankreas üzerinde de
çok olumlu etkileri olduğu için, ısırganotu çayı ile kandaki şeker
düzeyi düşürülebilir. İdrar yolları hastalıkları ve iltihapları, da
bitki çayı ile iyileştirilebilirler. Aynı zamanda da dışkılama
kolaylıkları sağladığından, bir ilkbahar kürü için özellikle önerilir.
lkbaharda ve sonbaharda filizlendiğinde, onunla 4 haftalık bir çay kürü
yapmak önemlidir. Sabahları aç karnına, kahvaltıdan yarım saat önce bir
bardak ve gün boyunca 1-2 bardak çayı yudumlanarak içilebilir. Bu tür
çay kürlerinden sonra kişi kendini anlatılamayacak kadar iyi
hissedebilir. Ayrıca bu çayın lezzeti hiç de kötü değildir. Ama duyarlı
kişiler, ona biraz papatya veya nane ekleyerek, lezzetini ve kokusunu
değiştirebilirler.


Isırganotu, karaciğer ve safra kesesi hastalıklarında, dalak
hastalıklarında, solunum sistemi balgamlanmasında, mide kramplarında ve
ülserlerinde, bağırsak ülserlerinde ve akciğer hastalıklarında
öncelikle önerilir. Değerli etken maddeleri (Potasyum tuzları, organik
asitler-formik asit, histamin, asetilkolin ve Vitamin C) alabilmek
için, çay hazırlanırken, yapraklar yalnızca haşlanır (kaynatılmaz).
Isırganotu, koruyucu olarak da günde bir bardak içilebilir. Mikroplu
hastalıklarda ve mikrop salgılanan hallerde de bitki çok iyi bir
yardımcıdır. Belirli bir yaştan sonra bedendeki demir miktarı azalmaya
başlar. Bu nedenle, yorgunluk ve bitkinlik halleri görülür, kişi
yaşlandığını düşünmeye başlar ve verimliliği giderek azalır. Işte bu
durumlarda, demir içerikli taze ısırgan otu ile çok olumlu sonuçlar
alınabilir. Bir ısırgan otu küründen sonra, kişi kendini çok kısa bir
süre içerisinde eskiye oranla çok daha rahat hisseder, enerji ve
çalısma gücü geri gelir, dış görünüm olarak da belirgin bir düzelme
başlar. Safrakesesi rahatsızlığı ve kansızlık durumlarında da bitki
çayı fayda sağlayacaktır. Ödemlerde, ısırganotu bedendeki fazla sıvıyı
emerek büyük yararlar sağlar. Kan yaptırıcı özelliği sayesinde,
kansızlık solgunluklarında, alyuvarlar eksikliğinde, anemi de yardımcı
olur. Herhangi bir alerji rahatsızlığı çekenler (bahar nezlesi dahil)
uzun bir süre ısırganotu çayı içebilirler. Bitki, soğuk algınlığına
yatkınlığı önler, romatizma ve gut hastalıklarında yardımcı olur.


Taze ısırganotu yaprak ve kökünün kaynama suyuyla baş yıkanabilir ve
saçlar canlanarak, sık bir biçimde büyümeye başlarlar. Her tür saça
özellikle iyi gelenısırganotu tentürünü herkes kullanabilir. Kafa
derisi kepeksiz, saçlar sık, yumuşacık ve parlak!Damar
tıkanıklıklarında da (baldırlarda), ısırganotu çok büyük yardımlar
sağlar. Bu hastalığı çeken bazı kişiler, ağer zaman geçirmeden,
ısırganotu kökü ayak banyoları yapacak olurlarsa, olası bir bacak
empütasyonundan kurtulabilirler. Her tür kramp, nerden gelirse gelsin,
kan dolaşımı bozukluğunun habercisi olabilir. Böyle durumlarda,
bitkinin kaynama suyula masaj veya banyo yapmak fayda sağlayacaktır. Bu
durum, koroner damarlarının daralması gibi özel durumlarda da
geçerlidir. Belden yukarısı banyo küvetine doğru eğilir ve kaynatılmış
bitkinin ılık suyuyla kalp bölgesine hafifçe masaj yapılır. Siyatik,
lumbago ve kollarda, bacaklarda oluşan sinir iltihaplanmalarında,
ağrılı bölgelere, yapraklı taze ısırganotu dalı hafifçe sürülür.
Örneğin siyatikte, ayak ekleminden başlamak üzere, dıştan kalçaya kadar
ve oradan da bacağın iç tarafından topuğa kadar yavaşca sürülür. Bu iki
kere daha yenilenir ve son olarak, kalçadan başlayarak aşağı doğru
inilir. Gerektiğinde daha başka bölgelere de aynı biçimde uygulanır.
Isırganotunun sebep olduğu kaşıntıyı önlemek için, işlem sonunda o
bölgeler pudralanır.


Kullanılan bitki ne kadar taze olursa, şifalı gücü de o kadar fazladır.
Kış için bir miktar stok yapmayı da unutmayın ve kurutacağınız bu
ısırganları mayıs ve haziran ayının güneşli günlerinde toplamaya dikkat
edin. Kendi sağlığınız için bir şeyler yapabildiğinize sevinin! Ama ama
en önemlisi sadece ihtiyacınız kadar bitki toplayın. Eğer sadece yaprak
ve saplara ihtiyacınız varsa kesinlikle bitkiyi köküyle beraber
sökmeyin. Bir bölgedeki tüm bitkileri tamamen koparmayın. Gelecek
yıllarda da bitkinin neslini sürdürmesine izin verin!



Kullanım Biçimleri:
Çay Hazırlamak:

Yaprak Çayı: Bir tatlı kaşığı ince kıyılmış ısırganotu, orta boy bir su
bardagı dolusu kaynar suylahaşlanır, 5-10 dakika demlendikten sonra
süzülür. Günde 2-4 bardak yeni demlenmiş çay aç karnına veya öğün
aralarında tatlandırılmadan içilir. Kokusunu veya tadını rahatsız edici
bulanlar çaylarına biraz nane ilave edebilirler.

Kök Çayı: Bir tatlı kaşığı ince kıyılmış kök,
bir su bardağı dolusu soğuk suya eklenir, hafif ısıda kaynama
derecesine getirilir, 4-5 dakika kaynadıktan sonra, ateşten indirilip
5-10 dakika demlendirilir ve süzülür. Günde 3 bardak taze demlenmiş çay
soğutulmadan içilir.

Tohum Çayı: Havanda hafifçe ezilmiş bir tatlı
kaşığı tohum, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar derecede sıcak su
ile haşlanır, üstü kapalı olarak 8-10 dakika demlendikten sonra
süzülür. Günde 2-3 bardak taze demlenmiş çay, yemeklerden yarım saat
önce soğutulmadan içilir.

Isırganotu Tentürü
:Ilkbaharda veya
sonbaharda sökülen kökler bol suda iyice yıkanır, elden geldigince ince
kıyılır ve bir sisenin bogazına kadar doldurulur. Köklerin üstüne
çıkacak kadar 35-40 derece etil alkol eklenir, hergün çalkalanarak
güneste 14 gün boyunca bekletilir ve süre sonunda bir tülbentten
geçirilerek süzülür. Koyu renkli siselerde, serin bir yerde yıllarca
saklanabilir.

El ve Ayak Banyoları:Iki avuç dolusu yıkanmıs
kök, sap ve yaprak, 5 litre soguk suya konularak, 10-12 saat bekletilir
ve sonra kaynama derecesine kadar ısıtılır.

Banyosırasında bitkiler suyun içinde kalabilir. Bu banyo suyu, yeniden ısıtılarak, 2-3 kere daha kullanılabilir.

Saç Yıkamak:
4-5 avuç taze veya
kurutulmus yaprak, 5 litre suya koyulur, agır ateste kaynama derecesine
kadar ısıtılır, 5 dakika demlendikten sonra süzülür. Kök
kullanıldıgında ise, 2 avuç dolusu ince kıyılmıs kök, 10-12 saat soguk
suda bekletilir, sonra kaynama derecesine kadar ısıtılır ve demlenmesi
için 10 dakika beklendikten sonra süzülür. Bu durumda, saç yıkamak için
sodalı sabun gerekir
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Posedon
Albay
Albay
Posedon


Mesaj Sayısı : 585
Rep Puan : 884
Teşekkür : 0
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 30
Nerden : Ziyaretemi Gelcen ??

Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler   Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 2 EmptyPaz Ekim 11, 2009 4:33 pm

Vücut bir bütün. Ruh sağlığı beden sağlığı
demek. İnancınız, beyninize yolladığınız "iyilik" sinyalleri,
motivasyon, yüksek moral ve şükür hastalıkları bertaraf etmede önemli.

Bir de tabiatın eczanesi var; basit ama etkili formüller. İşte onlar...
Elma sirkesi son dönemin en popüleri. İlâç olmamasına rağmen, içerdiği
şifalı maddeler sebebiyle, aşağıda sayılan hafif rahatsızlıklarda
etkili sonuç veriyor.

SOĞUK ALGINLIĞI

Yassı bir kabın içine eşit miktarlarda su ve elma sirkesi koyup,
buharlaşmaya başlayıncaya kadar ısıtın. Isıttığınız bu kabın üzerine
başınızı eğin. Kulak ağrılarında başınızı yanlamasına tutun. Buharın
dışarıya kaçmaması için, başınızın üzerini bir havluyla örtün. Sirke
buharını burundan derin derin teneffüs edin. Azamî beş dakika buhar
teneffüsü yapın. Bu sirke buharı soluması, baş ve kulak ağrılarına,
nezle veya burun tıkanıklığına iyi geliyor.

GÖZLER

Gözleriniz, okurken veya bilgisayar monitörü önünde çabuk yoruluyor mu?
Açık ışığa karşı hassas mısınız? Her sabah alacağınız elma sirkesi- bal
karışımı, size A vitamini ve provitamin takviyesi sağlayacak. GAZ VE

KABIZLIK

Gaz çoğu kez, midenizi bozduğunuzda oluşur. Bağırsaklardaki kuvvetli
gaz oluşumu ise sindirim organlarındaki bir arızaya işaret edebilir.
Günde birkaç kez içinde iki çay kaşığı elma sirkesi bulunan bir bardak
su içiniz. İçinde elma sirkesi ve biraz tuz bulunan ılık ayak
banyosundan da iyi sonuçlar elde edilmiştir.

KADIN HASTALIKLARI:

Kadınların belli günlerdeki ağrılarını dindirmek için, sirkeden
faydalanabilirsiniz. HAMİLELİK BULANTISI Sabahleyin kahvaltıdan biraz
önce alınan içinde bir çay kaşığı elma sirkesi bulunan bir bardak su,
sabah bulantısını gideriyor.

EKLEM AĞRILARI

Mineral-püresi: Yarım greyrfrut, 1 portakal, 1limon, 2 kereviz sapını
küçük küçük doğrayarak 4 bardak su ilâve edip bir saat kaynatın. Daha
sonra malzemeyi süzgeçten geçirip 2 çay kaşığı elma sirkesi ve 1 çay
kaşığı İngiliz tuzu ilâve edin. Sabah akşam bir yemek kaşığı, bu püreyi
bir bardak su ile için.

YAŞLILIK ŞİKAYETLERİ

Kalp ve sinirleri güçlendirmek için düzenli olarak elma sirkesi-bal karışımı alınması tavsiye ediliyor.

BAŞ AĞRISI

Alnınızı ve şakaklarınızı biraz elma sirkesiyle ovarak çoğu kez hafif
baş ağrısından kurtulabilirsiniz. Şikâyetler geçmezse, soğuk algınlığı
için tavsiye ettiğimiz sirke buhar banyosunu deneyebilirsiniz.

MİDE ŞİKAYETLERİ

Bir kaşık elma sirkesini bir bardak suyla karıştırın. İlk bardağı, 5
dakikada bir çay kaşığı alın. İkinci bardakta dozu ikişer çay kaşığına
yükseltin. Üçüncü bardaktan 15 dakikada bir yudum alın.

BAKTERİLERE KARŞI

Bir yemeğin veya bir meşrubatın bakteri taşıyabileceği endişeniz varsa,
ihtiyaten içinde iki çay kaşığı elma sirkesi bulunan bir bardak suyu
içiniz.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Posedon
Albay
Albay
Posedon


Mesaj Sayısı : 585
Rep Puan : 884
Teşekkür : 0
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 30
Nerden : Ziyaretemi Gelcen ??

Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler   Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 2 EmptyPaz Ekim 11, 2009 4:33 pm

'Öpüşmeyin hastalık geçer' diyorlar ya, tokalaşmanın daha tehlikeli olduğu ortaya çıktı.
İngiltere’de uzmanlar, virütik hastalıkların bulaşması konusunda
tokalaşmanın, yaygın inancın aksine öpüşmekten daha tehlikeli olduğunu
belirtti.

Konuyla ilgili araştırma yapan İngiliz uzmanlar, tokalaşarak selamlaşan
kişilerin grip, nezle ve norovirüs gibi mide ve bağırsak sistemine
yerleşen virüslerin yayılmasında, birbirinin yanağına birer öpücük
konduranlara göre daha büyük tehdit oluşturduklarının tespit edildiğini
bildirdi.

Uzmanlar, yaklaşık 3 milyon kişiyi etkisi altına alan son norovirüs
salgını gibi salgınlara ellerini temizlemeye yeterince özen göstermemiş
kişilerin ellerine dokunulması ya da onların dokundukları yerlerle
temas edilmesinin yol açtığını vurguladı.

Tokalaşmanın ise kişilerin birbirleriyle el temasının en önemli
biçimini oluşturduğunu belirten Bloomfield, "Tokalaştığınız kişinin
sizin elinizden önce neyle temas ettiğini bilmiyorsunuz. Grip, nezle
gibi hastalıklar geçmesin diye birbirini öpmekten kaçınan kişiler,
aslında birbirlerinin ellerine temas ederek hastalığın yayılmasına
katkıda bulunduklarını fark etmiyor" dedi.
Barts Hastanesi Virologlarından Prof. John Oxford da virüslerin eller
yoluyla daha çabuk yayıldığını, "sosyal bir öpüşmenin ise aynı derecede
tehdit oluşturmadığını" söyledi.
Uzmanlara göre en iyi selamlaşma yolu ise Fransızların yaptığı gibi
"yanağı değil havayı öpmek." Bu yöntemde kişilerin ellerini
birbirlerinin omzuna koyduklarını, ancak yanaklarını birbirlerine
değdirmeden uzaktan havaya bırakılan buselerle selamlaştıklarını
belirten uzmanlar, bu selamlaşma türünde hiçbir hastalık bulaştırma
tehdidinin söz konusu olmadığını belirtti.
ITV’nin sosyal davranış uzmanlarında Liz Brewer de Fransız usulü
"havayı öpmenin" en ideal sosyal selamlaşma yolu olduğunu söyledi.
Brewer, bu yöntemin mesafeli tutumlarıyla tanınan İngilizler için de en
ideal yöntem olduğunu belirtirken, bu tür selamlaşmada kişilerin
birbirlerinin omzunu kavrarken yakınlaştırdıkları gövdeleriyle kalpten
kalbe selam göndermiş olduklarını ifade etti.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Posedon
Albay
Albay
Posedon


Mesaj Sayısı : 585
Rep Puan : 884
Teşekkür : 0
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 30
Nerden : Ziyaretemi Gelcen ??

Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler   Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 2 EmptyPaz Ekim 11, 2009 4:33 pm

"Erkeklerin de kozmetiğe ihtiyacı var"
Son 10 yılda kozmetik sektörünün erkeklere
yönelik bir ürün piyasaya sürdüğü, bunun altında yatan nedenin ise
erkek cildinin de bakıma ihtiyaç duyması olduğu bildirildi.

Dr. Melisa Eczacıbaşı erkeklerin temel cilt bakımları için 4 aşamaya gerek duyduklarını söyledi.

Eczacıbaşı'na göre erkekler temizleme, tonikleme, nemlendirme ve gece bakım ürünlerini kullanma ihtiyacı duyuyorlar.

Kadın ya da erkek farketmez cildin bakılmadığı zaman kendini saldırıya
uğramış hissettiğini ifade eden Eczacıbaşı, "Cilt böyle durumda daha
çok salgı üreterek bu saldırıya karşı koymaya çalışır. Cildinizin
böylesi istenmeyen tepki vermesini engellemek için yağ denesine
kavuşması sağlamak gerekir" diye konuştu.

Bunun için temizleme ve nemlendirme işlemlerinin yapılmasının bir
zorunluluk olduğunu ifade eden Dr. Melis Eczacıbaşı, deterjan ve sabun
içermeyen bir temizleme ürünü seçilmesi gerektiğini belirtti.

Temizlemenin ardından yağlı ciltler için alkol içeren, kuru ciltler
için de alkol içermeyen tonikler kullanılması gerektiğini ifade eden
Eczacıbaşı sözlerini şöyle sürdürdü:

"Tonikler sabah ve akşam olmak üzere 2 kez kullanılabilirler. Daha
sonra yine cilt tipinize uygun bir nemlendirici kullanılması gerekir."

Erkek cildinde ortaya çıkan sorunlar

Erkeklerin cildi kadınlarınkine oranla daha kalın bir dokuda olup daha
dayanıklı sayılıyor. Ancak doku daha çok salgı bezi barındırdığı için
daha çok yağ üretiyor.

Bu da sivilce ve siyah nokta gibi sorunların erkeklerde daha çok görülmesine neden oluyor.

Aynı sebepten cilt yaşlanması erkeklerde daha ileri yaşlarda ortaya
çıkıyor ancak kırışıklıklar kadınlara nazaran çok daha derin oluyor.

Tıraş erkeklerde tek başına hassas yüz cildinin sivilcelenmesi ve kıl
dibi sorunları oluşması için yeterli bir cilt sorunu sayılıyor.

Tıraş esnasında özen gösterilmezse yüzün ter ve yağdan oluşan koruyucu
tabakasından mahrum edilmiş olan cilt gerginleşiyor, soğuğa karşı
dayanıksızlaşıp kuruyarak gerginliğini kaybediyor.

Erkeklerde sivilce ve sivilce izi sorunu

Erkeklerde en çok görülen sorunların başında sivilce geliyor, özellikle
15 - 30 yaş grubu arasındaki erkeklerde bazen orta düzeyde birçok
durumda ise ağır sivilcelere rastlamak mümkün.

Tedavi sivilce nedenlerini ortadan kaldırmak, sivilceleri geçirmek,
lazer, peeling, cilt temizleme gibi seçenekler içeriyor ve bu konuda
doğru bir dermatoloğa gidilmesi gerekiyor.

Sivilceler tedavi edilmedikleri takdirde birçok zaman iz bırakıyor. Bu
amaçla tıbbi peeling, lazer, dolgu madde gibi seçenekler öneriliyor.
Leke tedavilerinde ise birkaç tedavi seçeneği mevcut.

İstenmeyen tüyler

Lazer epilasyonu, elmacık kemiği, boyun, ense, sırt, göğüs, kollarda
hem tüyleri seyreltmek, hem da olabildiğince yok etmek için kullanılan
oldukça pratik, kısa süreli, ağrısız, kabuk, yara yapmayan bir yöntem
olarak biliniyor.

Bölgesel yağlanmalar

Erkeklerde özellikle bel çevresi gibi bölgeler yağlanmaya çok yatkın.
Testesteron hormonu bu bölgelerde aşırı yağlanmaya neden oluyor.

Lipoliz, mezoterapi ve karboksiterapi gibi yöntemler içerdikleri yağ
blok parçalayıcı, kan dolaşım artırıcı ilaçlar sayesinde bu bölgelerde
normalin üstünde bir hızla incelmeye yol açar ve bel çevresi bu şekilde
incelmiş olur.

Saç dökülmesi

Dr.Melisa Eczacıbaşı’ya göre erkeklerin en büyük sorunlarından biri saç
dökülmesi. Birçok zaman genetik dahi olsa altta yatan nedenleri
araştırmak ve tedavi etmek, kıl köklerine besleyici ve güçlendirici
tedaviler uygulamak, saç mezoterapi gibi yöntemler, saçların
korunmasını sağlar.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Posedon
Albay
Albay
Posedon


Mesaj Sayısı : 585
Rep Puan : 884
Teşekkür : 0
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 30
Nerden : Ziyaretemi Gelcen ??

Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler   Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 2 EmptyPaz Ekim 11, 2009 4:33 pm

Kolera Nedir?

Kolera, Vibrio cholerae isimli bakterinin neden olduğu bağırsak
enfeksiyonuna bağlı olan, akut ve şiddetli ishal ile seyreden bir
hastalıktır.


Hastalık ve etkileri

Hastalık, genelllikle, dışkı bulaşmış kirli su ya da bu sularla
yıkanmış gıdalar aracılığı ile yayılır. Bu yüzden kanalizasyon veya su
arıtım tesislerindeki her hangi bir hasar veya yanlış uygulama,
koleranın büyük çapta bir alana kısa sürede yayılmasına yol açabilir.
Basit bir tedaviye sahiptir ama tedavi edilmezse de %50 oranında ölümle
sonuçlanabilir. Her yıl 100.000'in üstünde insan kolera hastalığı
yüzünden ölmektedir. Gelişmiş ülkelerde kolera salgınları artık pek sık
yaşanmazken, temiz suyu bulmanın zor olduğu ve kanalizasyon
sistemlerinin tam olarak gelişmediği 2. ve 3. dünya ülkelerinde büyük
çaplı kolera salgınları yaşanabilmektedir.

Vibrio cholerae, kirli su veya yiyecek ile vücuda girer. Kuluçka dönemi
(enkübasyon) sadece 1-5 gündür. Bakterinin ürettiği enterotoksin özgün
olarak bağırsak iç yüzeyini etkiler. Sonuç kusma ve ağır bir ishaldir.
Kısa bir sürede vücut çok büyük miktarlarda su kaybedebilir; örneğin,
ağır kolera hastalarında günde ortalama 10-15 dm³ (litre) su kaybı
(dehidrasyon) yaşanabilir. Eğer bu duruma müdahale edilmezse, hastalık
büyük oranda ölümle sonuçlanır.

kolera mikrobu çok sağlam bir mikroptur, hastalıklı biri yere tükürdüğünde mikrop 2 hafta yaşar.

Tedavisi


Ölüm riski bu kadar yüksek olan ve bugün hâlâ binlerce insanın ölümüne
yol açan koleranın tedavisi aslında fazlasıyla basittir. "Oral
rehidrasyon tedavisi" (ağızdan sıvı tedavisi) olarak da adlandırılan
tedavi ile kolera hastaları kısa sürede sağlıklarına kavuşabililer. Bu
tedavide, kaybedilen su ve elektrolit (sodyum, potasyum, klor,
bikarbonat) kaybını yerine koyabilmek ve normal beslenemeyen hastaya
enerji sağlayabilmek amacıyla, hastaya vücudun normal sıvı-elektrolit
dengesine eşdeğer (izotonik) bir tür tuz ve glikoz karışımı içirilir.
Herhangi bir şey içemeyecek durumda olan daha ağır hastalara (toplam
hastaların yaklaşık %10-20'si) ise karışım damardan verilir. Durumu çok
ağır ve acil olan hastalara ise tetrasiklin vb. antibiyotiklerle
antibakteriyel tedavi uygulanır.

Antibakteriyel ilaç tedavisi

Erken dönemde ağızdan uygulanacak etkin bir antibakteriyel ilaç ile 48
saat içinde Vibrio cholerae basillerinin yok edilmesi, dışkı hacminin
%50’ye varan oranlarda azaltılması ve ishalin durdurulması mümkündür.
Hangi ilacın seçileceğini hastalığa yakalananların dışkı örneklerinden
yalıtılan V. cholerae suşunun hangi antibakteriyel(ler)e duyarlı olduğu
belirler.

Salgın sebebi olan V. cholerae suşlarının genellikle duyarlı olduğu antibakteriyel ilaçlar şunlardır:

* Tetrasiklin grubunda: tetrasiklin, doksisiklin
* Nitrofuran grubunda: furazolidon
* Makrolid grubunda: eritromisin
* Trimetoprim-sulfametoksazol (kotrimoksazol)
* Florokinolon grubunda: norfloksazin

Kalıcı dişlerinin tamamını henüz çıkarmamış (genellikle 8 yaşından
küçük) çocuklara yönelik tedavide tetrasiklin, düşük olasılıkla da olsa
dişlerde kalıcı renk bozukluklarına yol açmak gibi bir yan etkisi
olduğu için, tercih edilmeyebilir.

Önlem

Her şeyden önce su kaynaklarının ve içme suyunun temiz olması çok
önemlidir. Eğer kullanılacak suyun temizliğinden şüphe varsa, suyun
önce kaynatılıp sonra kullanılması daha sağlıklı olacaktır. Dışkıların
hijyenik bir biçimde yaşama ortamından uzaklaştırılması, düzgün bir
kanalizasyon sistemi çok önemli bir faktördür. Pişmemiş yiyeceklerin
yenmemesi, çiğ gıdalardan uzak durmak ve üzellikle çiğ balık ve kabuklu
deniz ürünlerinin tüketilmemesi koleraya karşı korunmak için önemlidir.

Aşı

Her ne kadar bazı ülkelerde kolera aşıları mevcut olsa ve uygulansa da
(Dukoral, Mutacol vs.), bu aşıların hastalığa karşı güçlü bir
bağışıklık geliştirdikleri söylenemez. Geçmişteki kolera aşılarından
daha iyi bir bağışıklığa neden olsalar ve daha az yan etki
barındırsalar da, bu aşılar hâlâ ideal seviyeye ulaşamamıştır ve bu
yüzden de birçok ülkede kullanılmamaktadır. İdeal bir kolera aşısı için
yapılan araştırmalar hâlâ devam etmektedir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Posedon
Albay
Albay
Posedon


Mesaj Sayısı : 585
Rep Puan : 884
Teşekkür : 0
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 30
Nerden : Ziyaretemi Gelcen ??

Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler   Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 2 EmptyPaz Ekim 11, 2009 4:33 pm

Tıpta yeni bir buluş!
ABD'nin Kaliforniya eyaletindeki bir firma, insan hücresinden embriyo ürettiğini öne sürdü.
Stemagen Corp. adlı firmanın araştırmasına katılan heyetten Andrew
French, yaptığı açıklamada, iki yetişkin erkeğin deri hücreleri
kullanılarak 5 embriyo yapıldığını, deneyin başarıya ulaştığından emin
olmalarının ardından embriyoları yok ettiklerini söyledi.

Üretilen embriyo hücrelerinin, deri hücreleri kullanılan iki erkeğin kopyaları olduğu da tespit edildi.

Bu araştırmanın bir sonraki aşamasının, bu hücrelerden kök hücre elde
edilmesi olduğuna işaret ediliyor. Kök hücrelerin birkaç türü
bulunuyor. Birkaç günlük embriyodan elde edilen kök hücrelerin ise
bunlar arasındaki en güçlüsü olduğu kabul ediliyor, çünkü embriyotik
kök hücre ile insan bünyesindeki hücrelerin her türü yetişiyor.

Araştırmayla ilgili bir makale, Stem Cells dergisinde yayımlandı.
Makale, bu alanda çalışan bilimsel çevrelerin bir bölümünce inandırıcı
bulunmadı.

Güney Kore'den Hwang Woo-suk, normal hücreler kullanarak kopyalama
yöntemiyle insan embriyo hücresi ürettiğini açıklamış, ancak bu
çalışmanın sahtekarlık olduğu ortaya çıkmıştı.

Embriyo hücresinden kök hücre elde edilmesi yasal ve ahlaki açıdan
tartışma konusu olduğu için, normal hücrelerden elde edilecek
embriyolardan kök hücre elde edilmesinin başarılması halinde, tıbbın
çeşitli alanlarında kullanılabilecek olan embriyotik kök hücrenin elde
edilmesine ilişkin birçok güçlüğün aşılabileceği ileri sürülüyor.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Posedon
Albay
Albay
Posedon


Mesaj Sayısı : 585
Rep Puan : 884
Teşekkür : 0
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 30
Nerden : Ziyaretemi Gelcen ??

Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler   Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 2 EmptyPaz Ekim 11, 2009 4:34 pm

Burun Kanamaları

Burun kanamaları yaş ve cins ayırımı yapmadan tüm insanlarda
görülebilmektedir. Burun kanamaları çoğunlukla olduğundan daha
tehlikeli gibi görünür. Yine de nadir durumlarda hayati tehlike
olabilir. Kanamalar nedenlerine göre, burun içi değişiklikler ve
vücudun başka hastalıklarının (mikrobik hastalıklar, hipertansiyon,
pıhtılaşma bozukluklari, kanser gibi kötü huylu hastalıklar) sonucu
olmak üzere 2 ana gruba ayrılabilir.
Basit bir burun karıştırması, ağır egzersizler, hafif soğuk
algınlıkları alerjik rinit, burun travmalar), burun operasyonları,
burun içi yabanca cisimler ve tümörler de kanama nedenleri arasındadır.
Kanamaların yerine göre ise burun ön tarafı ve arka tarafı olmak üzere
2 gruba ayrılabilir. Burunun ön tarafından kaynaklanan kanamalar daha
çok çocuklarda ve genç erişkinlerde görülürken burun arka bölümünden
olan kanamalar, yaşlarda sık görülür. Burun arkasından olan kanamalar
daha çok genize doğru akar ve şiddeti olma olasılğı yüksektir. Tansiyon
kontrolü ve KBB uzmanı tarafından müdahale önerilir.
Bazen da yalancı burun kanamaları görülebilir. Bu tip kanamalarda
kanayan yer burun olmadığı halde kan burundan gelmektedir. Bu durum
yemek borusu damarlarının varislerindeki kanamaların yukarı taşması
veya genizde yerleşmiş tümörlerin kanamalarında görülmektedir. Burun
kanamaları, üst solunum yolları enfeksiyonlarının sık olduğu ve
sıcaklık değişimlerinin fazla olduğu kış aylarında daha çok görü!ür.
Ancak sıcak ve kuru havalarım ağırlıkta olduğu dönemlerde de sık
görülebilir.
Sık kanamalara dikkat edelim!
Burun, kanlanması bol bir organdır. Burun kanamaları, birkaç damla ile
kısa süren kanamalardan, ciddi boyutlarda, bol ve uzun kanamalara kadar
geniş bir yelpaze içerisinde olabilirler. Bu yüzden, her burun kanaması
çok iyi değerlendirilmelidir.
Burun kanamalarının birçok sebebi vardır. En Sık karşılaştığımız burun
kanaması, burunun hemen girişinde bulunan yüzeyel damarların çatlaması
ile oluşan kanamalardır. Bu kanamaların sebebi, "buruna darbe, hava
kuruluğu, tansiyon yükselmesi, Sıcak ve kuru hava" gibidir. Bütün burun
kanamalarının yakiaşık %90'ı bu tür kanamalardır. Bu durumda yapılacak
şey, hastanın, burnunu soğuk su i!e temiz!emesi, burun içerisindeki
pıhtıları sümkürmesi ve burun kanatlarının beş, on dakika iyice
sıkılmasıdır. Hastanın yatırılması, yarar yerine zarar getirir.
Yatırılacaksa bile baş yukarıda tutulmalıdır. Böyle bir müdahale i!e bu
tür kanamalar çoğunlukla durur. Çatlayan damar iyileşene kadar
kanamalar tekrarlayabilir. Kanamalar durmaz ve Sık olursa mutlaka bir
kulak, burun, boğaz hekimince değerlendirilmelidir. Sık sık kanayarak
kişinin yatağını kirletiyor, iş yapmaya, araba kullanmasını
engelliyorsa, burun tamponlanabilir, damarlar koterize edilebilir
(yakılabilir).
Müdahale şart
Burun içerisinde, diğer damarlarda da çatlamalar olabilir ve daha
şiddetli kanamalar görülebilir. Bu kanamalar, genellikle müdahale
gerektirirler. Burun kanatlarını elle sıkmakla durmayacakları gibi daha
geniş çaplı damar kanamadan oldukları için çok kan kaybına sebep
olabilirler. Özelikle yaşlı insanlarda tansiyon yükselmesi ile oluşan
kanamalar, damar çeperlerinin kireçlenmiş olmasından dolayı kolay kolay
durmazlar. Kişinin hem tansiyonu hem de kanaması kontrol altıa
alınmalıdır.Burun iltihapları, sinüzitler, nadir görülen burun
tümörleri de kanamaya yol açabilirler, hatta bazen ilk bulgular.
Kanamaya meyil yaratan bazı hastalıkar ve kan sulandırıcı ilaç kullanan
kişilerde de burun kanamalar görülebilir.
Burun kanamaları çoğunlukla can Sıkıcıdır, bazen korkutucu ve yaşama
tehdit edici boyuttadır. Uzmanlar burun kanamalarını iki gruba
ayıraktadırlar:
1-) Ön burun kanamaları
Burnun ön kısmından gelen kanamalardır. Ayakta duran ya da oturan
kişide bir burun deliğinden akan kanama şeklinde kendini gösterir.
2-) Arka kanama
Burun arkasından ve derinden olan kanamadır. Kanama genize doğrudur.
Otururken veya ayakta dururken bile kanama boğaza doğru olur. Hasta
sırt üstü yattığında ön kanama bile olsa her iki yönde kanama
olabilecektir.
Arka burun kanamalarının tanınması çok önemlidir. Bu kanama tipi
oldukça şiddetlidir ve bir uzmanın takibini gerektirmektedir. Arka
kanamalar çoğunlukla yaşlı kişilerde görülür. Bu hasta grubu genellikle
yüksek kan basıncı (tansiyon) olan kişiler ya da travma geçirmiş
kişilerdir.
Burun kanamaları çocuk yaş grubunda genellikle ön kanama tipinde
olmaktadır. Kuru hava veya kış aylarında görülen kabuklanmalar kanamaya
neden olmaktadır. Bundan korunmak için nemlendirici bir kremi burunun
orta bölmesine parmak ucu ile sürmek yararlı olacaktır. Bu amaçla
vaselin ve viks faydalı ilaçlardır. Günde üç defa kullanılması önerilir
ancak gece yatmadan önce sürmek yeterlidir. Burun kanaması sık
tekrarlıyorsa doktorunuza görünmenin taydaşı vardır.
Siz ya da çocuğunuzda ön burun kanaması varsa şunları uygulayınız:

- Burnun uçtaki yumuşak kısmım baş parma-ğınızla diğer iki parmağınız arasına alınız.
- Burnu parmakla sıkıştırılmış olarak yüzünüze doğru bastırınız.
- Beş dakika böyle bekleyiniz (Saat tütünüz).
- Başınızı kalbinizden daha yüksek tutmaya dikkat ediniz. Bu nedenle oturunuz ya da başınız daha yukarıda uzanınız.
- Burun ve yanağınıza buz tatbik ediniz (Bir plastik torba içinde buz doldurarak).
- Kanama durduktan sonra yeniden kanamayı önlemek
- Sümkürmemeye özen gösteriniz.
- Yerden ağır bir şey kaldırmak ya da buna benzer zorlayıcı hareketler yapmayınız.
- Başınızı mutlaka göğsünüzden daha yukarıda tutmaya çalışınız.
- Burun içindeki tüm pıhtıları sümkürterek te-mizleyiniz.
- 3, 4 defa her iki burun deliğine dekonjestan burun spreyi sıkınız (Otrivine, Burnil, Faral v.b.).
- Tekrar en baştaki 1. ve 3. basamaktaki gibi buruna baskı yaparak sıkınız.
- Doktorunuzu arayınız.

Tekrarlayan burun kanamalarının nedeni ne olabilir?
Burun kanamalarının bir çok nedeni vardır:
Genel (bütün vücudu ilgilendiren) nedenler arasında yüksek tansiyon ve
kanın pıhtılaşma bozukluğuna neden olan hastalıklar (kan, karaciğer,
böbrek hastalıkları gibi) başta gelir. Buruna ait nedenler arasında ise
iltihaplanmalar (nezle, sinüzit gibi), burun dokusunun travması
(darbeler, burun karıştırma gibi) ve tümörler sayılabilir.
Tekrarlayan burun kanamalarının da nedeni bunlardan biri olabilir. Bir
sağlık kuru-muna müracaat edilmesin! gerektirecek derecede şiddetli
burun kanaması geçiren ve tekrarlayan kanamaları olan bütün hastaların,
kanama durduktan sonra ciddi bir neden olup olmadığının araştırılması
için bir Kulak-Burun-Boğaz hastalıkları uzmanı tarafından-muoyene
edilmesi gerekir
Doktoru ne zaman arayalım, ya da acil servise başvuralım?

* Eğer, kanama durmuyorsa veya yeniden kanamaya eğilim gösteriyorsa.
* Eğer, kanama çok hızlı ve kan kaybı miktarı çok fazla ise.
* Eğer, kanama nedeniyle yorgunluk ve halsizlik hissediliyorsa.
* Eğer, kanamanız burun önüne kanamadan çok, boğaz arkasına doğru oluyorsa.

Bu durumda kanamaya profesyonel yaklaşımda bulunulur. Uzman doktor
tarafından çoğunlukla burun ön kısmına vazelini! bezlerle yapılacak
tampon kanamayı durduracaktır. Kanama yeri görülebilirse "gümüş nitrat"
veya "elektrokoter" cihazı ile damar yakılabi-lir. Burun arkasına olan
kanamalarda ağız içerisinden damağın üst kısmına tampon uygulamak
gerekebilir. Bütün bu işlemlere rağmen durmayan kanamalarda hastaya
anestezi verilerek kanayan damar özel maddelerle tıkanabilir veya
bağlanabilir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Posedon
Albay
Albay
Posedon


Mesaj Sayısı : 585
Rep Puan : 884
Teşekkür : 0
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 30
Nerden : Ziyaretemi Gelcen ??

Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler   Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 2 EmptyPaz Ekim 11, 2009 4:34 pm

Dr. Deniz Şener: Yaşam şartları kalp krizine davetiye çıkartıyorsa bu küçük önlemlerle hayati riskten kurtulmaya çalışın..

Bir kişinin hiçbir riski olmasa bile hayatı boyunca kalp krizi geçirme
riski yüzde bir. Ancak yüksek kolesterol, yüksek tansiyon, sigara,
ailede kalp hastalığı öyküsü, hareketsiz yaşam ve 40 yaş üzerinde olma
gibi faktörler, kişinin kalp krizi geçirme riskini yüzde 50 oranında
artırıyor. Memorial Hastanesi Kardiyoloji Bölümü'nden Uz. Dr. Deniz
Şener, kalp krizi riskini azaltmanın en kolay altı yolunu anlattı:

1- BOL BOL GÜLÜN:
Gülmek ve ağlamak aslında aynı şey. Her ikisi de duyguların boşalması
anlamına geliyor. Gülmek, keyif hormonları salgılar ve stres
hormonlarının baskılanmasına yardımcı olur. Bu sayede kalbe zararlı
olan faktörler ortadan kalkar.

2- DERT ETMEYİN:

Çevredeki olayların çok fazla etkisi altında kalmak ve onlar için
kederlenmek, kalbe oldukça zararlı. Çünkü kişinin sürekli kendini
memnun ve mutlu edecek bir şeyler bulması, kalp krizi geçirme riskini
azaltmaktadır. Bunun için, bahçe işleri, hayvan besleme gibi mutluluk
verici detaylarla beyni doldurmak gerekli.

3- MUTLU EVLİLİK:
Düzenli ve mutlu bir evlilik, kalp krizi riskini düşürür. Mutlu bir
evlilik ve düzenli bir yaşam, kişinin kafasındaki birtakım
sorumlulukların eve yönlendirilmesine neden olur.

4- HAREKET EDİN:
Sürekli masa başında olan insanların kalp hastalıklarına yakalanma
riski çok yüksek. Hareketsiz olarak iki saati masa başında geçirmek
ciddi bir kalp krizi riski oluşturmakta. Öncelikle günlük 45 dakikalık
yürüyüş yapmak çok önemli.

5- SİESTAYA ALIŞIN:
Öğle saatlerinde ya da öğle sonrası bir saatlik uyku, son derece
dinlendiricidir ve vücuttaki bütün stresi alır. Uyuduktan sonra geri
kalan zamanı daha verimli değerlendirmeyi sağlar. Çünkü uykuda beden
ile birlikte ruhsal dinlenme de vardır. Ruhsal gerilim de vücutta
zararlı hormonların salgılanmasına neden olur ve bu da kalp krizi
riskini tetikler.

6- DOĞUM KONTROL HAPI ALMAYIN:
Doğum kontrol hapı kullanımı, kalp damarlarında pıhtılaşma meylini
artırıyor. Bu pıhtının damarların dışında akciğerlerde ve beyinde
oluşma riski de çok yüksektir. Hele ki kişide kalp hastalığı söz konusu
ise doğum kontrol hapından kesinlikle uzak durması gerekir. Çünkü uzun
kullanımlarda damar içinde pıhtı oluşma riski de artmaktadır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Posedon
Albay
Albay
Posedon


Mesaj Sayısı : 585
Rep Puan : 884
Teşekkür : 0
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 30
Nerden : Ziyaretemi Gelcen ??

Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler   Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 2 EmptyPaz Ekim 11, 2009 4:34 pm

Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Fen-Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Nebi Sümer, cinnetin altında temeli çürük ancak şişirilmiş özgüven duygusunun yattığını bildirdi.

Sümer, yaptığı açıklamada, Adana ve Trabzon'da
meydana gelen cinnet olaylarının bireysel bir olay olduğunu, bunların
doğrudan sosyal nedenlere açıklamanın doğru olmayacağını belirtti.
Derin sosyal ve ekonomik kriz durumlarında yaşanan hayal kırıklıkları,
umutsuzluk ve çöküntü gibi sorunların saldırganlık veya şiddet
eğilimlerinde tetikleyici rol oynadığını vurgulayan Sümer, Adana ve Trabzon'daki
cinnet olaylarının ekonomik kriz ve sosyal çöküntülere dayandığına
inanmadığını söyledi. Cinnet olaylarının artışı konusunda sağlam bir
istatistiksel kanıtın bulunmadığına işaret eden Sümer, "Bence asıl
sorun, bazı Türk erkeklerinde yaygın olarak gördüğümüz, 'namus ve şeref'
konusunda kendilerini sürekli bir tehdit altında hissetmesi ve bunun
aşırı maçoluk ve üstünlük duygusuyla şişirilerek temeli zayıf bir
özgüven duygusuna dönüşmesidir. Dolayısıyla sürekli tehdit algılayan ve
kendisini çok üstün ve her türden 'namusun' koruyucusu sayan erkek,
tehdit algıladığında kendini şiddet yoluyla korumaya geçiyor. Yani bana
göre, risk faktörlerinden biri temeli çürük ancak şişirilmiş özgüven
duygusu. Kendini aşırı değerli gören ve hiçbir olumsuz geri bildirimi
hak etmediğine inanan kişilerin gösterdiği aşırı savunmacı yaklaşım,
bazen başkalarına öfke ve linç duygusuna dönüşmektedir" dedi.

Olayların daha çok bireysel olduğuna inandığını belirten Sümer, "Sorunun özellikle erkeklerin 'burnundan kıl aldırmayan'
aşırı duyarlı, şişirilmiş üstünlük duygusundan kaynaklandığına
inanıyorum. Ne yazık ki bazı toplumsal değerlerimiz ve geleneklerimiz
de bu türden şişirilmiş benlik algısının yerleşmesine kolaylık
sağlıyor" diye konuştu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Posedon
Albay
Albay
Posedon


Mesaj Sayısı : 585
Rep Puan : 884
Teşekkür : 0
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 30
Nerden : Ziyaretemi Gelcen ??

Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler   Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 2 EmptyPaz Ekim 11, 2009 4:35 pm

Aspirin, keşfedildiği günden bu yana tıp dünyasında şaşkınlık
yaratıyor. Her geçen gün yeni bir hastalığa iyi geldiği belirlenen 108
yıllık Aspirin’in gerçek öyküsü daha eski: Aspirin, tam 3 bin 500 yıl
önceye kadar gidiyor.

Tıp tarihçileri 1897 yılını Aspirin’in doğum yılı olarak gösteriyor
ancak, insanlık tarihinin en iyi bilinen ilacının coşkulu öyküsü 3 bin
500 yıl önce başladı. Yazılı kayıtlara göre M.Ö. 2’nci yüzyılda
romatizma ve sırt ağrısı için kurutulmuş mersin ağacı yapraklarından
enfüzyon yapılması tavsiye ediliyordu. Bin yıl sonra tıbbın babası
Hipokrat ateş ve ağrı için reçetesine söğüt ağacı kabuğundan ekstre
edilen suyu yazdı. Bu, suda bulunan ve ağrıyı hafifleten madde
salisilik asitti. Orta çağda doktorlar Hipokrat’ın bu tedavisini unuttu
ancak halk söğüdü seviyordu. Bitkilere meraklı otacı kadınlar,
söğütlerin kabuklarını toplar, kaynatır, ağrı ve ateşten şikayeti
olanlara verirlerdi.

MELON ŞAPKALI KİMYAGER

Suskun dönem, 1763’e kadar sürdü. Bu tarihten sonra söğütten elde
edilen salisilik asit etkin maddeli ilaçlar yazıldı hastalara. Ancak
tadı acı, yan etkileri ağırdı. Ağrılara iyi geliyor ancak kokusu ve yan
etkileri daha da hasta ediyordu.

Bu dertten mustarip biri de Bayer’de çalışan bilim adamı Dr. Felix
Hoffmann’in babasıydı. Romatoid artrit (eklemlerin iç yüzlerini
etkileyen iltihabi bir hastalık) yüzünden salisilik asitli ilaçlar
kullanan baba Hoffmann yatalak olmuştu. Dr. Hoffmann, tıp tarihinin en
büyük buluşunu, babasının acılarını dindirmek için yaptı; salisilik
asiti, asetilsalisilik asite (ASA) çevirdi. Bayer, iki yıl sonra 20’nci
yüzyılın evrensel iksiri olarak adlandırılacak Aspirin’i üretmeye
başladı. Aspirin yoksulların satın alacağı kadar ucuz ve kolay bulunan
bir ilaç oldu. İnsanları grip salgınlarından korudu. Ağrı kesici
deyince akla Aspirin geldi.

Harika ilaç, 1971’e kadar bir sır olarak kaldı. Aspirin’i herkes
biliyor ama kimse anlamıyordu; vücuda etkisi hiç bilinmiyordu.
Aspirin’in ağrıyı nasıl etkilediğini Prof. John R. Vane buldu. Bu
Vane’e Nobel Ödülü ile Sir unvanı kazandırdı.

Tıp bilimi doğal iyileşme sürecini desteklemek ve hastanın ağrısını
gidermek için tedavi uygulamaktan oluşmaktaydı. Ateşi düşürmek,
iltihabı iyileştirmek ve ağrıyı azaltmak ya da ortadan kaldırmak için
prostaglandinlerin üretimini önlemek gerekiyordu.

Aspirin’in yaptığı tam da buydu işte. Bu bulgu, Aspirin üzerine yapılan
araştırmaları tetikledi. Bugün yılda 500 Aspirin araştırması
yayınlanıyor. Araştırmalar ağrıya ve soğuk algınlığına iyi geldiği
bilinen ilacın her geçen gün başka bir etkisini ortaya çıkarıyor.

ASPİRİN’İN YOL HARİTASI ÇİZİLDİ


İngiliz bilimadamı Dr. Derek Gilroy da 24 yıl sonra Aspirin’in başka
bir etki mekanizmasını ortaya koydu. Bayer’in düzenlediği ‘Uluslararası
Aspirin Ödülü’nü bu yıl alan İngiliz bilim insanı Dr. Gilroy, ilacın
etkin maddesi asetilasilik asidin (ASA), enflamasyonu (ateş, ağrı,
şişlik ve kızarıklık) nasıl engellediğini açıklayarak aldı. Gilroy,
Aspirin’in nitrik oksidin (NO) üretimini uyararak enflamasyonları
engellediğini buldu. Böylece 108 yaşındaki ASA’nın bugüne dek çok iyi
bilinmeyen biyolojik etkisini açıklayan Gilroy’un bulgularının, ASA’nın
diğer endikasyonlarının bulunmasına hız kazandıracağı bekleniyor. Bilim
çevreleri, buluşu 108 yıl sonra ASA’nın çok sayıdaki biyolojik
aktivitelerinin sadece bazılarının incelenmiş olduğunu gösterdiğini
belirtiyor ve Aspirin’in yol haritasının çizildiğini söylüyor.

Mucizevi küçük beyaz ilaç

Halk arasında ‘Her derde deva’ olarak bilinen Aspirin etkileri:

Aspirin’in etkin maddesi ASA, soğuk algınlığı ağrılarını hafifletiyor, ateşi düşürüyor.

Yüksek risk altındaki erkek ve kadınlarda kalp-damar hastalıklarından
korunması için günde 75-120 mg ASA kullanmaları öneriliyor. ABD’de 10
yaşından büyük çocuklara koruma amaçlı günde 75 mg Aspirin veriliyor.

Kadınların yüzde 80’inden fazlasında görülen, tekrarlayan gerilim tipi
baş ağrılarını ASA’nın hızlı ve emniyetli bir şekilde hafifletiyor.

Baş, diş, mafsal ağrıları, iltihaplanma, enfarktüs gibi birçok
hastalığa karşı kullanılan ‘süper hap’ın her gün düşük dozda
alındığında kanı sulandırarak, pıhtılaşmayı önlediği ve bu nedenle kalp
krizi riskini azalttığı kesinlik biliniyor.

Beyin kanaması geçiren kişilerin iki hafta boyunca Aspirin almalarının da fayda sağladığı açıklandı.

Yapılan araştırmalarda Aspirin’in bağırsak kanseri, hatta akciğer kanseri tehlikesini de büyük ölçüde azalttığı ortaya çıktı.

Tüm bunlara rağmen bilimadamları, doktor kontrolü dışında sürekli ve
fazla miktarda Aspirin alınmaması gerektiğine dikkat çekiyorlar.
Doktorlar, fazla miktarda ve uzun süre alınan Aspirin’in, bazı
kişilerde mide ve bağırsak kanamasına yol açabileceğini, gençlerde
beyin ve karaciğerde tahribata sebep olabileceğini dile getirerek,
alerjik yan etkilerinin ortaya çıkabileceğini söylüyorlar.

Aspirin’in koruyucu dozu tartışması

Aspirin’i nasıl almalıyız, her gün mü, yoksa gün aşırı mı? Ya miktarı
ne kadar olmalı? Bugünlerde iki günde bir alınan ‘81 miligramlık’
Aspirin’in kalp ve damar hastalıklarından korunmanın en iyi yolu olduğu
konuşuluyor. Ancak doktorlar gün aşırı kullanıma sıcak bakmıyor.

Prof. Dr. Aytekin Oğuz (Metabolik Sendrom Derneği):

Aspirin’in her gün alınması daha doğru. Çünkü kişinin aldığını zannedip
içmeyi atlaması söz konusu olabilir. Akıl karıştırır. Bu yüzden her gün
70-100 miligram Aspirin alınmasını öneriyoruz. İçilen aspirinin çeşidi
önemli değil. Önemli olan içindeki ASA. Aspirinle ilgili yapılan
çeşitli çalışmalar düşük dozlarının da (70 miligram) kalp ve damar
hastalıklarından koruduğunu ortaya koyuyor. Yani sadece yüksek dozları
değil, düşük dozları da işe arıyor. Aspirin’in trombositler üzerinde
kanın pıhtılaşmasını önleyen etkisi 24 saat sürüyor.

Prof. Dr. Çetin Erol (Ankara Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Başkanı):


Evet her gün 75-150 miligaram arasında herhangi bir Aspirin’i
içmelerini öneriyoruz. Ama herkese değil. 40 yaşını geçmiş ve en az 1-2
riski bulunanlara. Yani sigara içen, hipertansiyon, şeker ya da başka
bir kalp ve damar hastalığı riskini artıran hastalığı bulunanlar
alabilir. Sağlıklı insanlara önermiyoruz. Başta kanama gibi bazı
olumsuz etkileri olabiliyor.



HZ.MUSA 'nın aspirini kullanması:
Aspirinin ilk hali olan salisilik asit söğüt ağacının kabuklarının
kaynatılıp suyu içilerek kullanılmıştır. Bunu ilk kullanan da Hz.Musa
dır. Hz.Musa bir gün ateşli bir hastalığı yakalanır.Herkes ona hekime
gitmesini ister.Hastalığı veren Allah şifayida verecektir der.Hz.Musa
Allah ile konuşan peygamberlerden biridir. Bir gün ALLAH musaya
hastalığı için şifa aramasını söyler.Musa peygamberde nasıl diye
sorar.Allah (cc) -yaslandığın ağacın kabuklarını kaynat ve suyunu iç
şifa bulacaksın der.Musa peygamberde bunu yapar ve şifayı bulur. İslami
literaturlerde bu olay böyle geçmektedir.Avrupalılar bunu İslam
tıbbından almışlardır.Ayrıca söğüt vb.kabuklarını İbni sinada
kullanmıştır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Posedon
Albay
Albay
Posedon


Mesaj Sayısı : 585
Rep Puan : 884
Teşekkür : 0
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 30
Nerden : Ziyaretemi Gelcen ??

Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler   Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 2 EmptyPaz Ekim 11, 2009 4:35 pm

Doktorları şaşkına çeviren olay


Karaciğer nakli yapılan 9 yaşındaki bir kız çocuğunun 0 RH negatif olan
kan grubu, ameliyattan 9 ay sonra 0 RH pozitife döndü. Böyle bir şeye
ilk kez şahit olan doktorlar şaşkın.


Avustralya'nın Sidney kentinde ameliyatın yapıldığı hastanenin
uzmanları, ameliyat sırasında 9 yaşında olan kız çocuğunun 0 RH negatif
olan kan grubunun, ameliyattan dokuz ay sonra 0 RH pozitife döndüğünün
tespit edildiğini, böyle bir şeyin ilk kez görüldüğünü açıkladı.
Hastayı takip eden doktor Michael Stormon, bugün 15 yaşında olan genç
kızın sağlığının mükemmel olduğunu belirtti. Doktorlara göre, hasta
çocuk ameliyattan sonra 12 yaşındaki vericisi erkek çocuğunun kan grubu
ve bağışıklık sistemine sahip oldu. Yeni karaciğerin kök hücrelerinin
kan hücresi üreten kemik iliğine bir şekilde "üşüşmesi" sonucu kan
grubu değişti. Stormon, bu vakanın benzersiz olduğunu ve bunu tıp
literatürüne geçirdiklerini bildirdi, ancak bu durumu kamuoyuna sunmak
için niçin bu kadar beklediklerine açıklık getirmedi. "New England" tıp
dergisinin son sayısında bu konuda makale yayınlandığı da belirtildi.
Organ nakli ameliyatlarından sonra en çok korkulan şey, vücudun yeni
organı reddetmesidir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Posedon
Albay
Albay
Posedon


Mesaj Sayısı : 585
Rep Puan : 884
Teşekkür : 0
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 30
Nerden : Ziyaretemi Gelcen ??

Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler   Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 2 EmptyPaz Ekim 11, 2009 4:35 pm

Pasif içiciler neler kaybediyor!


Sigaranın yetişkinlerde diş ve diş eti hastalıkları sebeplerinden biri
olduğu biliniyor. Plusdent Diş Kliniği’nden Diş Hekimi Onur Öztürk,
sigara içen kişilerde diş ve özellikle diş eti hastalıklarının daha
hızlı bir şekilde ilerlediğini kaydediyor.

Öztürk, sigara içenler kadar pasif olarak da olsa sigaraya maruz
kalanların da diş kaybı tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu vurguluyor.

Sigara kullanımının kişiye vereceği zararların saymakla bitmeyeceğini,
buna karşın sigara tüketiminin gençler arasında giderek yaygınlaştığını
söyleyen Diş Hekimi Onur Öztürk, "Sigara diş çürüklerinin ve diş eti
hastalıklarının oluşumunu önemli derecede etkiler.

Diş etlerine yeterince kan gitmesini engelleyerek diş eti sağlığını
bozar. Sigara kullanan hastalarda sıklıkla dişetlerinde ve damakta
kırmızı renkli iltihabi oluşumlar gözlenir. Diş eti hastalığına
yatkınlık artar, ağızda doku bozukluklarına ve kötü kokuya neden olur.
Ayrıca diş eti çekilmesi ileriki asamalarda ağız kanserine sebebiyet
verebilir" diye konuşuyor.

Sigara tiryakilerinde erken yaşlarda diş kaybının görüldüğüne değinen
Onur Öztürk, “Sigara içerisindeki nikotin diş yüzeylerine çökerek bir
tabaka oluşturur ve bu tabaka diş estetiğini bozduğu gibi ağızda
bakteri oluşumunu hızlandırıp dişlerin çürüğe karşı direncini de
azaltır. Ağzında diş çürüğü olan birisi sigara içtiği taktirde bu çürük
daha hızlı bir şekilde yayılır” diyor.

Sigara İçenler Kadar Etkileniyorlar!

Pasif içiciliğin de diş kaybına sebep olabileceğini belirten Diş Hekimi Onur Öztürk, şu bilgileri veriyor:
“Sigara dumanı sadece kullanan kişileri değil yanında duran kişiyi de
oldukça büyük bir zarara uğratır. Yapılan birçok çalışma sigara içilen
ortamlarda bulunan kişilerin sigara içmeseler bile, içen kişiler kadar
sigaradan etkilendikleri ortaya koymuştur. Her yıl binlerce pasif içici
sadece sigara dumanını soluduğu için çeşitli hastalıklara
yakalanmaktadır ve hatta hayatlarını kaybetmektedirler.”

Daha sağlıklı dişlere sahip olmak için sigara dumanına daha az maruz
kalmamız gerektiğini söyleyen Diş Hekimi Onur Öztürk, araştırmaların
Avrupa Birliği'nde tartışılmaya devam eden halka açık yerlerde sigara
içme yasağını da destekleyeceğini söylüyor.

Sigara içme yasağı İngiltere’de uygulamaya geçti. Hükümet bu yasakla,
sigara kullanmayanları pasif içiciliğin zararlarından korumayı
amaçlıyor. Uzmanlar diğer ülkelerin de bu yasağı takip edeceklerini ve
benzer yasalar ortaya çıkaracaklarını söylüyorlar.

Sigarayı bırakmak için hiçbir zaman geç değildir. Daha sağlıklı bir hayat için atabileceğiniz en önemli adımdır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Posedon
Albay
Albay
Posedon


Mesaj Sayısı : 585
Rep Puan : 884
Teşekkür : 0
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 30
Nerden : Ziyaretemi Gelcen ??

Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler   Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 2 EmptyPaz Ekim 11, 2009 4:36 pm

Rahatlık kilo aldırır mı?


Japon bilimadamlarının yaptıkları araştırma ile kişilik özellikleri ile kilo arasındaki bağ ortaya kondu.


Yapılan araştırma ile kaygılı insanların genellikle zayıf olmalarına
karşın, rahat ve dışa dönük kişilerin kilo almaya daha meyilli
oldukları belirlendi.
Araştırma, Japonya’nın kuzeydoğusunda yaşayan, 40-64 yaşları arasındaki
30 binden fazla kişi arasında yapılan anketlere dayanıyor.

Katılımcıların, boyları, kiloları ve kişilikleriyle ilgili soruları
cevapladıkları anketlerin sonuçları hakkında bilgi veren Tohoku
Üniversitesi’nden Masako Kakizaki, sonuçların, “rahat ve dışa dönük”
insanların diğerlerine oranla fazla kilolu olmaya daha eğilimli
olduğunu gösterdiğini belirtti.

Araştırma ile, erkekler arasında en dışa dönük kişiliğe sahip olanlarda
obezite oranının, diğerlerine oranla 1,73 kez daha fazla olduğu, dışa
dönük kadınlarda ise bu oranın 1,53 kat fazla olduğu tespit edildi.“Çok
kaygılı” sınıfına giren kişilerin ise “en az kaygılılara” oranla iki
kat daha fazla oranda “düşük kilolu” oldukları belirtildi.

Araştırma sonuçlarının, fazla kilo, obezite ve düşük kilolu kişilerin s
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Posedon
Albay
Albay
Posedon


Mesaj Sayısı : 585
Rep Puan : 884
Teşekkür : 0
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 30
Nerden : Ziyaretemi Gelcen ??

Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler   Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 2 EmptyPaz Ekim 11, 2009 4:36 pm

Güçlü bir hafızaya sahip olmak hem okul ve iş yaşamında hem gündelik hayatımızda işlerimizi kolaylaştırır.
Altı adımda müthiş hafıza..

Bazı kişiler güçlü hafızaları sayesinde bu konuda zorluk çekmezken,
pekçok kişi unutkanlıktan yakınır. Ancak unutmayınız ki hafızanızı
güçlendirmek sizin elinizde. İşte, 6 adımda hafızayı geliştirme
taktikleri...

İletişim psikolojisi uzmanı Doğan Cüceloğlu hafızayı geliştirmek için 6
aşamalı hafıza geliştirme yöntemini öneriyor. Cüceloğlu bu aşamaların
örgütleme, ayrıntılama ve ara-bul-geriye getir içinde yer alan
alıştırma yapma ilkeleriyle gerçekleştirildiğini söylüyor.

6 Aşamalı Hafıza Geliştirme Yöntemi

Gözden geçirin: Öğrenmek istenilen malzemenin gözden geçirilmesini ve
nasıl düzenlendiğinin incelenmesini içermektedir. Konu ana hatlarıyla
düzenlenip kendi kelimelerinizle ayrılabilir. Daha sonraki aşamalarda
da okunulan bilginin özetin neresinde yer aldığı akılda tutulursa
öğrenmek istenilen bilginin bu şekilde örgütlenmesinin yararı ortaya
çıkar. Örgütlenerek organize edilerek çalışılan bir bilginin belleğe ne
kadar yardımcı olduğu bu şekilde görülebilir.

Soru hazırlayın: Örgütlenen her bölümle ilgili soru hazırlanma.

Okuyun: Hazırlanan sorulara cevap ararcasına okuma yapılması.

İlişkiler kurun: Sorulara cevap verdikçe bölümler arasındaki bağlantıların neler olduğu anlaşılacaktır.

Tekrar edin: Her bölüm bitirilince birkaç kere tekrar edilmesini ve o
bölümde hatırlanmasında zorlanılan kavramların farkına varılıp
özellikle o kavramların gözden geçirilmesi gerekir.

Yeniden gözden geçirin: Konunun ve bu aşamaların tam olarak yapılıp
yapılmadığını gözden geçirin. Bu aşamada konunun temel bölümlerinin ve
bu bölümlerdeki temel kavramların hatırlanılması gerekir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Posedon
Albay
Albay
Posedon


Mesaj Sayısı : 585
Rep Puan : 884
Teşekkür : 0
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 30
Nerden : Ziyaretemi Gelcen ??

Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler   Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 2 EmptyPaz Ekim 11, 2009 4:36 pm

Ginseng’in botanik ismi olan "Panax", Yunanca "tam iyileşme”
anlamına gelen “panacea” kelimesinden türetilmiştir. Ginseng’in tüm
şifalı bitkiler içerisinde en etkili adaptogen (strese karşı direnci
artıran bir ajan) olduğu düşünülür. Ginseng, fiziksel aktiviteleri ve
vücut direncini artıran bir bitkidir ve fiziksel ve mental (zihinsel)
dayanıklılığı artırır. Ginseng’in uzun bir süreden beri, özellikle
erkeklerin üretkenliğini, erkeklik hormonu (testesteron) ve sperm
miktarını, cinsel gücünü ve dolaşım sistemlerini (özellikle prostat
büyümesine karşı) olumlu bir şekilde etkilediği de bilinmektedir.
Ayrıca o, erkeklerde aşırı stres ve yorgunluktan kaynaklanan performans
düşüklüğünü de giderebilmektedir. Ginseng’in kadınlar üzerindeki beynin
hafıza (bellek) merkezlerini uyarıcı etkisinin bulunması ise yenidir.
M.S 1. yüzyıla ait bir Çin metnine göre; Ginseng, zihni güçlendirici,
irfan ve bilgeliği artırıcı bir şifalı bitki olarak tanımlanmakta ve
düzenli kullanımının yaşam süresini artıracağı belirtilmektedir. Kore
Ginseng (Panax Ginseng) ise Uzakdoğu ülkelerinde 2000 yıldan fazla bir
süredir kullanılmakta olan geleneksel şifalı bitkiler içerisinde en
yaygın olanıdır. Ayrıca Uzakdoğu insanları arasında gizemli bir bitki
olarak büyük bir ün ve şöhrete sahiptir. Çoğu insan Ginseng’in kuvvet
verici bir tonik ve çeşitli hastalıklara karşı bir koruyucu olduğuna
inanmaktadır.

Ginseng KöküÇin kaynakları; Panax Ginseng’in kalp, akciğer,
sindirim sistemi organları, karaciğer ve böbrekler üzerinde oldukça
etkili bir tonik etkisine sahip olduğunu yazmaktadır.O aynı zamanda
ruhsal düzeni sağlayıcı, korkuları giderici, gözlere parlaklık ve
canlılık verici, zihni açıcı, anlayış yeteneğini, vücut enerjisini ve
yaşam süresini artırıcı bir şifalı bitki olarak da belirtilmektedir.
Günümüzde, Kore Ginseng sadece Uzakdoğu ülkelerinde kullanılmamakta,
aynı zamanda tüm dünyada yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Panax
Ginseng, diğer ginsenglerden özellikle farklıdır; üretimi 6 yıl
sürmekte ve diğer ginsengler 8-9 çeşit faydalı madde içerirken, Panax
Ginseng (Kore Ginseng) 22 çeşit faydalı madde (ginsenosides)
içermektedir. Aynı zamanda Kore Ginseng, yaşlanma etkilerini
geciktirici anti-oksidant maddeler ve diğer herhangi bir ginseng
türünde bulunmayan insülin benzeri maddeler de içermektedir. Son yirmi
yılda bilimadamlarınca Kore Ginseng’in insan vücudu üzerindeki
etkileriyle ilgili araştırmalar, onun vücut üzerinde bir kaç değişik
şekilde etki yaptığını bilimsel olarak ortaya koymuştur. Yapılan bu
araştırmalara göre;

a) Kore Ginseng’ in Karaciğer Üzerindeki Etkileri:


Kore Ginseng (Panax Ginseng); karaciğeri, alkol tüketiminin,
toksik (zehirli) maddelerin ve çeşitli hastalıkların etkisinden
korumaktadır. Deney ve araştırmalar; Kore Ginseng’in vücudun protein,
nükleik asit sentezi, karbonhidrat ve yağ metabolizmasını uyardığını
göstermiştir. O aynı zamanda vücut tarafından üretilen veya dışardan
alınan toksik maddelerin yanmasını ve onların vücuttan atılmasını da
hızlandırmaktadır. Bu yüzden Kore Ginseng, karaciğer sağlığını toksik
maddeleri hızla dışarıya atarak korumakta ve karaciğer hücrelerinin
yenilenmesini kolaylaştırmaktdır.

b) Kore Ginseng’ in Stres Üzerindeki Etkileri:

Araştırmalar, Kore Ginseng’in stresi azaltıcı ve hatta yok
edici etkileri olduğunu ortaya koymuştur. O, fiziksel stresi
(radyasyon, soğuk ve sıcaktan kaynaklanan), kimyasal stresi (bazı
kimyasal maddelerin ve alkol alımından kaynaklanan) ve biyolojik stresi
(virüs veya bakterilerden kaynaklanan) gidermektedir. O, zihni
güçlendirmekte, radyasyon veya radyasyon (ışın) tedavisinin yol açtığı
hücre tahribatını azaltabilmektedir. Bu yüzden radyasyon (ışın)
tedavisi gören hastalar için de oldukça faydalıdır.

c) Kore Ginseng’ in Diğer Etkileri:


Stres, depresyon veya diğer sert ve olumsuz koşullar altındaki
vücut metabolizmasını koruyan bir tonik etkiye sahiptir. Şeker
hastalığının iyileşmesine yardımcı olabilir ve kandaki şeker, lipit ve
kolesterol seviyesini düşürür. Tümör hücrelerinin çoğalmasını
yavaşlatabilir ve hatta engelleyebilir. Anemiye (kansızlık) karşı iyi
gelir ve özellikle kanser hastalarında görülen kandaki bazı
eksiklikleri giderebilir. Bağışıklık sistemini güçlendirir ve
kalp-damar sistemi üzerinde olumlu etkisi vardır.

Kırmızı Kore Ginseng- Siparis etmek için TIKLAYINIZKullanım Önerisi:
Kore Ginseng (Panax Ginseng) kapsüllerinden ek gıda olarak günde 3 defa
1 kapsül alınabilir. Bilinen herhangi bir yan etkisi yoktur.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Posedon
Albay
Albay
Posedon


Mesaj Sayısı : 585
Rep Puan : 884
Teşekkür : 0
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 30
Nerden : Ziyaretemi Gelcen ??

Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler   Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 2 EmptyPaz Ekim 11, 2009 4:36 pm

Trafik; yol, araç ve insan üçlüsünden
oluşmakta, bunlardan herhangi birinde oluşan bozukluk trafik kazalarına
neden olmaktadır. Trafik kazaları tüm ülkelerde önemli bir sorundur.
ABD’de kazaların, 4. ölüm nedeni olduğu ve motorlu araç kazalarının %51
ile en çok ölüme neden olan kaza türü olduğu bildirilmiştir. Ülkemizde
farklı bölgelerde yapılan araştırmalarda adli olayların büyük bölümünü
trafik kazalarının oluşturduğu görülmektedir. İstatistiklere göre 1998
yılında ülkemizde 440.149 trafik kazası olmuş, 4.935 kişi ölürken
114.552 kişi yaralanmıştır. Bu sayı olay yerinde ölenleri içermekte,
kazadan sonra hastaneye kaldırılıp orada yaşamını yitirenleri
içermemektedir. Oysa DSÖ kazadan bir ay sonraya kadar ölümleri trafik
kazası ölümü olarak kabul etmektedir. Bu nedenle yılda büyük olasılıkla
10 bin kişin ülkemizde trafik kazası kurbanı olduğu söylenebilir.

Trafik kazalarında aşırı hız, alkol alımı, tehlikeli araç kullanmanın yanında uykusuzluk da önemli bir nedendir.

ABD Ulusal Otoyol Trafik Güvenliği Yönetimi yıllık tüm kazaların
yaklaşık %1,5'inde temel nedenin uykusuzluk ve yorgunlukla ilişkili
olduğunu tahmin etmektedir. İngiltere, Norveç ve İsviçre'de yapılan
farklı çalışmalarda %1-16 arasında değişen oranlar bildirilmiştir.

Uyku ilişkili kazalar kazalar açısından en çok risk altında olan sürücüler;

a) Uykusu bozulmuş ya da yorgun sürücüler

* Mola vermeksizin uzun süre araç kullananlar,
* Gece, öğleden sonra ve normalde uyuduğu saatlerde araç kullananlar,
* Uyku yapan ilaçlar ya da alkol alanlar,
* Tek başına araç kullananlar,
* Uzun, kırsal, sıkıcı yollarda araç kullananlar,
* Sık yolculuk edenler,

İngiltere'de yapılan araştırmada uyku ilişkili kazaların saat 02.00, 06.00 ve 16.00 dolaylarında 3 pik yaptığı saptanmıştır .

b) Genç sürücüler

Uyku ilişkili kazaların geç kalma eğiliminde olan, az uyuyan ve gece
araba kullanan gençlerde yaygın olduğu saptanmıştır. Kuzey Carolina'da
bu tür kazaların %55'inin 25 yaş ya da daha genç kişilerce yapıldığı,
sürücülerin %78'nin erkek olduğu görüldü. İngiltere ve Norveç'te
yapılan çalışmalar da benzerdi.

c) Vardiyalı çalışan sürücüler

ABD'de 25 milyon insan vardiyalı olarak çalışmaktadır. Bu alışılmadık
programlarla çalışanların %20-30'unun yorgunluk ilişkili araba kazası
geçirdiği saptanmıştır. Özellikle gece vardiyasından eve dönüş
tehlikeli olmaktadır.

d)Ticari araç sürücüleri

Özellikle kamyon sürücüleri yorgunluğa bağlı kazalara eğilimlidir.
Kamyon sürücülerinde uyku apnesi olarak adlandırılan uyku ve solunum
bozukluğu yüksek oranda görülebilir. Tüm ağır kamyon kazalarının en az
%30-40'ında sürücünün yorgunluğunun, katkıda bulunan etmenlerden biri
olduğu ileri sürülmektedir.

e)Tanı konulmamış uyku bozuklukları olan sürücüler

Uyku bozukluklarının kazaları arttıran bir risk etmeni olduğu
bildirilmiştir. Kronik insomnia (uykusuzluk), uyku apnesi ve narkolepsi
gibi aşırı gündüz uyuklamasına neden olan bozukluklar olasılıkla 30
milyon ABD yurttaşında görülmektedir. Uyku bozukluğu olan pek çok kişi
tanısız ve tedavisiz kalmaktadır. Örneğin; uyku apnesi orta yaşlı
erkeklerin %4'ünde, aynı yaş grubundaki kadınların %2'sinde
bulunmaktadır. Bu bozukluk kaza riskini 3-7 kat arttırmaktadır.

İngiltere'de yapılan araştırmada uyku ilişkili kazaların şu kriterlerle saptandığı belirtilmiştir:

* Sürücünün alkolmetre ve kan alkol düzeyinin yasal limitin altında olması,
* Aracın yoldan çıkmamış ya da başka bir aracın arkasına çarpmamış olması,
* Fren izlerine rastlanmaması,
* Araçta mekanik bir sorun olmaması,
* İyi hava koşulları ve görüşün açık olması,
* Hız ve öndeki araca çok yakın kullanmak gibi nedenlerin eliminasyonu,
* Olay yerine gelen polis memurlarının temel neden olarak uyuklamaktan kuşkulanması,
* Kazadan hemen birkaç saniye önce sürücünün çıkış noktasını ya da çarptığı aracı açıkça görmesi.

McCartt ve arkadaşlarının 593 uzun yol kamyon şöförüyle yüzyüze
yaptıkları görüşmelerde, sürücülerin oldukça büyük bir kısmının
direksiyonda uyuduklarını saptamışlardır. Sürücülerin %47,1'i daha
önce, %25,4'ü ise son bir yıl içinde direksiyonda uyuduklarını
söylemişlerdir.

ABD'de uyku nedenli kazaların, yıllık 23.318 ölüm ve 1.907.072-
2.474.430 sakatlığa yol açan yaralanma ile ilişkili olduğu
düşünülmektedir. Bunun giderinin ise 43.15-56.02 milyar dolar olduğu
sanılmaktadır.

Uyku ilişkili kazaları engellemede etkili olabilecek önlemler:

1) Yolculuk öncesi öneriler

Sürücü iyi bir gece uykusu uyumalıdır. Bireysel farklılık göstermekle birlikte, ortalama 8 saatlik bir gece uykusu gereklidir.
Uzun yolculuklar bir arkadaşla birlikte yapılabilir. Yolcular yorgunluk
belirtilerini fark ederek ya da aracı sıra ile kullanarak yardımcı
olabilirler.

Her 100 mil (yaklaşık 160 km) ya da iki saatte bir düzenli molalar verilebilir.
Alkol ve performansı azaltan ilaçlar kullanılmamalıdır. Alkol ve yorgunluk birbirlerinin etkilerini arttırır.
Sık olarak gündüz uyuklaması, gece uyumakta zorluk ya da her gece
yüksek sesle horlama gibi yakınmalar varsa uyku bozuklukları açısından
bir doktora danışılmalıdır.

2) Uykulu sürücüler için öneriler

* Yorgunluğun uyaran işaretlerine dikkat edilmelidir.
* Araba kullandığı son birkaç kilometreyi anımsamıyorsa,
* Yolda sağa-sola sapıyor ya da yolda ya da yol kenarında bulunan,
sürücüyü hız ve yol sınırı açısından uyaran bariyerlere çarpıyorsa,
* Dalıyor ya da dikkatini toplayamıyorsa,
* Sık sık esniyorsa,
* Gözlerini açık tutmakta zorlanıyorsa,
* Önünüzdeki arabaya çok yakın kullanıyor ya da trafik işaretlerini kaçırıyorsa,
* Başını tutmakta zorlanıyorsa,
* Aracı ani duruş ve kalkışlarla sarsa sarsa kullanıyorsa uyuma tehlikesinin olduğunu bilmelisiniz.
* Yalnızca radyoyu açmakla yetinmeyin, pencereyi de açın ve onu uyanık tutmak için diğer "numaraları" deneyin.
* Mola vermek için güvenli bir yer bulun
* Trafikten uzak, güvenli bir alana gidin ve kısa bir süre (15-45 dakika) uyumasını sağlayın.
* Eğer gerekiyorsa kısa süreli uyanıklık için kahve başka kafeinli
içecekler alın (kafeinin kan dolaşımına geçmesi yaklaşık 30 dakika
alır).

3) Yol değişiklikleri Anayollardaki hız kesici
ve yol kenarını belirleyen bariyerler sürücüyü yoldan çıktığı an
uyarabilir. Tekerlekler bu bariyerlere çarptığında oluşan sarsıntı ve
gürültü anayollardaki, aracın yoldan çıkmasına bağlı kazaları önlemede
oldukça etkili olabilir. Kazalardaki kesin azalma bilinmemekle birlikte
çalışmalar %15-70 oranında azalma bildirmektedir. Sürücü bu bariyerlere
çarptığında yorgun olabileceğini düşünerek dinlenmelidir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Posedon
Albay
Albay
Posedon


Mesaj Sayısı : 585
Rep Puan : 884
Teşekkür : 0
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 30
Nerden : Ziyaretemi Gelcen ??

Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler   Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 2 EmptyPaz Ekim 11, 2009 4:36 pm

Aspirin kurtarıcı mı, öldürücü mü?

100 yıldır en fazla kullanılan ilaçlardan Aspirin, mucizevi bir ilaç
mı, yoksa tehlikeli bir hap mı? Beyin cerrahı Prof. Dr. Orhan Barlas ve
kardiyolog Prof. Dr. Vedat Sansoy tartıştı
Prof. Dr. Orhan Barlas:
Aspirin "Yaşım geldi," diye kullanılacak bir ilaç değildir. Aspirin
içtikten sonra küçük bir kaza, beyin kanamasına yol açabilir.

Günde bir aspirin almak sağlık için yararlı mı?
"40 yaşına geldim, en iyisi artık günde bir Aspirin alayım," diye bir
alışkanlık başladı. Bu çok yanlış. Doktor tavsiye etmedikçe ya da damar
tıkanıklığı nedeniyle kullanılması gerekmiyorsa, aspirin öyle alınacak
bir ilaç değildir.

Aspirin, hiç yan etkisi olmadan, en kolay kullanılan ağrı kesici mi?
Ağrıyı kesmek için aspirinden çok daha az yan etkisi olan ilaçlar var.
Ağrıyı kesmek için ilk akla gelen ilaç, artık aspirin olmamalı.

Doktora sormaya gerek var mı?
Aspirin çok masum bir ilaç değildir. Gerekli değilse kullanmamak lazım.
Aspirin'in kanamalara yol açmak gibi çok ciddi yan etkileri olabilir.
Doktora sormadan Aspirin almak, cesaret ister.

Aspirin kullanımı sonucu karşılaşabileceğiniz en büyük zarar nedir?
Aspirin aldıktan sonra diyelim ki trafik kazası geçirip kafanızı bir
yere çarptınız, beyin kanaması riskiniz çok daha fazla olur. Küçük bir
çarpmayla daha büyük bir kanama ortaya çıkabilir. Yani Aspirin'i durup
dururken almamak gerekir.

Aspirinn'in hayat kurtarıcı etkisi olabilir mi?
Aspirin, felç olma riskini azaltır. Damar tıkanıklığı olan hastaların
da felç riski vardır. Bu çeşit hastalarda, felci önlemek ya da küçük
bir felç geçiren hastaların daha büyük felçle karşılaşmaması için günde
bir küçük Aspirin almalarını öneririm.

Prof. Dr. Vedat Sansoy:
Aspirin, en masum ağrı kesicilerden biridir. Kalp krizi geçirirken iki aspirin çiğnerseniz, hayatınız kurtulabilir.

Günde bir aspirin almak sağlık için yararlı mı?
Doktor tarafından önerilen kişiler için günde bir aspirin almak
yararlıdır. Sigara içen, kolesterolü ve tansiyonu yüksek, ailesinde
kalp hastalığı bulunan, şeker hastalığı olan kişiler için düzenli
aspirin kullanımı çok yararlıdır.

Aspirin, hiç yan etkisi olmadan, en kolay kullanılan ağrı kesici mi?
Ağrı kesici olarak son derece masum bir ilaçtır. Günlük dozlarda 1.5
grama kadar ağrı kesici olarak alınabilir. Ağrı kesici amaçla düzenli
kullanmanız gerekmez. En fazla bir ya da iki tane alırsınız. O zaman
kanama yapma gibi riski olmaz.
Doktora sormaya gerek var mı?
Aspirin kullanmak için mutlaka doktora sormaya gerek vardır. Hatta bence Aspirin reçeteye de yazılmalıdır.

Aspirin kullanımı sonucu karşılaşabileceğiniz en büyük zarar nedir?
Eğer kalp damar hastalığı riskiniz çok düşükse, aspirinin zararları,
yararlarından fazla olabilir. Beyin ve mide kanaması riski vardır.
Çocukların ateşini düşürmek için Aspirin kullanılmaz. Karaciğer ve
beyin hasarı ile seyreden Reye Sendromu'na neden olabilir.

Aspirinn'in hayat kurtarıcı etkisi olabilir mi?
Özellikle diğer risk faktörleriniz varsa, kalp hastalığı riskiniz
yüksekse, Aspirin alarak hayatın kurtulması mümkündür. Kalp krizi
geçiren kişinin hastaneye giderken iki tane Aspirin çiğnemesi durumunda
krizin vereceği hasar azalır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Posedon
Albay
Albay
Posedon


Mesaj Sayısı : 585
Rep Puan : 884
Teşekkür : 0
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 30
Nerden : Ziyaretemi Gelcen ??

Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler   Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 2 EmptyPaz Ekim 11, 2009 4:37 pm

ADAÇAYI (Salvia officinalis)

Ballıbabagillerden olan Adaçayı, Dişotu ve Meryemiye diye de tanınır.
Akdeniz kıyılarının kır bitkisidir. Ülkemizde kışın sert geçmediği
yörelerde, bahçelerde de tohumlardan üretilir. Hafif kireçli, kolay su
geçiren, kuru toprakları sever. Tohumları Nisan ve Eylülde ekilir.
Şifası kenarları tırtıllı, buruşuk görülen, açık yeşil
yapraklarındadır. Taen , uçucu yağ, acı madde ve B vitamini
içermektedir. İki çeşit adaçayı vardır.

1)Bahçe Adaçayı (Salvia officinalis): Gerçek Adaçayıdır, şifalılık
bakımından daha etkilidir. 30-70 cm boyunda menekşe renkli çiçekleri
halka dizilişlidir. Karşılıklı olan beyaz keçeli yaprakları gümüş gibi
parıldar ve acımtırak ıtırlı bir koku yayar. Bahçe Adaçayı güneşli
yerde yetiştirilmelidir. Don olayına karşı duyarlı olduğu için kış
boyunca çam dalları ile örtülmelidir.

2)Çayır Adaçayı (Salvia pratensis):Çayırlarda, bayırlarda ve meralarda
yetişir.Çevresine ıtırlı hoş bir koku yayan koyu mavi menekşe renkli
çiçeklerinin pırıltısı uzaktan seçilebilir.
Yapraklar, çiçeklenme başlamadan Mayıs ve Haziran'da toplanmalıdır.
Bitki kuru ve güneşli günlerde, eterli yağlar oluşturduktan sonra,
yapraklar öğle güneşinde toplanır ve gölge yerde kurutulur, yıl boyu
kullanılır.

*Adaçayı, tüm bedeni güçlendirir , kalp krizi tehlikesini azaltır ve
kötürümlüklerde oldukça faydalıdır. Adaçayı sirkesiyle de, yatalak
hastalara uzunca bir süre masaj yapılırsa rahatlatıcı ve canlandırıcı
etkisinden faydalanılır.

*Gece terlemelerinde lavanta ile kullanılır. (günde iki fincan) Mikroplu hastalıkların neden olduğu gece terlemelerini keser.

*Kramp, omurilik rahatsızlıkları, beze hastalıkları ve organ titrekliklerinde başarı ile kullanılır. (günde iki fincan çay)

*Kan temizleyici etkisi vardır. Karaciğer hastalıklarında faydalıdır ,
vücuttaki toksinleri atar, safrayı söker. Mide ve bağırsak gazlarını,
bulantıyı giderir. Mide sularının düzenli çalışmasını sağlar. Hazmı
kolaylaştırır , iştah açıcıdır, ülsere ve ishale iyi gelir.İdrarı
artırır. (günde en fazla 3 kahve fincanı ) Kansızlığın iyileşme
döneminde içilir.

*Böbrek ve mesane taşlarını daha rahat düşürmek için 80 gr olan yarım
avuç Adaçayı 1litre suda haşlanır. Şeker ve küçük bir parça limonla çay
gibi içilir.

*Adaçayı Papatya ile içilirse daha etkili olur. (bir-iki bardak ,bal ilave edilir)

*Grip ve soğuk algınlığında ve bunlardan ileri gelen adale ağrılarında
kullanılır .Antiseptiktir , ateşi düşürür ve vücudu dinlendirir.
Bademcik iltihabı , boğaz hastalıklarında adaçayı özellikle önerilir.
-Bir bardak sütün içine bir tatlı kaşığı adaçayı ufalanıp ilave edilir
, beş dakika kaynatılıp demlenir.Bir tatlı kaşığı bal ilavesi ile sıcak
içilir, gece içilirse rahat uyumayı sağlar,Terletir, ateşi düşürür,
boğmacada en iyi formüldür.

-Bademcik iltihapları için çiçeklerinden elde edilen mayi ile gargara daha etkili olur.

-15gr Adaçayı 1lt suda kaynatılarak sıcak olarak bol bol içilir.

-Adaçayı kaynatılarak içine biraz sirke ve bal eklenip gargara yapılır. Bu formül dişeti kanamalarında da daha etkilidir.

-Çay olarak demlenip bal ve sirke ilave edilerek içilir.

-Diş iltihaplanmalarında kanayan ve sallanan dişlerde ve diş eti
çekilmesinde iyi gelir.Gargara yapılır veya çaya pamuk batırılarak
hasta bölgeye tampon uygulanır.

-Toz haline getirilen Adaçayı yaprakları, diş temizliğinde kullanılır. Dişleri sağlamlaştırır, beyazlatır.

*Sinir yorgunluğu ve döl yatağı hastalıklarında da arasıra Adaçayı
oturma banyoları alınmalıdır. Depresyon ve el titremeleri için
faydalıdır. Astım sıkıntılarını giderir. Adet düzensizliklerini ve
sancılarını iyileştirir, rahim iltihaplarını giderir.

*Şeker hastalığında, çay şekersiz içilir.

*Yaralar, iltihaplı yaralar ve çıbanlar (apseler) kaynatılmış
Adaçayının suyu ile pansuman edilebilir.Yapraklarından elde edilen
Adaçayı tozu da kullanılabilir.

*Böcek sokmalarında, sokulan yere ufalanmış Adaçayı yaprağı uygulanır.
Yaprakları ezilip merhem haline getirilerek sivrisinek, arı vs.
sokmalarında sürülürse acıyı dindirir, kaşıntıyı önler. Ayrıca emziren
annelerin çok fazla sütü aktığı taktirde bu merhem meme ucuna
sürülürse, sütün aşırı akmasını önler.

*Çocuk sahibi olmak isteyen kadınlarında Adaçayı içmeleri faydalıdır.

*Adaçayı, Ihlamur ile beraber öksürük kesici, Nane ve Kekik ile kaynatılmış suyu mideyi düzenlemek için verilir.

*Adaçayı, koku değiştirici olarak, su ile kaynatılır ve çıkan buharın kokuyu alması sağlanır.

*Yemeklere, ızgaralara etlere, çorbalara ekilir.

*Saçların bakımında , saçların fazla yağını alıp deriyi temizler , ölü
hücreleri yok eder. Saç derisini canlandırır , saç dökülmesini önler ,
derinlemesine temizlik sağlar. Adaçayının yağı papatya ile birlikte
kullanılırsa daha faydalı olur.

Saçlar için besleyici ve etkili bir toniktir; 8 bardak kaynatılmış suya
bir avuç Adaçayı konur , üstü kapalı beş dakika kaynatılır , 30 dakika
demlenir , süzülür.Her banyodan sonra, saç dipleri bu tonik ile ovulur
, durulanmaz , soğuk kullanılması daha etkilidir. Aynı zamanda papatya
ve adaçayı içmeye devam edilir.

Adaçayı ezilerek elde edilen mayi ile masaj yapılan saçlar siyahlaşır ve gürleşir.

*UYARI: Lüzumundan fazla kullanılırsa,(günde 3 kahve fincanından fazla)
vücuda zarar verir, zehirlenmelere sebep olur. Damakta şişmeler meydana
gelir. Doktora başvurulmalıdır. Çocuklara az miktarda verilebilir.

KULLANIM BİÇİMLERİ

Çay hazırlamak: Bir çay kaşığı bitki, çeyrek litre suda haşlanır ve demlenmesi için kısaca beklenir.

Adaçayı sirkesi: Geniş ağızlı bir şişe, boğazına kadar Yabani Adaçayı
ile doldurulur. Çiçeklerinin üstüne çıkacak kadar Doğal üzüm sirkesi
eklenir ve şişe 14 gün güneşte veya sıcak bir yerde bekletilir.

Oturma banyosu: İki avuç dolusu yaprak soğuk suda gece boyunca
bekletilir. Ertesi gün kaynama derecesine kadar ısıtılır ve banyo
suyuna eklenir.

KEKİK (Thymus serpyllum)

Çimenlik tarla kıyılarında, orman kıyılarında ve çayırlardaki karınca
yuvalarının üstünde yetişir.Güneş ve sıcak istediği için,toprak
sıcaklığının fazla olduğu kayalık ve dağlık yerlerde çoğalır.Güneşli
öğle sıcağında menekşe renkli çiçeklerden güzel koku
yayıldığından,Haziran-Ağustos arası toplanır. Şifası yapraklarındadır.
Bunlar saplarıyla toplanır, gölgede kurutulup ufalanır.

*Kekik içerdiği timol sayesinde antiseptik, güçlendirici ve uyarıcı
etkisi vardır.Timol yada kekik kafuru virüs ve bakterileri
uzaklaştırır.Kekik suyuyla yapılan banyolar vücudu dinlendirir.

*Kekiğin çiçekli sapı idrar söktürücüdür.Vücuttaki yağları eritir.Bu
özelliğinden dolayı vücuttaki suyu atar.Hem kilo vermeye, hem de
vücuttaki kan sirkülasyonunu hızlandırdığından dolayı kalbe faydalıdır.
Spazm gidericidir. Böbrek taşlarının düşürülmesine yardım eder. Adet
düzensizliği ve damar sertliğinde 30gr kekik, 1 litre suda haşlanır,
her yemekten sonra birer kahve fincanı içilir.

*Kan şekerini düşürür.Kekik-Tarçın.-1 su bardağı suya yarım kahve
kaşığı kekik,yarım kahve kaşığı tarçın konur kaynatılır,süzülür.
Sabahları aç karnına içilir.

*Salgı bezlerini uyarıp düzenli çalışmasını sağlar. Her türlü karın
ağrısını ve gazı gidericidir. İştah açıcı,hazmı kolaylaştırıcı,mide
bulantısını teskin edici olarak kullanılır.Bağırsak parazitlerine karşı
etkidir.Kaynatılarak suyu balla içilir.

*Düşükleri kolaylaştırır.

*Baş ağrılarına iyi gelir.Geçici olarak tansiyonu düşürür.

*Hafızayı kuvvetlendirir,kalp sancısına iyi gelir. Ödü buruna
damlatılırsa da zihni sadeleştirir, hafızayı yeniler. Ciğeri sara
hastalığına karşı iyi gelir.

*Sinirsel yüz ağrılarında kullanılır.Kekikotu,papatya ve civan perçemi
,güneşli havada toplanıp bir kuru bitki yastığı hazırlanıp
uygulanır.Diğer taraftan da aynı bitkilerin karışımından hazırlanmış
çay içilir. Eğer krampta varsa kurutulmuş Kurtpençesi yastığı da
uygulanır.(Başlangıçta İsveç şurubu kompresi hafif bir rahatlık
sağlayabilir.)

*Soğuk algınlığında kekik otu pekmezi yemeklerden önce
kullanılır.Balgam söktürücüdür.Öksürük,Astım krizini yatıştırmaya,
bronşit ve uykusuzluğa iyi gelir:Kekik otu ve sinirli ot karışımından
hazırlanan çay,limon ve nöbet şekeri ile karıştırılarak kullanılmalı.Bu
çay günde 4-5 kez hazırlanır saatte bir yudum alınarak gün boyuna
yayılmalı.(Özellikle çocuklarda) 5' er gram kekik,sirke ve biraz tuz
ile içilir.

*Öksürüğe,bal ile macun yapılıp yenir.(Soğuktan kaynaklanan) Kesme şekerin üzerine günde 3 defa kekik yağı damlatılıp yenir.

*Ağız antiseptiğidir.Diş ağrısını giderir.Kimyon ve sirke ile
kaynatılıp gargara yapılır. Çocuklarda kansızlığı önler. İshallere ve
zehirlenmelere faydalıdır.

*Kötürümlükte,sinir hastalıklarında,romatizma ve burkulmalarda
kullanılır.Kekik otu banyoları yapılır.İçten, günde 2 fincan kekik otu
çayı içilir.Dıştan bitki yastığı yatmadan önce ısıtılarak uygulanır.
Yastık, mide ve dölyatağı hastalıklarına da iyi gelir.

*Tifo hastalığında 20 dakikalık kekik otu banyosu yaptırılır.

*Yara yanık ve apseleri iyileştirir. Ezik, burkulma, şişlik, morartı ve
gut hastalığı, felç tedavisinde, romatizmada kullanılır. Tırnak
düşerken oluşan yaraya antiseptik olarak kekik yağı sürülür. Kekik
yağıyla yapılan masaj kan dolaşımını arttırır, romatizmaya da iyi
gelir. Kekik yağı mide, baş, ve diş ağrılarına iyi gelmekle birlikte
tümör yapıcı madde olduğu ve karaciğer üzerinde zararlı etkileri
olduğundan dikkatli kullanılmalıdır.

*Egzama ve uyuzda kaynatılarak banyoda sürülür.

*Sara krizlerine karşıda önerilir.Günde 2 fincan çay,yıl boyunca,10 günlük aralarla 2 veya 3 haftalık kürler dahilinde içilir.

*Afrodizyaktır.

*Alkol bağımlılığında; bir avuç dolusu bitki,1 litre kaynar suda
haşlanır,üstü kapanır ve demlenmesi için 2 dakika beklenir.Çay termosa
doldurulur ve alkolik kişiye her 15 dakikada bir yemek kaşığı
içilir.Bunu mide bulanması ,kusma,dışkı- idrar çıkarma,terleme,
yeme-içme için duyulan iştah izler.Bu uygulama gerektiğinde
yenilenmelidir.

*Saç bakımı için;kafa derisindeki mikropları öldürür. Kan dolaşımını
hızlandırır. Dökülen saçların yerine yenisini çıkarır, saçın fazla
yağını alır. 6 bardak kaynatılmış suya 1 avuç kekik konur, üstü kapalı
olarak 5 dk. kısık ateşte kaynatılır, demlenir ve tülbentten süzülür.
Temiz saç bu tonikle ovulur. 125gr kekik, 1litre suda haşlanarak saç
banyolarında kullanılırsa, kırılan, dökülen saçları canlandırır, hoş
bir parlaklık verir.

*Kekikten doğal boyamacılıkta da yararlanılır. Yapraklarından çeşitli
mordanlarla bej, gri ve haki renk elde edilir. Yün ve pamuk
ipliklerinin boyanmasında kullanılır.

*Şap hastalığına karşı, hayvanın ağzı kaynatılmış kekik suyu ile
yıkanır. Hayvanların dişeti iltihabında bir miktar kekik, şarapla
karıştırılarak sürülür.

*UYARI:Hamileler ve guatr olanlar kullanmamalıdır. (Guatrı
olanda,tecrübe edilmiştir; halsizlik, mide bulantısı, baş dönmesi,kalp
çarpıntısı olmuştur.) Fazla içilirse (günde 2-3 fincandan fazla)
tansiyonu düşürür. Yağında tümör yapıcı madde olduğu için dikkatli
kullanılmalıdır.
KULLANIM BİÇİMLERİ

Çay hazırlamak:Bir çay kaşığı dolusu bitki, bir fincan kaynar suda
haşlanır ve demlenmesi için kısaca bekletilir. Yada 1 kahve kaşığı
kekik, 1 su bardağı kaynar suda 10 dakika bekletilir. Günde 2 su
bardağı içilir.
Banyo katkısı:Bir tam banyo için 200gr.(genel böl. tam banyoya bak)

Kekikotu tentürü: Öğle güneşinde toplanmış çiçekli saplar gevşekçe bir
şişeye doldurulur ve üstüne konyak, bitkilerin iki parmak üstüne çıkana
kadar eklenir. Güneşte veya sıcak bir yerde 14 gün bekletilir.
Kekikotu yağı:Aynı tentür işlemi gibidir, fakat konyak yerine zeytinyağı kullanılır.

Bitki yastığı:Öğle güneşinde toplanıp kurutulmuş bitkiler bir yastığa doldurulur ve dikilir.

Kekikotu pekmezi: Öğle güneşinde toplanmış çiçekler ve saplar bir cam
turşu kabına doldurulurken ıslak ellerle nemlendirilirler. Bir sıra
bitki, bir sıra ham şeker olmak üzere kap bastıra bastıra doldurulur ve
üç hafta güneşli bir yerde bekletilir. Süzme sırasında, şekerlenmiş
çiçekler ve saplar, biraz su ile yıkanmalı ve bu su pekmeze
eklenmelidir. Elde edilen sıvı ağır ateşte, kaynatmadan ısıtılarak,
içindeki suyun buharlaşması sağlanır. Pekmez ne ince, ne de kalın
olmalıdır. Bu nedenle, biraz soğutarak denemek gerekir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Posedon
Albay
Albay
Posedon


Mesaj Sayısı : 585
Rep Puan : 884
Teşekkür : 0
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 30
Nerden : Ziyaretemi Gelcen ??

Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler   Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 2 EmptyPaz Ekim 11, 2009 4:37 pm

MAYDANOZ (Detroselinum sativum)

Maydanoz bir provitamin A (Beta karoten ) kaynağıdır. Bu özelliği ile
görme gücüne, kılcal damar sistemine, adrenal bezine ve troid bezine
iyi gelir. Ayrıca potasyum, kükürt, kalsiyum, magnezyum ve klorin
yönünden de zengindir. Maydanoz suyundaki yüksek klorofil miktarı kanı
arttırarak oksijeni metabolize eder ve böbreklerin, karaciğerin, idrar
yollarının temizlenmesine yardım eder. Sindirim enzimlerini uyararak
sindirim rahatsızlıklarını dindirir. İnce barsaktaki peristaltik
hareketleri arttırır. Bir tutam maydanoz günlük C Vitamini ihtiyacının
çoğunu karşılar.

*Kanı temizler, kansızlığa, mesane iltihaplanmasına ,kum, böbrek taşı
ile tansiyona,şişmanlığa,böbrek ve karaciğer rahatsızlıklarına,damar
sertliğine etkilidir. Maydanoz suyuna bal ve limon ilave edilerek günde
1-2 bardak içilir. Böbrek rahatsızlıklarında; 4 bardak suya 1 demet
maydanoz yıkanır konur, 5 dakika kaynatılır, süzülür, günde 3 kere 1'er
çay bardağı içilir.

*Tohumları idrar ve safra söktürücü, adet kanamalarını kolaylaştırıcı
nitelikleri vardır. Maydanoz,aybaşı sancılarını keser, adetleri
düzenler, ağrıları giderir, akıntıları keser.Barsak solucanlarının
düşürülmesine yardım eder. Gazın dışarı atılmasını sağlar.

*Grip ve nezleyi geçirir, balgam söktürür, terletir, ateş düşürür.Kan
şekerini normal seviyede tutar, kansere karşı koruyucudur, vücuttaki
zehirli maddeleri dışarı atar, romatizma hastalığına ve sarılığa iyi
gelir.

*Yatmadan önce ağızda çiğnenen bir demet maydanoz rahat uyumayı sağlar.
Bulantılarda ve nefes darlığında bir tutam maydanozu iyice çiğneyerek
yutmak kişiyi rahatlatır.

*Anne sütünü azaltır. Emzikli kadınların süt kanalı tıkanmalarında
maydanoz lapası uygulanır. Yara, kesik ve morartıları iyileştirir.
Kulak ve diş ağrısına iyi gelir.

*Afrodizyaktır

*Sivilceli,lekeli,pürüzlü ve kırışık ciltlerde parlaklılık ve pürüzsüzlük verir.
2 bardak kaynatılmış suda, 1 demet yıkanmış maydanoz sapları ile
beraber üstü kapalı olarak kısık ateşte 5 dk. Kaynatılır.20 dk.
Demlenmeye bırakılır süzülür.Böylece etkili cilt losyonu ve lapası elde
edilir.Temiz cilde lapası sürülüp 20 dk bekletilir,sonra süzülen
maydanoz suyu ile cildi yıkanır.Her gün günde birkaç kez uygulanır.

*Saçları besler,parlatır, dökülmeyi yavaşlatır. Saçlar maydanoz suyu ile yıkanır.

*Arı ve haşarat sokmalarında sokulan yere sürülürse ağrıyı giderir

KULLANILIŞI

Birkaç taze yaprak, bir litre suda kaynatılarak günde iki fincan
içilir. Kuru yapraklardan elde edilen toz, günde iki tutam içilebilir.
Kompres ve gözler için losyon ve şampuanı yapılır.
Astım, menopoz, ağrılı adet görme ve öksürük için yukarıdaki kaynamaya
birkaç kök ve yarım avuç tohum atılarak el ayak banyoları yapılır.
Lapası kıyılmış yapraklardan yapılır.

*Şeker hastalığında: 3 demet maydanoz ezilir, 6 bardak suya konulur,
üstü kapatılır, 30 dakika demlemeye bırakılır, sonra süzülür, üzerine
1,5 su bardağı taze sıkılmış limon suyu ilave edilir. Her gün sabahları
aç karnına 1 bardak içilir. .

*UYARI:Maydanoz suyu 60 gr'dan fazla ve tek başına içilmemeli.
Havuç-elma suyuyla içilebilir. Böbrek iltihabı olanlar yememelidir.

KURU ÜZÜM( Vitis vinifera)

Taze üzüm, potasyum karbonatla suya yatırılır ve kurutulur. Zeytinyağı
parlatıp sarartır. Potasyumun yerine ayçiçeği sapı, bağ çubuğu ve
sakızlık çalısı külü de kullanılabilir.

*Karaciğerin dostudur. Kan yapar. Kekikle yenirse vücudu şişmanlatır.

*Kumları döker, idrarın damla damla gelmesinin tedavisinde iyi gelir. Çekirdekleri alınır karabiber konulup yenir.

*Sert urları eritir. Kuru üzüm, safran, yumurta sarısı, kuş yemi, keten tohumundan merhem yapılıp uygulanır.

*Unutkanlığı giderir, dimağı kuvvetlendirir. Günlük ile yenilir.

*Sarılığı giderir, sirke ile yenir.

*Öksürüğü keser. Anason ile kaynatılır, badem yağı ile içilir.

*Çıbanları patlatır, iyileştirir.İç yağı ile merhem yapılıp uygulanır.

*Üzüm çekirdekleri selülit tedavisinde kullanılır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Posedon
Albay
Albay
Posedon


Mesaj Sayısı : 585
Rep Puan : 884
Teşekkür : 0
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 30
Nerden : Ziyaretemi Gelcen ??

Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler   Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 2 EmptyPaz Ekim 11, 2009 4:37 pm

POLEN

Çiçeklerin ortasında bulunan erkek üreme hücresidir. Ancak mikroskop
altında görülebilen bu hücreler 10 yıl dayanabilecek kadar canlıdırlar
ve o bitkinin tüm genetik ve diğer özelliklerini taşır, döllenmeyi
sağlayarak nesillerin devamını temin eder. Polende tüm vitaminler ve
minerallerin insan yaşamı için en ideal oranlarda bulunması en üstün
özelliğidir. Vitamin A -C ve özellikle B-kompleks vitaminleri yönünden
zengindir. Ayrıca yüksek oranda protein (%20-25) içerir. Mineral,
enzim, eser elementler ve diğer vitaminlerde bulunur. Tüm hastalıkların
tedavisinde de yardımcı madde olarak kullanılmaktadır.

*Bağışıklık sistemini güçlendirir, antibakteriyel etkisi vardır.

*Kan basıncının düzenlenmesinde kullanılır.

*Üriner sistem enfeksiyonlarında kullanılır.

*Cinsel (isteksizlik, erken boşalma, iktidarsızlık) problemlerinde kullanılı.r

*Sinir sistemi, stres ve halsizlik gidericidir.

*Hücre yenileyici, dokuların yaşlanmasını geciktiricidir.

*Menopoz, andropozun kolay atlatılması için kullanılır.

*Gebelik sürecinin sağlıklı seyrini sağlar.

*Emzirmede süt oluşumunun artırılmasında etkilidir.

*Sindirim sistemi (gastrit, ülser) ve hemoroidte kullanılır.

*UYARI: Arı sokmasına alerjisi veya astımı olan kişilerin arı polenini dikkatli kullanılmalıdır.

PAPATYA (Matricaria chamomilla)

Genellikle balçıklı topraklarda, orman çayırlıklarında,eğilimli
topraklarda,tahıl,mısır,yonca,patates ve şalgam tarlalarında yetişir.
Yabani papatya ile arasındaki fark;sarı çiçek tabanının içinin oyuk ve
kokusunun daha etkili oluşudur. Çiçekler sapsız olarak ,Mayıstan
Ağustosa kadar,öğlen güneşinde toplanmalıdır.

*Küçük çocukların her türlü rahatsızlıklarında papatya çayı içirilebilir.

*Özellikle kramplarda ve karın ağrılarında kaynatılıp içilir. Ağrılı
bölgelere kurutulmuş papatya ile doldurulmuş sıcak yastıklar
koyulmalıdır.

* Bağırsak gazlarının giderilmesinde ve iltihabında kaynatılır ve bolca içirilmelidir.

*İshal,deri döküntüleri,mide rahatsızlıklarını iyileştirmeye yardımcı olur.

*Kadınların adet düzensizliklerinde,adet görememelerinde kaynatılıp içilirse adetin düzelmesine yardımcı olur.

*Sakinleştirici etkisi vardır,uykusuzluğa iyi gelir. Sinir sistemin
rahatlatmak, bitkinliği gidermek için papatya banyolarından oldukça iyi
sonuç alınabilmektedir.

*Terleticidir,yüksek ateşi düşürücü,boğaz ve bademcik gibi bir çok
iltihaplanmalarda, dezenfektan ve iltihap kurutucu olarak
kullanılabilir. Kaynatılıp bolca içilir.

*Göz ve göz kapağı iltihaplanmalarında, kaşıntı ve akıntılı deri
döküntülerinde dıştan kompres olarak, diş ağrısında gargara olarak ve
yaraların yıkanmasında da kullanılır.

-Göz ağrılarında,sütle kaynatılan papatyaları sıcak kompres olarak göz kapaklarının üzerine koyulur.

*Sürgün etkisi yapmadan dışarı çıkmayı sağlar. Ayrıca basura dışta, papatya merhemi sürülerek tedaviye yardımcı olunur.

*Nezle ve sinüzitte,papatya buğusu kullanılabilir. Bu uygulamadan sonra dışarı çıkılmamalıdır.

*Soğuk algınlığı için; bir bardak sıcak su, bir çay kaşığı papatya
karıştırılır 5 dk üstü kapalı kısık ateşte kaynatılıp demlenip süzülür.
Sıcak olarak bal ilave edilerek sabah akşam içilir.(Antiseptiktir)

*Nevralji ve romatizmada papatya yağıyla masaj yapılır. Aynı bölgedeki organ yorgunluklarını da giderir.

*İşitme güçlüğü çekenler içinde ada soğanı kızartıldığı papatya yağını
sıcak olarak,sık sık kulağa damlatıldığında yeniden işitmeye faydalı
olacaktır.

*İdrar zorluğunu giderir,kumları döker kaynatılmış papatya çayı bir
hafta sabah ve akşamları bolca içilmelidir. Kaynatılmış papatya
mesanenin üzerine uygulandığında ağrıları da hafifletir.

*Damağı kuvvetlendirir,baş ağrılarını giderir, bunular için kaynatılıp içilir.

*Karaciğer rahatsızlıklarında tedaviye yardımcı olur. Bedeni güçlü
tutar. Hepatit B' de bir çay bardağı sıcak suya yarım kahve kaşığı
papatya konur,5 dk bekletilir,süzülür,öğle ve akşam yemeklerden 15
dakika önce içilir.

*Erkekler için,afrodizyaktır; kaynatılıp şekerle içilir.

*Cilt bakımında; kaynatılmış bitki ve suyu ile haftada bir kez yüz
yıkandığında ciltte tazelik ve sağlıklı bir renk kazandırdığı
görülecektir.

*Saç bakımında:özellikle saçları açık olanlar kaynatılmış papatya suyuyla yıkanır.

*Özellikle hassas ciltlere iyi gelir. Saç köklerini
güçlendirir,dökülmesini önler,saç derisini derinlemesine temizler,saç
köklerine kadar nüfus eder. Saçı canlandırır.
Adaçayı yağı ile birlikte kullanıldığında çok daha iyi sonuçlar alınır.

KULLANIM BİÇİMLERİ

Çay hazırlamak: bir çay kaşığı dolusu bitki, bir fincan kaynar suda haşlanır ve demlenmesi için kısaca beklenir.

Banyo katkısı: Tam banyo için dört avuç dolusu, yüz veya saç yıkamak
için bir avuç papatya çiçeği haşlanır ve demlenmesi için kısaca
bekletilir.

Kompresler: Bir fincan kaynak su, bir yemek kaşığı çiçeğin üstüne
dökülür, demlenmesi için kısaca beklenir ve süzüldükten sonra sıcak
kompreslerde kullanılır.

Bitki yastığı: Keten bezinden yapılmış bir torba, kurutulmuş çiçekle
doldurulur ve ağzı dikilir. Kuru bir tavada iyice ısıtılır ve hasta
organın üstüne koyulur.

Papatya yağı: Güneşli havada toplanmış çiçekler, küçük bir şişenin
içinde gevşek olarak doldurulur ve üstüne, saf zeytinyağı dökülür.
Zeytinyağı çiçeklerin üstüne çıkmalıdır. Şişe 14 gün güneşte
bekletilir. Buzdolabında saklanmalıdır.

Papatya merhemi: 250 gr içyağı tavada iyice kızdırılır ve iki avuç
dolusu çiçek bu yağa atılır. Tavadakiler köpüklenmeye başlayınca
karıştırılır, ağzı kapatılarak serin bir yere kaldırılır. Ertesi gün
hafifçe ısıtılır ve bir keten bezinden geçirilip, posa da sıkılır.
Deneyimlere göre, en iyi yöntem şudur: Süzgecin içine bir keten bezi
yayılır, süzgeç başka bir kabın üstüne oturtulur ve sıkma işlemine
başlanır. Merhem maddesi düzgün bir biçimde karıştırılır ve temiz cam
veya toprak kaplara boşaltılır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler
Sayfa başına dön 
2 sayfadaki 6 sayfasıSayfaya git : Önceki  1, 2, 3, 4, 5, 6  Sonraki
 Similar topics
-
» Donanım Hakkında Genel Bilgiler
» Sivilce,Sivilce İzi Tedavileri ve Roaccutane Hakkında Bilgiler

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Forum Güneş :: Sağlık-
Buraya geçin: