Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap
En iyi yollayıcılar
Posedon
Kulak Burun Boğaz - Sayfa 2 Vote_lcapKulak Burun Boğaz - Sayfa 2 Bar3Kulak Burun Boğaz - Sayfa 2 Vote_rcap 
SoaRingEagLe*
Kulak Burun Boğaz - Sayfa 2 Vote_lcapKulak Burun Boğaz - Sayfa 2 Bar3Kulak Burun Boğaz - Sayfa 2 Vote_rcap 
FG || Admin
Kulak Burun Boğaz - Sayfa 2 Vote_lcapKulak Burun Boğaz - Sayfa 2 Bar3Kulak Burun Boğaz - Sayfa 2 Vote_rcap 
BeLa
Kulak Burun Boğaz - Sayfa 2 Vote_lcapKulak Burun Boğaz - Sayfa 2 Bar3Kulak Burun Boğaz - Sayfa 2 Vote_rcap 
ayaz18
Kulak Burun Boğaz - Sayfa 2 Vote_lcapKulak Burun Boğaz - Sayfa 2 Bar3Kulak Burun Boğaz - Sayfa 2 Vote_rcap 
En son konular
» http://uploaded.to/file/g5s6o7
Kulak Burun Boğaz - Sayfa 2 EmptyÇarş. Ara. 23, 2009 11:21 am tarafından FG || Admin

» // SoaRingEagLe // Moderatör Alım Form'u //
Kulak Burun Boğaz - Sayfa 2 EmptyPaz Kas. 01, 2009 4:17 pm tarafından FG || Admin

» Bilgisayar Terimleri..
Kulak Burun Boğaz - Sayfa 2 EmptyPaz Kas. 01, 2009 4:16 pm tarafından FG || Admin

» Sitemizi Nasıl Buldunuz..
Kulak Burun Boğaz - Sayfa 2 EmptyPaz Ekim 25, 2009 4:43 pm tarafından BeLa

» İstek&Şikayet Bölümü
Kulak Burun Boğaz - Sayfa 2 EmptyPaz Ekim 25, 2009 2:25 pm tarafından FG || Admin

» Windows Live Messenger 2009
Kulak Burun Boğaz - Sayfa 2 EmptyPaz Ekim 25, 2009 12:04 pm tarafından BeLa

» Sarısın Fıkrası
Kulak Burun Boğaz - Sayfa 2 EmptyPaz Ekim 25, 2009 12:01 pm tarafından BeLa

» FrmGüneş yarışma Bölümü
Kulak Burun Boğaz - Sayfa 2 EmptyPaz Ekim 25, 2009 11:31 am tarafından BeLa

» Photoshop Masteri Alınacak
Kulak Burun Boğaz - Sayfa 2 EmptyPaz Ekim 25, 2009 11:25 am tarafından FG || Admin


 

 Kulak Burun Boğaz

Aşağa gitmek 
Sayfaya git : Önceki  1, 2, 3, 4, 5, 6  Sonraki
YazarMesaj
Posedon
Albay
Albay
Posedon


Mesaj Sayısı : 585
Rep Puan : 884
Teşekkür : 0
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 30
Nerden : Ziyaretemi Gelcen ??

Kulak Burun Boğaz - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Kulak Burun Boğaz   Kulak Burun Boğaz - Sayfa 2 EmptyPtsi Ekim 12, 2009 1:52 pm

Özet olarak, tükürük bezi hastalıklarının birçok sebebi vardır. Bu
hastalıklar hem ilaçla hem de cerrahi olarak tedavi edilirler. Bu tür
tedaviler bu alanda deneyimli kulak, burun, boğaz ve baş-boyun cerrahı
tarafından gerçekleştirilir.

Antihistaminikler, Dekonjestanlar ve

Soğuk Algınlığı İlaçları

Burun tıkanıklığı, dolgunluğu, sinüs problemleri ve soğuk algınlığı
için kullanılan ilaçlar en sık kullanılan ilaçlardandır. Akıllıca
kullanıldıkları zaman birçok kimseyi hayatları boyunca en az bir kere
rahatsız eden ve birçok kimseye de sürekli sıkıntı veren şikayetlerin
önüne geçebilirler.

Bu gruptaki ilaçlar, alerjinin, üst solunum yolu enfeksiyonlarının
(soğuk algınlığı, sinüzit gibi) ve vazomotor rinitin (ruhsal gerginlik,
tiroid hastalığı, hamilelik ve diğer bazı sebeplerle ortaya çıkan burun
tıkanıklığı gibi) şikayetlerinin düzeltilmesinde kullanılırlar.
Alerjiyi, enfeksiyonu tedavi etmezler, sadece hastaya rahatsızlık veren
durumları ortadan kaldırarak kişilere konfor sağlarlar.

Antihistaminikler

"Histamin", kişinin alerjik olduğu madde ile karşılaştığında veya
iltihap durumlarında ortaya çıkan önemli bir kimyasal ajandır.
Antihistaminikler histaminin etkisini önlerler ve böylece alerjinin
oluşturduğu şikayetlere iyi gelirler. En iyi sonuç için bu ilaçlar
alerji şikayetleri ortaya çıkmadan alınmalıdırlar.

Antihistaminiklerin ortaya çıkardığı en sıkıcı yan etki "uyku hâli"
vermeleridir. Bu durum gece yatmadan önce alındığında iyi olabilse de
gündüz sıkıntı yaratabilir. Hatta bazen zararlı olabilir. Araba veya
tehlikeli olabilecek makina kullananlara bu ilaçlar önerilmez. İlk
dozlar en fazla uyku verirler, sonraki dozlarda biraz bağışıklık
gelişir.

Günümüzde yeni çıkan antihistaminik türleri ile kısmen de olsa bu şikayetlerin önüne geçilebilmektedir.

Dekonjestanlar

Burun ve hava pasajlarında bulunan dokudaki kan damarlarının şişmesi
ile burun, sinüs ve göğüste oluşan tıkanıklığa "konjesyon" denir.
Buradaki dokularda çok geniş kan kapasitesine sahip olan damarlar
vardır. Daha önce bahsedildiği gibi "histamin" buradaki damarları
uyararak genişlemelerine sebep olur.

Dekonjestanlar ise kan damarlarının büzülmesine yol açarak hava pasajlarını yeniden açarlar.

Dekonjestan ilaçların yan etkisi, kişide "sinirlilik hâli"
yaratmalarıdır. Uykuya dalmada zorluk yapabilirler, kan basıncı ile
nabız sayısını yükseltebilirler. Yüksek tansiyonu, kalp ritm (nabız)
bozukluğu ve kalp rahatsızlığı olan kişilerde dekonjestanlar
kullanılmamalıdırlar. Göz tansiyonu olan kişilerde de
kullanılmamalıdırlar. Dekonjestan alan bazı hastalarda idrar yapmada
zorluk olabilir. Hatta, zayıflamak için kullanılan ilaçların içerisinde
dekonjestan maddeler de bulunabilir. Etkileri üst üste eklenmesin diye
diyet ilacı kullananlarda dekonjestanlar veya dekonjestan kullananlarda
diyet ilaçları beraber kullanılmamalıdırlar.

Birlikte Kullanma

Teorik olarak etkileri iyi dengelenirse, antihistaminiklerin verdiği
uyku hâli dekonjestanların verdiği uykusuzluk ile giderilebilir. Bundan
dolayı birlikte üretildikleri ilaçlar piyasada bulunmaktadır.

Bir hasta bir ilaçtan aylar veya yıllar boyunca fayda görebilir fakat
artık etkisi azalmışsa diğer bir ilaca geçerek onun etkisinden
faydalanabilir.

Herkesin bu tür ilaçlara verdiği cevap farklı olabileceği için kişi
kendine iyi gelen dozu ayarlayabilir. Meselâ, antihistaminiği akşam,
dekonjestanı sabah alabilir. Veya her ikisini de alır fakat akşamları
antihistaminiğin dozunu artırabilir, gündüz tersini yapabilir.

İLAÇ İYİ GELDİĞİ
ŞİKAYETLER YAN ETKİLERİ

--------------------------------------------------------------------------------

Antihistaminikler Hapşırma
Burun akıntısı
Burun tıkanıklığı
Göz kaşıntısı
Konjesyon Sersemlik
Ağız ve boğaz kuruluğu

--------------------------------------------------------------------------------

Dekonjestanlar Burun tıkanıklığı
Konjesyon Uyarı
Uykusuzluk
Nabız artışı

--------------------------------------------------------------------------------

Birlikte Hepsi Az veya çok hepsi

Soğuk Algınlığı İlaçları

Dekonjestanlar ve antihistaminikler, "soğuk algınlığı" ilaçlarının
vazgeçilmez içeriğidirler, fakat, kurutucu ajanlar, aspirin (aspirin
türevleri) ve öksürük baskılayıcı maddeler de ilaçlara eklenmiş
olabilir. Kişi, kendi şikayetlerine en uygun gelebilecek içeriği olan
ilacı seçmelidir. Şayet ilacın üzerinde kmyasal maddeler ve neye iyi
geldikleri tam olarak açıklanmamışsa, kişi bunları açıklamasını
eczacıdan istemelidir.

Burun Spreyleri

Burun spreyleri, genel olarak iki gruba ayrılmaktadırlar. "Alerji,
vazomotor rinit veya polip" için son zamanlarda piyasada bulunan ve
hekim kontrolü altında uzun süre rahatlıkla kullanılabilen burun
spreyleri vardır. Bizim burada bahsedeceklerimiz eskiden beri

bilinip kullanılan dekonjestan (burun açıcı) burun spreyleridir.
Burundaki kan damarlarını büzerek ani rahatlama sağlarlar. Fakat
ağızdan alınan dekonjestanların aksine burun damarları üzerinde direkt
etki yaptıkları için çok kuvvetlidirler ve birkaç saat sonra burun
damarları refleks olarak tekrar genişlerler. Buna "rebound etki" denir.
Kişi spreyi tekrar kullanma ihtiyacı hisseder ve bu kısır döngü devam
eder gider.

Yetişkinlerde bu etkinin ortaya çıkması yaklaşık bir hafta alsa da
bebeklerde iki gün içerisinde gelişebilir. Bebeklerde 12 ilâ 24 saat bu
damla kesildiğinde genellikle normale dönüş olur fakat yetişkinler
hemen toparlamayabilirler ve ağızdan alınan dekonjestanlar veya
kortizonlu burun spreyleri ile takviye edilmeleri gerekebilir. Hatta
yıllar boyu bu spreyleri kullanan yetişkinlerde tedavi için burun
içerisinden bir operasyon da yapılabilir. Bundan dolayı spreylerde şuna
dikkat edilmesi lazımdır: "Bu ilacı üç günden uzun kullanmayınız."
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Posedon
Albay
Albay
Posedon


Mesaj Sayısı : 585
Rep Puan : 884
Teşekkür : 0
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 30
Nerden : Ziyaretemi Gelcen ??

Kulak Burun Boğaz - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Kulak Burun Boğaz   Kulak Burun Boğaz - Sayfa 2 EmptyPtsi Ekim 12, 2009 1:52 pm

Dekonjestan özellikli burun spreyleri acil ve kısa süreli durumlarda tercih edilmelidirler.

(Daha önce de belirtildiği gibi, bahsedilen bu durumlar "alerji,
vazomotor rinit, polip" gibi durumlarda kullanılan burun spreyleri için
geçerli değildirler.)

Araç Tutması

Araç Tutması Nedir? Bazı kimseler, uçakta, arabada, dönme dolaplarda
bulantı hisseder hatta kusarlar. Birçok kişi botta, gemide aynı
rahatsızlığı yaşar.

Araç tutması, çoğunlukla sadece can sıkıcı bir durum olarak ortaya
çıkar ve altında önemli bir hastalık yoktur; bazı yolcular ise
kendilerini bu durumlarda hiçbir şey yapamayacak kadar kötü
hissedebilir, hatta bu hisleri yolculuktan birkaç gün sonraya kadar
sürebilir.

Ne Yapabilirsiniz?

1-Seyahat ettiğiniz araçta, vücudunuzun ve iç kulağınızın hissettiği
yönü görmeye çalışınız. Arabada önde oturunuz ve ileriye, yola bakınız;
gemide güverteye çıkarak ufka bakınız; uçakta pencere kenarına oturarak
dışarıya bakınız. Uçakta, hareketin nispeten en az olduğu kanat
üzerinde oturunuz.

2-Araç tutmanız varsa, seyahat ederken okumayınız ve gidiş yönünün tersi yönde oturmayınız.

3-Araç tutması olan yolcuya bakmayınız ve onunla konuşmayınız.

4-Seyahatten hemen önce veya seyahat esnasında, size dokunan, sert
kokulu, baharatlı ve yağlı yiyeceklerden sakınınız. Halk arasında
itibar gören "soda, gazoz, buzlu kola" gibi içeceklerin faydalı olduğu
henüz tıp bilimince ispatlanmamıştır.

5-Hekiminizin size tavsiye ettiği, araç tutması için olan ilaçlardan yolculuğa başlamadan önce alınız.

Unutmayınız: Araç tutması vak'alarının çoğu, hafif ve tedaviye cevap
veren türdendir. Fakat, ağır ve gitgide kötüleşen vak'aların, bu konuda
uzman, kulak, burun, boğaz, denge ve sinir sistemi ile ilgilenen
hekimlerden yardım alması gerekir.

ANESTEZİ

Anestezi (Narkoz), hastaların ağrı duymadan ameliyat olmasını sağlayan
bir bilim dalıdır. Anesteziden korkmayınız. Anestezi, bayılmak değil
kontrollü olarak bir anestezi uzmanı tarafından uyutulmak ve ameliyat
bittikten sonra yine kontrollü olarak uyandırılmak demektir.
Ameliyatınız süresince anestezi uzmanınız yanınızda olacak, solunum ve
kalp başta olmak üzere tüm hayati fonksiyonlarınızı takip edecek ve
ameliyat bitiminde uyandırıp yatağınıza gönderecektir.

Ameliyat için gerekli testler, hastanın ve ameliyatın durumuna göre
operatör doktor veya anestezi uzmanınız tarafından istenecektir.
Ameliyat olacak kişi ameliyattan 6 saat öncesinden hiç bir şey yememiş
ve içmemiş olmalıdır (aynı oruç gibi). 5 gün öncesinden sigara içiminin
kesilmesinin ameliyat sonrası şikayetleri azaltacağını unutmayınız.

Anestezi az veya çok; ağır veya hafif değil her zaman hastaya göre
ayarlanır. Hastalar genellikle ameliyathanede ellerine takılacak küçük
bir iğneden verilecek ilaçlarla uyutulur (Narkoz, maske, kara balon
v.s. gibi şeylerle değil).

Anesteziden çıkan hastalar ameliyattan sonra ilk saatlerde verilen ağrı
kesicilerin etkisi ile uykuya eğilimli ancak sorularınıza cevap
verecek, şikayetlerini söyleyebilecek halde olurlar endişelenmeyiniz.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Posedon
Albay
Albay
Posedon


Mesaj Sayısı : 585
Rep Puan : 884
Teşekkür : 0
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 30
Nerden : Ziyaretemi Gelcen ??

Kulak Burun Boğaz - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Kulak Burun Boğaz   Kulak Burun Boğaz - Sayfa 2 EmptyPtsi Ekim 12, 2009 1:52 pm

Dengesizlik ve başe dönmesi

Denge Sistemi: Vestibüler Sistem
Vestibüler sistemin iki işlevi vardır.
Dengenin korunması ve böylece yaralanmanın önlenmesi
Gözün konumunun korunması ve bakılan nesnenin en yüksek çözünürlüğünün eldesi yoluyla ayrıntıların görülmesi
Sistemin duyu organları:
İç kulağın Vestibüler Kısmı (Vestibüler Labirent)
Gözler
Somatosensorlar (Kas, kiriş, eklem ve deri)


Duyu organları doğrudan beyin sapıyla bağlantılıdır, aynı zamanda
beyincik ve beyinle de bağlantıları vardır. Zemin, duvar, tavan gibi
görsel bilgilerin ve yer çekiminin etkilerinin beyinde yorumlanması
vucut oryantasyonu hakkında değerli ipuçları verir. Beyincik, denge
duyu organlarından gelen bilgileri birbirleriyle kıyaslar, işler ve
sonuçta vucudun duruşunun ve gözün konumunun korunması için tüm vucut
kaslarına refleks şeklinde yanıtlar gönderir.
İç kulağın vestibüler kısmının iki işlevi vardır:

Vucudun tabii dik duruşunun refleks olarak ayarlanması
Vucudun o andaki durumu hakkında bilgi sağlamak (vucut oriyantasyonu)
İç kulağın vestibüler kısmının sezici organları:
Yarım daira kanalları: Her biri birbirine dik düzlemde bulunan yarım
daire şeklindeki 3 kanaldan oluşur. Bir tanesi yatay düzlemle 30 derece
açı yapar. Her kanal kendi düzlemindeki dönme gibi açısal eylemleri
sezer ve yanıt verir.
Utrikül: Makulası (sezgi yapısı) yatay düzlemdedir, dik alçalma ve doğrusal ivmeye yanıt verir.
Sakkül: Makulası utriküldekine diktir, doğrusal ivmeye yanıt verir.

--------------------------------------------------------------------------------

Postür (Vucudun Dik Duruşu)
İç kulaktan kaynaklanan refleksler, diğerleriyle birlikte, postürün korunmasıyla ilgilidir. Postüral refleksler 2 türdür.
Statik refleksler: Bunlar istirahat durumundaki bedenin postüral
tepkileridir. Kas, eklemler ve diğer yapılardan çıkan reflekslerle
birlikte iç kulağın ( özellikle utrikül'den) reflekslerini içerir.
Tonik labirent refleksleri: Beden, el, kol, ayak, bacak, boyun ve gözleri etkiler.
İçkulağın dik duruş refleksleri: Vucut anormal bir konumda durursa vucudu normal duruş konumuna döndürür.
Kinetik Refleksler: Hareket eden vucudun postüral tepkileridir. İvmesi olan eylemler tarafından üretilir.
Açısal: Herhangi bir düzlemdeki dönme eylemlerindeki gibi
Progresif: Doğrusal eylemlerindeki gibi
Vucudun bir yanı hareket ettiğinde dengeyi korumak için postürün refleks ayarı gereklidir.
Genel olarak kinetik refleksler vucudu normal duruşuna getirir, statik refleksler normal duruşu korur.


--------------------------------------------------------------------------------

Vestibüler sistemin bozuklukları iki sınıfa ayrılır:

Periferik: İç kulak ve denge siniri ile ilgili
Santral: Beyin sapındaki denge sinirinin girdiği denge merkezleri, beyincik ve beyin ile ilgili
Vestibüler sistemin periferik bozuklukları beyindeki vestibüler
merkezler tarafından telafi edilir. Bu telafi işlemi, iç kulaktan gelen
denge bilgileri yerine gözden ve kas-eklem-deriden oluşan somatosensor
sistemden gelen denge bilgileri konularak yapılır ve 3 ile 6 haftada
telafi işlemi tamamlanır ve denge tam olarak sağlanır. Bu telafi
mekanizmasına "Santral Vestibüler Kompenzasyon" adı verilir.
Vestibüler sistemin santral bozuklukları da aynı mekanizmayla telafi edilirse de denge hiçbir zaman tam olarak sağlanamaz.

Vestibüler sistemin bozukluğunda ortaya çıkan yakınmalar:

Baş dönmesi ve
Dengesizlik
olup nistagmus adı verilen göz hareketleri tek bulgudur.
Başdönmesinde mutlaka bir dönme hissi vardır; ya kendinizin döndüğünü
ya da çevredeki duvar veya cisimler sizin etrafınızda döndüğünü
hissedersiniz. Bu durum iç kulakta vestibuler sistem etkilendiğinde
ortaya çıkar.

Vestibüler bozukluklarda dönme hissi hemen hemen daima nistagmusun hızlı hareketi yönündedir.

Dengesizlikte ise bir sersemlik hissi, denge bozukluğu hissi, yürümekte zorluk hissidir, ve bir çok sebebi olabilir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Posedon
Albay
Albay
Posedon


Mesaj Sayısı : 585
Rep Puan : 884
Teşekkür : 0
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 30
Nerden : Ziyaretemi Gelcen ??

Kulak Burun Boğaz - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Kulak Burun Boğaz   Kulak Burun Boğaz - Sayfa 2 EmptyPtsi Ekim 12, 2009 1:52 pm

Nistagmus
Nistagmus gözün postür'ündeki (normal duruşundaki) bozulmadır ve
özelliği gözde az çok ritmik bir sallantı olmasıdır. Göz hareketlerinin
hızı her iki yönde aynı olabilir, veya bir yönde diğer yöne göre daha
hızlı olabilir. yavaş ve hızlı hareketler arasında aralık yoktur. Göz
hareketleri yatay, düşey veya rotatuar (burgu gibi dönmeli) olabilir.
Gözün postürü görsel ve vestibüler uyarılara dayanır. Görsel uyarılar görmek istediğimiz cisimle ilgilidir.

Vestibüler sistem ise başın ve vucudun hareketine göre gözün konumunu
ayarlayarak cismin görülmesini devam ettirir. Gözün postürü denge
sisteminden göz kaslarına gelen uyarılarla düzenlenir.

Gözün postürünü düzenleyen uyarıların oluşmasında veya iletilmesinde bozukluk olduğunda nistagmus ortaya çıkar.

Periferik Vestibüler Sistemden kaynaklanan nistagmusun bir hızlı bir de yavaş hareketi vardır.

Hastalıklı olan yavaş hareket olmasına karşın hızlı hareketin yönü
nistagmusun yönü olarak kabul edilmiştir. Hızlı hareket aslında yavaş
hareketin merkez tarafından telafisi olarak ortaya çıkar.

Spontan Nistagmus: İleri bakışta ritmik göz hareketleri varsa buna Spontan nistagmus adı verilir.
Sağa ya da sola bakışta ortaya çıkan nistagmuslar da kolaylık olsun diye spontan nistagmuslar adı altında değerlendirilir.

İç kulaktan kaynaklanan nistagmusun dört özelliği vardır:

Baş dönmesi ile birlikte olur.
Tek yönlüdür.
Hızlı hareket yönüne bakılınca çoğalır.
Karanlıkta, göz kapatıldığında veya kalın mercekli gözlük takılarak cisimler net görülemediğinde çoğalır.


Bir iç kulak tamamen tahrip olduğunda ortaya çıkan nistagmus genellikle
4 haftada tamamen yok olur. Fakat karanlıkta telafi mekanizması
aksayacağı için yeniden ortaya çıkabilir.

İç kulaktan kaynaklanan nistagmusların yönünü belirtmek kadar derecesini belirtmek de gerekir.

Birinci-Derrece-Nistagmus: Hızlı hareket yönüne bakılınca ortaya çıkan nistagmustur.
İkinci-Derrece-Nistagmus: Hızlı hareket yönüne bakılınca ve ileriye bakılınca ortaya çıkan nistagmustur.
Üçüncü-Derrece-Nistagmus: Hızlı hareket yönüne bakılınca ve ileriye bakılınca ortaya çıkan nistagmustur.
Örneğin, sağ iç kulağı hızla tutan tahrip edici bir hastalık gözlerin
sağa doğru yavaş hareketle, sola doğru hızlı hareketle sallanmasına
neden olur. Bu sola nistagmus demektir. Hastalığın ilk günlerinde
üçüncü-derece-nistagmus vardır ve vertigo şiddetlidir. Sonraki günlerde
"santral telafi mekanizması" işler ve nistagmus ikinci-dereceye ve
birinci-dereceye dönüşürken vertigo da giderek azalır ve 4 hafta sonra
" santral telafi" tam oluşunca nistagmus ve vertigo hiç kalmaz.


--------------------------------------------------------------------------------

Tedavi
Denge sisteminin mükemmel bir telafi mekanizması vardır ve tedavide bu
mekanizmadan büyük olçüde yararlanmak gerekir. Herkes buz üzerinde
kaymayı ya da kayak yapmayı öğrenebilir. Sistemin bir kısmında sorun
çıksa bile sıkı bir eksersiz-eğitim ile birkaç haftada telafi edilir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Posedon
Albay
Albay
Posedon


Mesaj Sayısı : 585
Rep Puan : 884
Teşekkür : 0
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 30
Nerden : Ziyaretemi Gelcen ??

Kulak Burun Boğaz - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Kulak Burun Boğaz   Kulak Burun Boğaz - Sayfa 2 EmptyPtsi Ekim 12, 2009 1:52 pm

Doğuştan sağırlık



Sağırlık irsi bozukluklardan (anormalliklerden) kaynaklanabilir.
Kalıtıma bağlı bir böbrek hastalığı olan irsi nefritle (Alport
Sendromu) beraber gelişmiş olabilir. Kalıtıma bağlı daha birçok
sağırlık türleri vardır. Guatrla birlikte sağırlık (Pendred Sendromu),
dış kulak, yüz ve boyun sakatlıklarının doğurduğu sağırlık, cilt
anormalliklerinden kaynak!anan sağırlık, zihinsel geriliğin neden
olduğu sağırlık; retinitis pigmentosa (gece körlüğü) ve periferal
nöropatiye bağlı sağırlık (duyma özürü) bu tür sağırlıklardır.

Sık rastlanmayan ve başka anormalliklerle (bozukluklarla) ilgisi
olmayan sağırlık türleri de vardır. Bunlar yaygın sayılmaz. Eğer
ailenizden birinde veya çocuğunuzda bu tür bir sağırlık belirlenirse
bir uzmandan genetik konuda bilgi edinin. Sağır bir bebek veya çocuk
için uygun tedavi ve eğitime gecikmeden başlanmalıdır.

Eğer bir hamile anne adayı kızamıkçık geçirirse, gelişen bebeğin
etkilenme riski vardır. Eğer kızamıkçık (German measles) hamileliğin
ilk üç ayı içinde olursa, çocuğun sağır olarak doğma olasılığı vardır.
Ayrıca katarakt, kalp problemleri ve beyin veya sinir sistemi
bozuklukları gibi başka ciddi sakatlıklar da olabilir. Hamileliğin daha
sonraki aylarında geçirilen kızamıkçık işitme kaybı yapabilir, fakat
diğer sakatlıklara neden olma olasılığı azdır. Erken doğum (prematüre),
doğum sırasında veya hemen doğum sonrası oksijensiz kalmak, kan
uyuşmazlıkları ve menenjit genç yaşlarda sağırlık yapabilir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Posedon
Albay
Albay
Posedon


Mesaj Sayısı : 585
Rep Puan : 884
Teşekkür : 0
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 30
Nerden : Ziyaretemi Gelcen ??

Kulak Burun Boğaz - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Kulak Burun Boğaz   Kulak Burun Boğaz - Sayfa 2 EmptyPtsi Ekim 12, 2009 1:53 pm

DİFTERİ


Difteri, ateş, halsizlik ve solunum güçlüğü ile seyreden kapsüllü bir
bakterinin neden olduğu, en çok çocuklarda görülen bir enfeksiyon
hastalığıdır.

Bulaşma yolları

Öksürme, aksırma ile havaya yayılan bakteri ağız, boğaz ve buruna
yerleşerek enfeksiyona yol açar. Duyarlı bir kişide mikrop en sık
olarak boğaza yerleşir, burada ürer ve toksin salgılar. Hastalanan her
10 kişiden 1’i her türlü tedaviye rağmen solunum yollarının tıkanması ,
kalp yetmezliği ve felçler nedeniyle yaşamını kaybeder.

Hastalığın görülme özellikleri

Difteri, özellikle ılımlı iklimlerde dünyanın her tarafında görülen bir
hastalıktır. Sonbahar ve kış aylarında görülme olasılığı artar.
Hastalığın yaş ile ilgisi vardır. Yenidoğanların büyük bir çoğunluğu
hastalığa bağışıktır. Hastalık ilk 6 ayda nadirdir. En fazla 2-5
yaşlarında görülür. 10 yaşına doğru bağışıklık oranı yeniden artar.
Büyük yaşlarda görülen nadir vakalar ise hafif seyir gösterir. Aşının
düzenli olarak uygulandığı ülkelerde difteri hemen hemen ortadan
kalkmış ve sıklığı ileri yaşlara kaymıştır.

Hastalığın belirtileri

Difterinin kuluçka dönemi 1-7 gündür. Hastalık oluştuğu yere göre klinik tiplerine ayrılır.
Difteri anjini (boğazda bademcikler çevresindeki difteri): Hastalık en
sık bu bölgede görülür. Hasar boğazda noktalar şeklinde başlar ve 12-24
saat içinde beyaz veya grimtrak, yüzeyi düz, kaldırmakla kanayan bir
zar haline dönüşür. Bu zar bademcik üzerinde kalabilir veya her iki
bademciğe, küçükdile, yumuşak damağa, yutak duvarına, buruna
yayılabilir. Boynun her ik yanında bezeler difteri anjinine eşlik eden
belirtilerdir. Klinik tablonun ağırlığı ve sistemik belirtiler toksemi
derecesine bağlıdır.
.
Nadir difteri lokalizasyonları

Deri difterisi : Sınırları belirli ve kaidesinde membran bulunan bir ülser olarak belirir.

Göz difterisi : Konjunktiva difterisi şeklindedir. Göz kapaklarını
ilgilendiren bir kızarıklık vardır, sonra buna ödem (şişlik) ve
psödomembran eklenir.

Kulak difterisi : Dış kulak yolunda devamlı irinli bir akıntı vardır.

Vajinal difteri : Ülseratif lezyonların ve yaraların birleşmesi şeklinde kendisini gösterir.

Hastalığın neden olduğu kötü sonuçlar

Difterinin neden olduğu kötü sonuçların sıklığı ve derecesi mikrobun
zehirleme derecesi ve tedaviye başlama zamanına göre değişir. Ön planda
kalp-damar ve sinir sistemini ilgilendirir.
Toksik miyokardit : Ağır difteride hemen her vakada rastlanılan bir
komplikasyondur. Kalp kasının iltihabıdır. Belirtileri ilk 1-2 hafta
içinde, bazen de ilk günlerde ortaya çıkar. Miyokardit sık olarak
kalpte iletim bozukluklarına yol açar. Dinlenme ile birinci kalp
sesinin hafiflemesi ve hızlı atımı, miyokardit işaretidir. Ağır
vakalarda miyokardit çoğunlukla ilerleyicidir. Difterili hastalarda ilk
3 hafta içinde en başta gelen ölüm nedeni kalp yetersizliğidir. Kalp
komplikasyonları ilk 2 haftada çıkarsa erken, 3. haftadan 50. güne
kadar görülürse geç olarak nitelendirilir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Posedon
Albay
Albay
Posedon


Mesaj Sayısı : 585
Rep Puan : 884
Teşekkür : 0
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 30
Nerden : Ziyaretemi Gelcen ??

Kulak Burun Boğaz - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Kulak Burun Boğaz   Kulak Burun Boğaz - Sayfa 2 EmptyPtsi Ekim 12, 2009 1:53 pm

Felçler : Ağır difteri zehirinin sinir dokusuna yaptığı zarar ile
felçler görülebilir. Difteri felçlerinin karakteri simetrik ve ağrısız
olmaları ve kalıcı hasar bırakmamalarıdır.

Yumuşak damak felci, difteride en sık rastlanılan ve en erken gelişen
felç tipidir. Anjinden 1-3 hafta sonra ortaya çıkar. Yutma güçlüğü,
sulu gıdaların burundan gelmesi, burundan konuşma (hımhım konuşma) ile
kendini gösterir. 1-2 haftada tamamen geriler.

3-6.haftalarda gözde göz merceğinin kendini ayarlamasını yapan kasların
felci ile yakını görmede güçlük (okuyamama, iğneye iplik geçirememe).

Hastalığın neden olduğu diğer kötü sonuçlar
Difterili süt çocuklarında sekonder bronkopnömoniler (zatürre) sıktır.
Bazı vakalarda geçici nefrit (böbrek iltihabı) belirtileri ortaya
çıkabilir. Nadir olarak plörezi (göğüs zarının iltihabı), apseleşen
lenfadenitis (lenf bezi iltihabı; genellikle streptokoksik) gelişebilir.

Bağışıklık

Difteri hastalığının geçirilmesi yaşam boyu süren bir bağışıklık
vermez. Anne kanında difteri antitoksini varsa yenidoğan çocuk
difteriye karşı bağışıktır ve bu pasif bağışıklık 3-4 ay sonunda
kaybolur. Difteriye karşı bağışıklık durumu Schick testi ile tayin
edilir. Schick testi difteri ile temas etmiş kişilerde bağışıklık
durumunun saptanmasında, ayrıca immun yetersizlik sendromlarının
tanısında kullanılan bir deri testidir.

Korunma

En iyi korunma şekli aşıdır. Difteri aşısı her sağlıklı çocuğa rutin
olarak uygulanmalıdır. Aşı uygulanmasına çocuk 2 aylıkken başlanır ve 2
aylık aralarla üç doza tamamlanır. Üçüncü aşıdan 1 yıl sonra bir doz
daha verilir. Bunu izleyerek 3 yıl sonra bir rapel, daha sonra 10
yıllık aralarla hatırlatma dozları yapılır.
Difterili hastanın diğer kişilerden ayrı tutulması şarttır. Karantina
birer hafta aralar ile yapılan boğaz kültürü negatif olana kadar devam
ettirilir. Taşıyıcıların saptanması ve tedavisi korunmada çok
önemlidir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Posedon
Albay
Albay
Posedon


Mesaj Sayısı : 585
Rep Puan : 884
Teşekkür : 0
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 30
Nerden : Ziyaretemi Gelcen ??

Kulak Burun Boğaz - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Kulak Burun Boğaz   Kulak Burun Boğaz - Sayfa 2 EmptyPtsi Ekim 12, 2009 1:53 pm

Farenjit

FARENJİT

Farenjit Nedir: Farenjit, farinks adı verilen boğaz kısmının
iltihabıdır. Hemen hemen herkes az ya da çok farenjit geçirir. Farinks,
burun ve ağız boşluğunun arka tarafıdır. Yukarıdan aşağı doğru oluk
şeklinde uzanan bir bölümdür. Burun arkasındaki kısmına
nasofarinks(geniz) adı verilir. Ağız boşluğunun arkasındaki kısma (
ağzı açınca tam karşıda görülen kısmı) ise orofarinks adı verilir.
Aslında aşağı doğru uzanan kısmına da hipofarinks denir ama burası bazı
tümöral hastalıklar için önemliyse de farenjit açısından önemli
değildir.
Farenjit diyince orofarinksin iltihabı anlaşılır.

Kaç Tür Farenjit Vardır: Farenjit bulunma süresine göre genelde ikiye
ayrılır. Eğer farenjit yeni oluşmuş ve şiddetli şikayetler yapıyorsa
buna akut farenjit denir. Ancak uzun süreden beri var ve hastada çok
şiddetli olmayan şikayetler yapıyorsa buna da kronik( müzmin) farenjit
adı verilir

Farenjitin Sebebi Nedir: Akut farenjit genellikle üst solunum yolu
infeksiyonlarının bir parçası olarak görülür ve sebebi çoğunlukla
virüslerdir. Bazen bakteriler de bu hastalığa yol açabilirler. Bazı
kimyasal maddelerin veya tahriş edici meddelerinde farinkse teması ile
akut farenjit gelişebilir. Kronik farenjitte ise yine virüslerde rol
oynamasına rağmen genellikle tahriş edici bir faktör vardır. Bunlar
arasında en önemlileri olarak sigara içilmesi, alkol kullanılması,
alerji, geniz akıntısı, kuru ve kirli hava , burun tıkanıklığı yapan
faktörler (burun solunum havasının nemini ve ısısını ayarlar. Eğer
burun tıkanıklığı varsa uygun olmayan nem ve ısıdaki hava farinkse
temas eder ve farenjiti kolaylaştırır.), mideden asit kaçağı (reflü),
aşırı sıcak veya soğuk besinler, boğaz temizleme refleksinin aşırı
olması, diş ve bademcik iltihapları, geniz eti sayılabilir.

Ne Gibi Belirtileri Vardır: Akut Farenjit'te hastanın şikayetleri daha
belirgindir. Boğaz ağrısı, yutkunma zorluğu, boğazda kuruluk,yanma veya
kaşınma hissi, ateş, öksürük gibi şikayetler olur. Buyunda beze, burun
tıkanıklığı, burun akıntısı, baş ağrısı, halsizlik-kırgınlık, ses
kısıklığı gibi şikayetlerde görülebilir. Kronik farenjitte ise akut
farenjitin aksine ateş, halsizlik ve kırgınlık gibi şikayetler pek
görülmez. Boğaz ile ilgili şikayetler daha hafiftir ancak ya hiç
kaybolmaz ya da çok kolay ortaya çıkar. Boğazda kuruluk hissi, gıcık,
yanma, kuruluk, yabancı cisim hissi, takılma, hafif yutkunma zorluğu
gibi şikayetler olur. Gıcık öksürüğü şeklinde bir öksürükte eşlik
edebilir. Hastalar boğazını temizleyerek rahatlayacakları hissine
kapılırlar ve sürekli temizleme hareketi yaparlar. Ancak bu çoğu zaman
boğazı daha fazla tahriş etmeye neden olur.

Muayenede Ne Görülür: Akut Farenjitte, farinkste kızarıklık ve ödem
görülür. Ayrıca geniz akıntısı, boyunda beze, burunda ödem ve akıntı
gibi bulgulara rastlanabilir. Kronik farenjitte de boğazda yine
kızarıklık vardır. Ayrıca kronik farenjiti ortaya çıkaran başka
durumlar varsa bunlara ait bulgular görülür. Örneğin; burunda kemik
eğriliği (deviasyon), et büyümesi, alerjiye veya iltihaba bağlı
akıntılar görülebilir.

Teşhis Nasıl Konur: Hem akut hemde kronik farenjitin teşhisi hastanın
anlattıkları ve muayene bulgularına göre konur. Genellikle herhangi bir
tetkik yapmak gerekmez. Ancak eğer sinüzit düşünülüyorsa film çekilmesi
veya nadiren kan sayımı ya da kültür-antibiyogram yapılması
gerekebilir. Farenjite neden olabilecek bir başka hastalık
düşünülüyorsa buna ait tetkikler yapılabilir.

Nasıl Tedavi Edilir: Akut farenjite virüslerin neden olduğu
düşünüldüğünde antibiyotik verilmesi gerekli değildir. Ancak sıklıkla
virüslerin yaptığı iltihaba bakterilerde eklendiğinden antibiyotikler
hastalığın iyileşme süresini kısaltmaktadırlar. Antibiyotik olarak
penisilin türevleri, sefalosporin veya makrolidler kullanılabilir.
Antibiyotiklerin yanısıra, ağrı kesici-ateş düşürücü ilaçlar, alerji
düşünülen hastalarda antihistaminikler, burun açıcı spreyler, öksürük
kesiciler ve ağız gargaraları kullanılabilir. Pastiller genellikle
faydasızdır. Kronik farenjitin ise tedavisi oldukça zordur. Hem
doktorun tedavi uygulaması hende hastanın bazı durumlara dikkat etmesi
gerekmektedir. Ancak yine de kronik farenjit çoğu zaman tam olarak
ortadan kaldırılamaz. Tedaviyi belirlemek için kronik farenjiti ortaya
çıkaran başka bir faktör olup olmadığına bakılmalıdır. Eğer bulunursa
önce onun tedavisi gerekir. Alerji, burun kemiğinde eğrilik veya
burunda et, sinüzit, mideden asit kaçağı(reflü) gibi hastalıklar uygun
şekilde gerkirse ameliyatla düzeltilmelidir. Antibiyotikler genellikle
faydasızdır. Geniz akıntısın azaltıcı ilaçlar veya ağız gargaraları sık
kullanılırlar. Bazen mideden asit kaçağını önleyici ilaçlarda
verilebilir. Hastanın dikkat edecği durumların başında sigaranın
dumanından bile uzak kalmak gelmektedir. Dikkat edilecek durumlar şöyle
sıralanabilir:
-Sigara ve alkol almamak
-Tozlu yerlerde ve kirli havada bulunmamak
-Aşırı sıcak ve soğuk gıda almamak
-Üşümemeye çalışmak
-Alerjiye neden olan faktörlerden uzak kalmak
-Reflü düşünülen hastalarda akşam saatlerinde çay-kahve-alkol almamak ve mideyi aşırı doldurmamak
-Boğazı temizlemeye çalışmamak
Uygun tedavi ve hastanın maksimum dikkati bile kronik farenjitin
bulgularını ortadan kaldırmayabilir. Ancak bulgular hafifleyebilir veya
geçici olarak kaybolabilir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Posedon
Albay
Albay
Posedon


Mesaj Sayısı : 585
Rep Puan : 884
Teşekkür : 0
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 30
Nerden : Ziyaretemi Gelcen ??

Kulak Burun Boğaz - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Kulak Burun Boğaz   Kulak Burun Boğaz - Sayfa 2 EmptyPtsi Ekim 12, 2009 1:53 pm

Geniz akıntısı

Geniz Akıntısı

Geniz akıntısı nedir? Geniz akıntısı, "boğazda mukus birikmesi" veya
"mukusun, burun arkasından damlama hissi" şeklinde tarif edilir. Mukus,
burun salgısına verilen isimdir. Mukus, burun içini ıslak, kaygan
tutar, temizler; solunan havayı nemlendirir ve içerisindeki yabancı
maddeleri tutar, mikroplarla savaşır. Mukus üretimi ve temizliği,
sinir, kan damarları, salgı bezleri, kaslar, hormonlar ve silialar ile
karışık bir biçimde düzenlenir. "Geniz akıntısı hissi", aşırı miktarda
ve kalın mukus veya boğaz kaslarındaki bozukluklar veyahut da yutma
bozukluklarından kaynaklanabilir.

Burun ve sinüsler, günde yaklaşık bir ile iki litre arasında ince mukus
oluştururlar. Mukus, burun ve sinüsü döşeyen hücrelerin yüzeyinde
bulunan, gözle görülemeyen "silia" diye isimlendirilen süpürge gibi
uzantılarla sürekli geriye doğru süpürülür. Mukus, kayar biçimde
genize, oradan da aşağıya yemek borusuna gönderilir ve farkına
varılmadan yutulur. Normal şartlarda, burun önden akmaz. Salgının çok
olduğu veya bu salgının arkaya yönlendirilemediği durumlarda burundan
akıntı olur.

Anormal salgılar:

Artmış, ince, temiz salgı: Basit soğuk algınlığı gibi üst solunum
yolları enfeksiyonlarında, alerjide, soğuk havada, parlak ışıkta,
belirli yiyecek ve baharatlarda, hamilelik ve hormon değişikliklerinde,
değişik ilaçlar kullanıldığında (doğum kontrol hapları, bazı yüksek
tansiyon hapları gibi) ve yapısal bozukluklarda (burun eğriliği gibi)
görülebilir.

Vazomotor rinit: Burun, tıkalı, şiş ve ıslak hissedilir. Burada burun,
değişikliklere karşı aşırı hassastır fakat alerjik değildir.

Artmış, kalın salgı: Çoğunlukla, kışın soğuk havalarda, nemsiz, sıcak
ev ve binalarda yaşayan kişilerde görülür. Sinüs ve burun
enfeksiyonları ile özellikle bazı süt ürünlerinden gelişen alerji
durumlarında da ortaya çıkar. Şayet bir burun akıntısı, koyulaşıp,
sarı, yeşil renk almaya başlarsa, bakteriyel sinüs enfeksiyonu
gelişmesi muhtemeldir. Çocuklarda, bu durumda, burunda yabancı cisim
(fasülye, yuvarlanmış kağıt, oyuncak parçası gibi) olmasından da şüphe
edilir.

Azalan salgı: Aşağıdaki durumların herhangi birinde olabilir:

*Sigara dumanı, endüstriyel kirlilikler, otomobil egzozu gibi çevresel
uyarıcılar, burun salgısını azaltır. Salgı azaldığında, normalden daha
fazla koyulaşır ve aldatıcı olarak artmış mukus gibi hissedilebilir.

*Burun havaakımının düzgün olmasını engelleyen burun eğrilikleri de salgının azalması veya çoğalmasına sebep olabilirler.

*Yaş arttıkça, burun salgısı azalıp, koyulaşır. Bu, geniz akıntısı gibi hissedilebilir.

*Burunu döşeyen dokunun bazı ender görülen hastalıklarında da mukus üretimi veya akımı etkilenebilir.

Yutma bozuklukları: Yutma işlemi, sıvı ve katı gıdaların, ağızdan yemek
borusuna kadar gitmesini sağlayan karışık bir işlemdir. Ağız, boğaz ve
yemek borusundaki kasların, birbirleri ile düzenli ilişkileri gerekir.
Yutmada problem olması, sıvı ve katı gıdaların boğazda birikmesine yol
açabilir. Buradan, nefes borusuna ve ses tellerinin bulunduğu bölgeye
kaçarak, seste boğukluk, boğaz temizleme ve öksürüğe yol açabilir.

Yutma problemlerine birçok faktör eşlik edebilir:

*Yaş: Yaş ilerledikçe, yutma kaslarının gücü ve aralarındaki
koordinasyon azalır. Bundan dolayı, tükürük bile mideye düzgün bir
şekilde ulaşamayabilir.

*Uyku: Uyku esnasında yutkunma çok azalır ve tükürük birilebilir. Uyandığımızda öksürme ve boğazımızı temizleme ihtiyacı olur.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Posedon
Albay
Albay
Posedon


Mesaj Sayısı : 585
Rep Puan : 884
Teşekkür : 0
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 30
Nerden : Ziyaretemi Gelcen ??

Kulak Burun Boğaz - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Kulak Burun Boğaz   Kulak Burun Boğaz - Sayfa 2 EmptyPtsi Ekim 12, 2009 1:54 pm

*Stres ve gerginlik: Her yaşta, stres ve gerginlik, boğaz kaslarını da
etkileyerek, bir kitlenin boğazda düğümlenmiş hissini verebilir. Sık
sık boğaz temizlemek, mukus azlığından da dolayı, boğazın hassasiyetini
artırır.

*Yemek pasajında kitle ve şişlikler: Sıvı ve katı gıdaların geçişini yavaşlatabilir veya önleyebilirler.

*Gastroözefajeal reflü: Midedeki asitli muhtevanın, yemek borusu ve
boğaza kaçmasına verilen isimdir. Göğüste yanma, hazımsızlık, boğaz
ağrısı, sık görülen şikayetlerdir ve özellikle yemekten sonra sırtüstü
yatınca artarlar. Mide ile yemek borusunun birleştiği yerin bir
kısmının, diyaframın yukarısına kayması da, aynı şikayetlere yol açar.

Kronik boğaz ağrısı: Geniz akıntısı, çoğunlukla boğaz ağrısı ve
yanmasına yol açar. Boğaz kültüründe hastalık mikrobu üremez, fakat
bademcik ve diğer salgı üreten dokularda şişlik oluşarak, boğazda
rahatsızlık ve bir şey takılmış hissi oluşabilir. Geniz akıntısının
başarılı tedavisi ile boğaz şikayetleri de çoğunlukla kendiliğinden
düzelir.

Tedaviye başlamadan önce, teşhis de tam yapılmalıdır. Bunun için, tam
bir kulak, burun, boğaz muayenesi ile gerekli laboratuar ve röntgen
tetkiklerinin yapılması lâzımdır.

Tedavi

Bakteriyal enfeksiyonlar: Antibiyotikler ile tedavi edilirler, fakat
bunlar, sadece geçici bir rahatlama sağlayabilirler. Kronik sinüzit
varsa, ağızı kapanmış sinüslerin açılması ve akıntının sağlanması için
operasyon yapılması gerekebilir.

Alerji: Mümkünse, alerji oluşturan maddeden uzak durulmalıdır.
Antihistaminik, dekonjestan, kromolin sodyum, kortizon türü ilaç ve
spreyler, alerji aşıları kullanılabilir. Mamafih, bazı
antihistaminikler, akıntının koyulaşmasına ve kurumasına sebep
olabilirler, dekonjestan (burun açıcı) ilaçlar, kan basıncını, kalp ve
tiroid hastalıklarını arttırabilirler. Steroid spreyler, tıbbi kontrol
altında yıllarca güvenle kullanılabilirler. Ağızdan alınan veya iğne
şeklinde kullanılan kortizonlar da kısa süreli alındıklarında, nadiren
kötü yan etkiye yol açarlar. Uzun süre kullanılacaklarsa, çok iyi tıbbi
kontrol altında kullanılmalıdırlar.

Gastroözefajeal reflü: Yatarken başı, onbeş, yirmi santimetre yukarıda
tutmakla; yatmadan hemen önce yemek yememekle, kafein ve alkolden uzak
durmakla tedavi edilir. Mide asidini önleyici ilaçlar kullanılabilir.
Röntgen çektirmeden ve diğer tetkikleri yaptırmadan, bir kere ilaç
denenebilir.

Yapısal bozukluklar: Operasyon gerekebilir. Sinüslerin boşalmasını
engelleyen ve kronik sinüzite yol açan burun eğriliği olabilir. Burun
duvarındaki keskin bir çıkıntı, uyarıda bulunarak salgıyı arttırabilir.
Burun duvarındaki bir delik, kabuklanmaya yol açabilir. Yapısı ve
foksiyonu bozulmuş burun etleri ve/veya polipler, benzer problemlere
yol açabilirler.

Bazen yapısal bir bozukluk mu yoksa diğer bir problem mi geniz
akıntısına yol açıyor, tayin edilemeyebilir. İlaç tedavisi başarısız
olursa, hasta, operasyonun denenip denenmemesine karar vermelidir.

Bazı kişilerde, geniz akıntısının sebebi bulunamaz. Düzeltilebilecek
bir problem bulunamazsa, salgının daha sıvı olmasına ve böylece daha
kolay akıp kaymasına çalışılır. Bu olay özellikle, çok sıvı almayan
yaşlılarda geçerlidir. Bu kişiler, günde en az sekiz bardak su içmeli,
kahve ve mümkünse idrar söktürücü ilaçlardan uzak durmalıdırlar.

Burun içinin iyice yıkanması, kalınlaşmış veya azalmış salgının ortadan
kaldırılmasına yarayabilir. Bunun için özel hazırlanmış solüsyonlar
kullanılmalıdır.

Saman Nezlesi, Yaz Nezlesi ve Alerjik Burun Rahatsızlığı

Saman nezlesi nedir? Bu terim aslında yanlıştır. Birincisi, saman,
alerjik bir şey değildir, dolayısıyla alerji meydana getirmez. Burun
tıkanıklığına, kaşıntılı ve akıntılı buruna, burun ve boğazda fazla
miktarda koyu akıntıya sebep olur fakat bu alerjik şikayetlere kendisi
değil, havadan gelerek üzerine konan alerjik maddeler yol açar.

Yaz nezlesi de, bilinen virüslerin yol açtığı nezle gibi değildir.
Havada bulunan alerjik maddelerin yol açtığı bir rahatsızlıktır. Saman
nezlesi ve yaz nezlesi, aslında, tıp dilinde "alerjik rinit" olarak
bilinen hastalıklardır.

Birçok kişi bu rahatsızlıktan muzdariptir. Bazılarında hafif geçer,
fakat bazı kişilerde çalışmayı ve günlük yaşamı engelleyecek kadar
şiddetli olabilir.

Alerjiye ne sebep olur? Bitki veya hayvanlardan gelen, insanlara
yabancı alerjik maddeler, göz, burun, boğaz gibi yerlerden insan
vücuduna girerler ve burada onların içeri girmesini engelleyici
reaksiyonla karşılaşırlar. Normal şartlarda, bu, yardımcı, doğal bir
korunmadır. Mamafih, bazı kişiler, bazı maddelere karşı, normalden
fazla reaksiyon gösterirler. Bu tür insanlara "alerjik bünyeli"
insanlar, bu tür maddelere de "alerjen" denir. Alerjinin, soyaçekim
gösteren bir eğilimi vardır.

Vücudun savunma sistemi, yabancı maddelere karşı savaşan maddeler
üretir. Bunlar, alerjenlerle karşı karşıya geldiğinde, vücutta
istenmeyen etkiler oluşturan maddeler salınır. "Histamin", bunların
içinde en bilinenidir ve burunu döşeyen dokuda şişme, kaşınma,
iritasyon, aşırı salgıya sebep olur.

Hangi alerjenler burunda alerji yaratırlar? Hava ile taşınabilecek
kadar hafif ve belirli boyutta olan, burun dokusunda depolanabilecek
bitki veya hayvan protein parçaları, alerji oluştururlar. Sık
görülenleri, çiçek polenleri, mantar sporları, hayvan epitel
döküntüleri ve ev tozudur. Gözle görülemeyen bu mikroskopik yapılar,
gerekenden büyük veya küçük olursa, vücuda girerek alerjik reaksiyon
oluşturamazlar.

Hangi polenler problem yaratır? Türkiye'de yapılmış bir araştırmada şu sonuçlar elde edilmiştir:



Ocak, şubat, mart aylarında, fındık, ardıç, mazı, selvi, kavak,
dişbudak, kızılağaç, kocayemiş, süpürgelik, orman gülü, sık görülen
alerjenlerdir.

Nisan, mayıs, haziran aylarında, fındık, ardıç, mazı, selvi, dut,
dişbudak, meşe, zeytin, çam, at kestanesi, kocayemiş, süpürgelik, orman
gülü, ısırgangiller, buğday, arpa, mısır, yulaf, çavdar, pirinç, havuç,
baldıran otu, kereviz, dere otu, sinir otu, kuzu kulağı, çayır otu, sık
görülen alerjenlerdir.

Temmuz, ağustos, eylül aylarında, ıhlamur, akasyalar, çam, kocayemiş,
süpürgelik, orman gülü, papatyagiller, ısırgangiller, buğday, arpa,
mısır, yulaf, çavdar, pirinç, havuç, baldıran otu, kereviz, dere otu,
sinir otu, kuzu kulağı, sık görülen alerjenlerdir.

Ekim, kasım aylarında, ardıç, mazı, selvi, sedir, kocayemiş, süpürgelik, orman gülü, papatyagiller, sık görülen alerjenlerdir.

Mantarlar? Bunlar, bildiğimiz mayalama yapan mantarlardır. Ölü
yapraklar, çimen, saman, diğer tahıl sapları, tohum ve toprak üzerinde
de ürerler. Donmadıkları için mantarlar neredeyse bütün yıl alerji
yapabilirler. Sadece kışın karla kaplı olduklarında etkin olamazlar.

Kapalı ortamlarda mantarlar, ev bitkilerinin ve topraklarının üzerinde
ürerler. Ayrıca, bodrum, merdivenaltı gibi loş ve nemli yerlerde de
ürerler. Peynir ve fermentasyona uğratılmış alkollü içeceklerde de
bulunabilirler.

Bütün yıl süren saman nezlesi? Hayvan alerjenleri (kedi, köpek, at ve
diğer evcil hayvanların yünleri, derileri), kozmetikler, mantarlar,
yiyecekler ve ev tozu gibi bütün yıl süren alerjenler, bu duruma sebep
olur. Ev tozu, birçok maddenin karışımıdır. Bunlar, selüloz (ev
mobilyalarından dökülür), mantarlar, ev hayvanlarından dökülen
alerjenler, böcek alerjenleri ve "mite" adı ile bilinen küçük
yaratıklardır. Kışın artan alerjinin sebebi, kalorifer ve sobaların
sıcaklık etkisiyle artan ev tozudur.

Alerjiler önemli olabilir mi? Alerjik bünyesi olanların, soğuk
algınlığına, nezleye, sinüs ve kulak enfeksiyonlarına karşı dirençleri
azalmıştır. Ayrıca bu enfeksiyonlar esnasında daha fazla rahatsız
olurlar, daha da önemlisi astım geliştirebilirler.

Ne yapabilirsiniz? İdeal olan, alerjen maddelerden uzaklaşmaktır.
Meselâ, sahilde, sadece denizden gelen meltemi soluyabileceğiniz bir
yere veya hiç bir şeyin büyüyemeyeceği çok kuru bir havanın bulunduğu
yere gidebilirsiniz. Maalesef bu tür öneriler pratik olmaktan uzaktır,
kendinizi şu tedbirlerle korumaya çalışabilirsiniz:

*Ev temizlerken veya otlarla uğraşırken maske takınız.

*Havalandırmanız varsa, hava filtrelerini ayda bir değiştiriniz veya hava temizleyicisi alınız.

*Ağır polen mevsiminde, kapı ve pencerelerinizi mümkün olduğunca kapalı tutunuz.

*Ev bitkileri büyütmeyiniz ve alerjik olduğunuz hayvan beslemeyiniz.

*Yün battaniyenizi, kuş tüyü yastığınızı, yün elbiselerinizi, alerjen olmayan sentetik maddelerle değiştiriniz.

*Yorganınızı ve yaylı yatağınızı, sentetik örtülerle kaplayınız.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Posedon
Albay
Albay
Posedon


Mesaj Sayısı : 585
Rep Puan : 884
Teşekkür : 0
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 30
Nerden : Ziyaretemi Gelcen ??

Kulak Burun Boğaz - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Kulak Burun Boğaz   Kulak Burun Boğaz - Sayfa 2 EmptyPtsi Ekim 12, 2009 1:54 pm


Geniz akıntısı

Geniz Akıntısı

Geniz akıntısı nedir? Geniz akıntısı, "boğazda mukus birikmesi" veya
"mukusun, burun arkasından damlama hissi" şeklinde tarif edilir. Mukus,
burun salgısına verilen isimdir. Mukus, burun içini ıslak, kaygan
tutar, temizler; solunan havayı nemlendirir ve içerisindeki yabancı
maddeleri tutar, mikroplarla savaşır. Mukus üretimi ve temizliği,
sinir, kan damarları, salgı bezleri, kaslar, hormonlar ve silialar ile
karışık bir biçimde düzenlenir. "Geniz akıntısı hissi", aşırı miktarda
ve kalın mukus veya boğaz kaslarındaki bozukluklar veyahut da yutma
bozukluklarından kaynaklanabilir.

Burun ve sinüsler, günde yaklaşık bir ile iki litre arasında ince mukus
oluştururlar. Mukus, burun ve sinüsü döşeyen hücrelerin yüzeyinde
bulunan, gözle görülemeyen "silia" diye isimlendirilen süpürge gibi
uzantılarla sürekli geriye doğru süpürülür. Mukus, kayar biçimde
genize, oradan da aşağıya yemek borusuna gönderilir ve farkına
varılmadan yutulur. Normal şartlarda, burun önden akmaz. Salgının çok
olduğu veya bu salgının arkaya yönlendirilemediği durumlarda burundan
akıntı olur.

Anormal salgılar:

Artmış, ince, temiz salgı: Basit soğuk algınlığı gibi üst solunum
yolları enfeksiyonlarında, alerjide, soğuk havada, parlak ışıkta,
belirli yiyecek ve baharatlarda, hamilelik ve hormon değişikliklerinde,
değişik ilaçlar kullanıldığında (doğum kontrol hapları, bazı yüksek
tansiyon hapları gibi) ve yapısal bozukluklarda (burun eğriliği gibi)
görülebilir.

Vazomotor rinit: Burun, tıkalı, şiş ve ıslak hissedilir. Burada burun,
değişikliklere karşı aşırı hassastır fakat alerjik değildir.

Artmış, kalın salgı: Çoğunlukla, kışın soğuk havalarda, nemsiz, sıcak
ev ve binalarda yaşayan kişilerde görülür. Sinüs ve burun
enfeksiyonları ile özellikle bazı süt ürünlerinden gelişen alerji
durumlarında da ortaya çıkar. Şayet bir burun akıntısı, koyulaşıp,
sarı, yeşil renk almaya başlarsa, bakteriyel sinüs enfeksiyonu
gelişmesi muhtemeldir. Çocuklarda, bu durumda, burunda yabancı cisim
(fasülye, yuvarlanmış kağıt, oyuncak parçası gibi) olmasından da şüphe
edilir.

Azalan salgı: Aşağıdaki durumların herhangi birinde olabilir:

*Sigara dumanı, endüstriyel kirlilikler, otomobil egzozu gibi çevresel
uyarıcılar, burun salgısını azaltır. Salgı azaldığında, normalden daha
fazla koyulaşır ve aldatıcı olarak artmış mukus gibi hissedilebilir.

*Burun havaakımının düzgün olmasını engelleyen burun eğrilikleri de salgının azalması veya çoğalmasına sebep olabilirler.

*Yaş arttıkça, burun salgısı azalıp, koyulaşır. Bu, geniz akıntısı gibi hissedilebilir.

*Burunu döşeyen dokunun bazı ender görülen hastalıklarında da mukus üretimi veya akımı etkilenebilir.

Yutma bozuklukları: Yutma işlemi, sıvı ve katı gıdaların, ağızdan yemek
borusuna kadar gitmesini sağlayan karışık bir işlemdir. Ağız, boğaz ve
yemek borusundaki kasların, birbirleri ile düzenli ilişkileri gerekir.
Yutmada problem olması, sıvı ve katı gıdaların boğazda birikmesine yol
açabilir. Buradan, nefes borusuna ve ses tellerinin bulunduğu bölgeye
kaçarak, seste boğukluk, boğaz temizleme ve öksürüğe yol açabilir.

Yutma problemlerine birçok faktör eşlik edebilir:

*Yaş: Yaş ilerledikçe, yutma kaslarının gücü ve aralarındaki
koordinasyon azalır. Bundan dolayı, tükürük bile mideye düzgün bir
şekilde ulaşamayabilir.

*Uyku: Uyku esnasında yutkunma çok azalır ve tükürük birilebilir. Uyandığımızda öksürme ve boğazımızı temizleme ihtiyacı olur.

*Stres ve gerginlik: Her yaşta, stres ve gerginlik, boğaz kaslarını da
etkileyerek, bir kitlenin boğazda düğümlenmiş hissini verebilir. Sık
sık boğaz temizlemek, mukus azlığından da dolayı, boğazın hassasiyetini
artırır.

*Yemek pasajında kitle ve şişlikler: Sıvı ve katı gıdaların geçişini yavaşlatabilir veya önleyebilirler.

*Gastroözefajeal reflü: Midedeki asitli muhtevanın, yemek borusu ve
boğaza kaçmasına verilen isimdir. Göğüste yanma, hazımsızlık, boğaz
ağrısı, sık görülen şikayetlerdir ve özellikle yemekten sonra sırtüstü
yatınca artarlar. Mide ile yemek borusunun birleştiği yerin bir
kısmının, diyaframın yukarısına kayması da, aynı şikayetlere yol açar.

Kronik boğaz ağrısı: Geniz akıntısı, çoğunlukla boğaz ağrısı ve
yanmasına yol açar. Boğaz kültüründe hastalık mikrobu üremez, fakat
bademcik ve diğer salgı üreten dokularda şişlik oluşarak, boğazda
rahatsızlık ve bir şey takılmış hissi oluşabilir. Geniz akıntısının
başarılı tedavisi ile boğaz şikayetleri de çoğunlukla kendiliğinden
düzelir.

Tedaviye başlamadan önce, teşhis de tam yapılmalıdır. Bunun için, tam
bir kulak, burun, boğaz muayenesi ile gerekli laboratuar ve röntgen
tetkiklerinin yapılması lâzımdır.

Tedavi

Bakteriyal enfeksiyonlar: Antibiyotikler ile tedavi edilirler, fakat
bunlar, sadece geçici bir rahatlama sağlayabilirler. Kronik sinüzit
varsa, ağızı kapanmış sinüslerin açılması ve akıntının sağlanması için
operasyon yapılması gerekebilir.

Alerji: Mümkünse, alerji oluşturan maddeden uzak durulmalıdır.
Antihistaminik, dekonjestan, kromolin sodyum, kortizon türü ilaç ve
spreyler, alerji aşıları kullanılabilir. Mamafih, bazı
antihistaminikler, akıntının koyulaşmasına ve kurumasına sebep
olabilirler, dekonjestan (burun açıcı) ilaçlar, kan basıncını, kalp ve
tiroid hastalıklarını arttırabilirler. Steroid spreyler, tıbbi kontrol
altında yıllarca güvenle kullanılabilirler. Ağızdan alınan veya iğne
şeklinde kullanılan kortizonlar da kısa süreli alındıklarında, nadiren
kötü yan etkiye yol açarlar. Uzun süre kullanılacaklarsa, çok iyi tıbbi
kontrol altında kullanılmalıdırlar.

Gastroözefajeal reflü: Yatarken başı, onbeş, yirmi santimetre yukarıda
tutmakla; yatmadan hemen önce yemek yememekle, kafein ve alkolden uzak
durmakla tedavi edilir. Mide asidini önleyici ilaçlar kullanılabilir.
Röntgen çektirmeden ve diğer tetkikleri yaptırmadan, bir kere ilaç
denenebilir.

Yapısal bozukluklar: Operasyon gerekebilir. Sinüslerin boşalmasını
engelleyen ve kronik sinüzite yol açan burun eğriliği olabilir. Burun
duvarındaki keskin bir çıkıntı, uyarıda bulunarak salgıyı arttırabilir.
Burun duvarındaki bir delik, kabuklanmaya yol açabilir. Yapısı ve
foksiyonu bozulmuş burun etleri ve/veya polipler, benzer problemlere
yol açabilirler.

Bazen yapısal bir bozukluk mu yoksa diğer bir problem mi geniz
akıntısına yol açıyor, tayin edilemeyebilir. İlaç tedavisi başarısız
olursa, hasta, operasyonun denenip denenmemesine karar vermelidir.

Bazı kişilerde, geniz akıntısının sebebi bulunamaz. Düzeltilebilecek
bir problem bulunamazsa, salgının daha sıvı olmasına ve böylece daha
kolay akıp kaymasına çalışılır. Bu olay özellikle, çok sıvı almayan
yaşlılarda geçerlidir. Bu kişiler, günde en az sekiz bardak su içmeli,
kahve ve mümkünse idrar söktürücü ilaçlardan uzak durmalıdırlar.

Burun içinin iyice yıkanması, kalınlaşmış veya azalmış salgının ortadan
kaldırılmasına yarayabilir. Bunun için özel hazırlanmış solüsyonlar
kullanılmalıdır.

Saman Nezlesi, Yaz Nezlesi ve Alerjik Burun Rahatsızlığı

Saman nezlesi nedir? Bu terim aslında yanlıştır. Birincisi, saman,
alerjik bir şey değildir, dolayısıyla alerji meydana getirmez. Burun
tıkanıklığına, kaşıntılı ve akıntılı buruna, burun ve boğazda fazla
miktarda koyu akıntıya sebep olur fakat bu alerjik şikayetlere kendisi
değil, havadan gelerek üzerine konan alerjik maddeler yol açar.

Yaz nezlesi de, bilinen virüslerin yol açtığı nezle gibi değildir.
Havada bulunan alerjik maddelerin yol açtığı bir rahatsızlıktır. Saman
nezlesi ve yaz nezlesi, aslında, tıp dilinde "alerjik rinit" olarak
bilinen hastalıklardır.

Birçok kişi bu rahatsızlıktan muzdariptir. Bazılarında hafif geçer,
fakat bazı kişilerde çalışmayı ve günlük yaşamı engelleyecek kadar
şiddetli olabilir.

Alerjiye ne sebep olur? Bitki veya hayvanlardan gelen, insanlara
yabancı alerjik maddeler, göz, burun, boğaz gibi yerlerden insan
vücuduna girerler ve burada onların içeri girmesini engelleyici
reaksiyonla karşılaşırlar. Normal şartlarda, bu, yardımcı, doğal bir
korunmadır. Mamafih, bazı kişiler, bazı maddelere karşı, normalden
fazla reaksiyon gösterirler. Bu tür insanlara "alerjik bünyeli"
insanlar, bu tür maddelere de "alerjen" denir. Alerjinin, soyaçekim
gösteren bir eğilimi vardır.

Vücudun savunma sistemi, yabancı maddelere karşı savaşan maddeler
üretir. Bunlar, alerjenlerle karşı karşıya geldiğinde, vücutta
istenmeyen etkiler oluşturan maddeler salınır. "Histamin", bunların
içinde en bilinenidir ve burunu döşeyen dokuda şişme, kaşınma,
iritasyon, aşırı salgıya sebep olur.

Hangi alerjenler burunda alerji yaratırlar? Hava ile taşınabilecek
kadar hafif ve belirli boyutta olan, burun dokusunda depolanabilecek
bitki veya hayvan protein parçaları, alerji oluştururlar. Sık
görülenleri, çiçek polenleri, mantar sporları, hayvan epitel
döküntüleri ve ev tozudur. Gözle görülemeyen bu mikroskopik yapılar,
gerekenden büyük veya küçük olursa, vücuda girerek alerjik reaksiyon
oluşturamazlar.

Hangi polenler problem yaratır? Türkiye'de yapılmış bir araştırmada şu sonuçlar elde edilmiştir:



Ocak, şubat, mart aylarında, fındık, ardıç, mazı, selvi, kavak,
dişbudak, kızılağaç, kocayemiş, süpürgelik, orman gülü, sık görülen
alerjenlerdir.

Nisan, mayıs, haziran aylarında, fındık, ardıç, mazı, selvi, dut,
dişbudak, meşe, zeytin, çam, at kestanesi, kocayemiş, süpürgelik, orman
gülü, ısırgangiller, buğday, arpa, mısır, yulaf, çavdar, pirinç, havuç,
baldıran otu, kereviz, dere otu, sinir otu, kuzu kulağı, çayır otu, sık
görülen alerjenlerdir.

Temmuz, ağustos, eylül aylarında, ıhlamur, akasyalar, çam, kocayemiş,
süpürgelik, orman gülü, papatyagiller, ısırgangiller, buğday, arpa,
mısır, yulaf, çavdar, pirinç, havuç, baldıran otu, kereviz, dere otu,
sinir otu, kuzu kulağı, sık görülen alerjenlerdir.

Ekim, kasım aylarında, ardıç, mazı, selvi, sedir, kocayemiş, süpürgelik, orman gülü, papatyagiller, sık görülen alerjenlerdir.

Mantarlar? Bunlar, bildiğimiz mayalama yapan mantarlardır. Ölü
yapraklar, çimen, saman, diğer tahıl sapları, tohum ve toprak üzerinde
de ürerler. Donmadıkları için mantarlar neredeyse bütün yıl alerji
yapabilirler. Sadece kışın karla kaplı olduklarında etkin olamazlar.

Kapalı ortamlarda mantarlar, ev bitkilerinin ve topraklarının üzerinde
ürerler. Ayrıca, bodrum, merdivenaltı gibi loş ve nemli yerlerde de
ürerler. Peynir ve fermentasyona uğratılmış alkollü içeceklerde de
bulunabilirler.

Bütün yıl süren saman nezlesi? Hayvan alerjenleri (kedi, köpek, at ve
diğer evcil hayvanların yünleri, derileri), kozmetikler, mantarlar,
yiyecekler ve ev tozu gibi bütün yıl süren alerjenler, bu duruma sebep
olur. Ev tozu, birçok maddenin karışımıdır. Bunlar, selüloz (ev
mobilyalarından dökülür), mantarlar, ev hayvanlarından dökülen
alerjenler, böcek alerjenleri ve "mite" adı ile bilinen küçük
yaratıklardır. Kışın artan alerjinin sebebi, kalorifer ve sobaların
sıcaklık etkisiyle artan ev tozudur.

Alerjiler önemli olabilir mi? Alerjik bünyesi olanların, soğuk
algınlığına, nezleye, sinüs ve kulak enfeksiyonlarına karşı dirençleri
azalmıştır. Ayrıca bu enfeksiyonlar esnasında daha fazla rahatsız
olurlar, daha da önemlisi astım geliştirebilirler.

Ne yapabilirsiniz? İdeal olan, alerjen maddelerden uzaklaşmaktır.
Meselâ, sahilde, sadece denizden gelen meltemi soluyabileceğiniz bir
yere veya hiç bir şeyin büyüyemeyeceği çok kuru bir havanın bulunduğu
yere gidebilirsiniz. Maalesef bu tür öneriler pratik olmaktan uzaktır,
kendinizi şu tedbirlerle korumaya çalışabilirsiniz:

*Ev temizlerken veya otlarla uğraşırken maske takınız.

*Havalandırmanız varsa, hava filtrelerini ayda bir değiştiriniz veya hava temizleyicisi alınız.

*Ağır polen mevsiminde, kapı ve pencerelerinizi mümkün olduğunca kapalı tutunuz.

*Ev bitkileri büyütmeyiniz ve alerjik olduğunuz hayvan beslemeyiniz.

*Yün battaniyenizi, kuş tüyü yastığınızı, yün elbiselerinizi, alerjen olmayan sentetik maddelerle değiştiriniz.

*Yorganınızı ve yaylı yatağınızı, sentetik örtülerle kaplayınız.

*Hekiminizin önerdiği ilaçları düzenli bir şekilde kullanınız.

*Yatarken, baş tarafınız daha yüksekte yatınız.

*Genel sağlığınıza özen gösteriniz:

-Hergün egzersiz yapınız.

-Sigara ve diğer dumanlı içecekleri bırakınız.

-Karbonhidratı düşük, dengeli besleniniz.

-Vitaminli yiyeceklerle (özellikle vitamin-C) besleniniz.

*Hekiminize düzenli olarak görününüz.

*Kışın, evler, ısınmanın etkisiyle oldukça kuru olduğu için, kaliteli
bir nemlendirici almayı düşününüz, fakat bu nemlendiriciler üzerinde
mantar üreyebileceğine de dikkat ediniz.

Hekiminiz sizin için ne yapabilir? Kulak, burun, boğaz hekiminiz, sizi
tam olarak muayene edecektir. Burun ve sinüslerinizin detaylı
muayenesi, alerjiye eşlik eden enfeksiyon, alerjik şikayetleri artıran
ve tedaviyi zorlaştıran burun eğriliği, polip gibi hastalıklar olup
olmadığını tespit edecektir.

Alerji tedavisi için değişik ilaç grupları mevcuttur. Hekiminiz,
bunlardan hangisinin sizin için daha uygun olduğuna karar verecektir.
Tedavi, aynı zamanda uygun çevre kontrolünü de içerir. Uygun hikaye ve
muayene sonucu hangi maddelere karşı alerji olduğunu tespit için
testlerin yapılıp yapılmaması gerektiğine karar verecektir.

Havayolu ile geçen alerjenlerin iki tedavisi vardır. Birincisi,
bunlardan uzak durmak; mümkün olmuyorsa uygun aşı tedavisi yapmaktır.
Aşı tedavisinde prensip, kişiye, alerjik olduğu maddeyi çok düşük
dozlarda vererek, tolerans oluşturmaya dayanır Kan veya cilt testleri
ile yapılan alerji testleri vardır. Modern testlerle, neye alerjiniz
olduğu bulunduğu gibi ne kadar hassasiyetle alerjik olduğunuz da tespit
edilebilmektedir.

Uygun alerji aşıları yapılmaya başlandıktan birkaç hafta sonra etkileri
görülebilir. Fakat daha kalıcı bir etki sağlamak için üç ile beş yıl
arasında uygulanmalıdır. Alerji aşıları bir miktar düzelme sağlasa
bile, ilaçlara da ihtiyaç devam eder. Özellikle fazla miktarda alerjene
maruz kalındığında veya bir komplikasyon geliştiğinde, ihtiyaç
belirginleşir. Bu süreç içerisinde hekiminiz sizi kontrolü altında
tutacaktır.

Nazal Polip (Burun Polibi)

Burun içerisinde sonradan oluşan ve polip ismi verilen yapılar, birçok
kimsenin, bu arada hekimlerin de başını ağrıtan önemli bir problemdir.

Polip nedir? Vücudumuzda içi boş, hava ile temas edebilen birçok organ
bulunur. Ağız, burun, sindirim sistemi, dış kulak yolu bunlara
örnektir. Bu boşlukları döşeyen yüzeyel bir doku tabakası vardır. İşte
bu doku tabakasından dışarı doğru sarkarak büyüyen, et gibi yapılara
"polip" adı verilir. "Kulak, ses teli, mide, bağırsak polibi" gibi.
Burun içini veya ağızları burun içerisine açılan "sinüs" adı verilen
boşlukları döşeyen dokulardaki hasardan da polipler gelişebilir.

Burun polipleri, yumuşak, soluk renkli, burun içerisine sarkan ve yerçekimi ile yer değiştiren yapılardır.

Polibe ne sebep olur? Polibin oluşma mekanizması tam olarak
bilinmemektedir, fakat dokudaki hasar ve bunun sürekli hâl alması en
muhtemel sebeptir. Burun ve sinüs iltihaplarının kronikleşmesi, burun
dokusunun uyarıcı bir madde ile devamlı karşı karşıya kalması, ailesel
sebepler polip oluşturabilir. "Astım" ve "kistik fibrozis" gibi bilinen
bazı hastalıklarda da burun polibi oluşur.

Polip neye sebep olur? Polipler, burun havaakımını engelleyerek burun
tıkanıklığına, dolayısıyla ağızdan soluma, başağrısı, horlama ve uyku
apnesi, sık boğaz hassasiyeti ve iltihabına, nezle ve gribin uzun
sürmesine, sinüzit ve koku alma bozukluklarına, yaptığı geniz akıntısı
ile astımın artmasına sebep olabilir.

Polip nasıl tedavi edilir? Polipler oluştuktan sonra kendiliklerinden
kaybolmazlar. İlk başlangıç safhasında veya çok ufakken ilaçlarla
küçültülebilirler, hatta bazen ortadan kaldırılabilirler fakat daha
büyük olduklarında ancak operasyon ile temizlenebilirler.

Burun polibi operasyonu son yıllardaki teknik gelişmelerin ışığı
altında önemli değişiklikler göstermiştir. Eskiden ağız içerisinden
yapılan operasyonlar, günümüzde burun içerisinden, sadece "endoskop"lar
ve "çok ince aletler"le yapılabilmektedir. Bu çağdaş operasyonlar hem
daha fizyolojik hem de hastalığın tekrarlama oranı bakımından oldukça
avantajlıdır. Burun dışarısından hiçbir kesi yapılmaz. Bere, çürük, iz
oluşmaz.

Operasyondan önce burun içi ve sinüslerin bilgisayarlı tomografik
incelemesi gerekir. Daha detaylı bilgi için lütfen "Fonksiyonel
Endoskopik Sinüs Cerrahisi" broşürümüze başvurunuz.

Polipler tekrarlar mı? Burun polibi olan hastalarımızı ikiye
ayırabiliriz. Birinci grupta altta belirgin bir hastalık yatmayan
kişiler vardır. Fonksiyonel endoskopik sinüs cerrahisi sonrası bu
kişilerde başarı oranı yüzde doksandır. Fakat astım, kistik fibrozis ve
aspirin alerjisi olan kişilerde başarı oranı düşer. Bu kişilerde burun
polipleri her şeye rağmen tekrar oluşur, bu tür hastalarımızda
günümüzde elimizden gelen, poliplerin oluşmasını ve yan etkilerini
operasyon ve ilaç tedavisi ile mümkün olduğunca geciktirmektir.



Burun Şekil Bozukluğu (Burun Estetiği)

Burun, en göz önünde olan organlarımızdan bir tanesidir. Her ırk ve
kişinin, belli bir burun şekli vardır. Çoğunlukla travmaya bağlı bazen
de yapısal olarak burun şeklinde bozukluklar olabilir. Doğallıktan uzak
görüntüler kişiyi rahatsız ederse, kişinin "burun şeklinin
değiştirilmesi"ni isteme hakkı vardır.

Burun şekil bozukluklarının en sık karşılaşılanları, burun sırtında
kemer şeklinde eğrilik, burun ucunun kalın ve düşük olması, burunun
yüze göre geniş olmasıdır.



Ameliyatımı Kime Yaptırmalıyım?

Burun birçok görevi olan bir organdır. İlk ve en önemli görevi nefes
alıp vermektir. Çünkü normal solunum burundan yapılır. Böylece solunan
hava burunda ısıtılır, nemlendirilir, temizlenir ve akciğerlere öylece
gönderilir. Ayrıca burunun koku ve tat alma görevleri de çok önemlidir.
Burun içerisine açılan sinüsler ve bunların rahatsızlıkları da son
yıllardaki teknlojik gelişmelerle oldukça değişiklikler ve başarılar
kazanmıştır. Burunun görevlerinin sağlıklı olmasından ihtisas eğitimi
sırasında her türlü burun rahatsızlığının ilaç ve cerrahi tedavisinin
öğretildiği kulak, burun, boğaz hekimleri sorumludur. Kulak, Burun,
Boğaz uzmanı aynı zamanda bir baş-boyun cerrahıdır.

Burun estetik operasyonu, yüz estetik operasyonlarının içerisinde
değerlendirilir. Amerikan Yüz Plastik ve Rekostrüktif Cerrahi
Cemiyetinin üyelerinin %60'ı Kulak, Burun, Boğaz uzmanları tarafından
oluşturulmaktadır. Burun estetik operasyonları günümüzde kulak, burun,
boğaz hekimleri ve plastik ve rekonstrüktif cerrahlar tarafından
yapılmaktadır. Her iki branştaki hekimlerin özel ilgileri olabilir.

Bizim estetik ameliyat prensibimiz, kişinin yüzüne uyan, abartılı,
müdahale edilmiş görüntüsü vermeyen burun şeklini kazandırmaktır. Bunun
belirlenmesi için, kişinin ve hekimin yapılacak değişiklikleri,
fotoğraf üzerinde konuşması ve kişinin beklentilerinin anlaşılması çok
önemlidir. Güzel burun yoktur, güzel görünen burun vardır.

Burunu sadece estetik özellik arzeden bir organ olarak görmemekte,
diğer önemli görevlerinin de mutlaka sağlanması gerektiğine
inanmaktayız. Tıkalı, fakat çok estetik kabul edilen bir burun şekli
bizim için hiç muteber değildir. Kişi de bunun yarattığı tıbbi
şikayetlerle ergeç karşı karşıya kalacaktır.

Burun şekil bozukluğu olan kişilerde çoğunlukla burun içerisinde de eğrilik olduğu için aynı ameliyatta o da düzeltilir.

Günümüzde endoskopik sinüs ameliyatları ile aynı anda estetik ameliyatı da yapılabilmektedir.



















Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Posedon
Albay
Albay
Posedon


Mesaj Sayısı : 585
Rep Puan : 884
Teşekkür : 0
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 30
Nerden : Ziyaretemi Gelcen ??

Kulak Burun Boğaz - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Kulak Burun Boğaz   Kulak Burun Boğaz - Sayfa 2 EmptyPtsi Ekim 12, 2009 1:55 pm


Geniz akıntısı

Geniz Akıntısı

Geniz akıntısı nedir? Geniz akıntısı, "boğazda mukus birikmesi" veya
"mukusun, burun arkasından damlama hissi" şeklinde tarif edilir. Mukus,
burun salgısına verilen isimdir. Mukus, burun içini ıslak, kaygan
tutar, temizler; solunan havayı nemlendirir ve içerisindeki yabancı
maddeleri tutar, mikroplarla savaşır. Mukus üretimi ve temizliği,
sinir, kan damarları, salgı bezleri, kaslar, hormonlar ve silialar ile
karışık bir biçimde düzenlenir. "Geniz akıntısı hissi", aşırı miktarda
ve kalın mukus veya boğaz kaslarındaki bozukluklar veyahut da yutma
bozukluklarından kaynaklanabilir.

Burun ve sinüsler, günde yaklaşık bir ile iki litre arasında ince mukus
oluştururlar. Mukus, burun ve sinüsü döşeyen hücrelerin yüzeyinde
bulunan, gözle görülemeyen "silia" diye isimlendirilen süpürge gibi
uzantılarla sürekli geriye doğru süpürülür. Mukus, kayar biçimde
genize, oradan da aşağıya yemek borusuna gönderilir ve farkına
varılmadan yutulur. Normal şartlarda, burun önden akmaz. Salgının çok
olduğu veya bu salgının arkaya yönlendirilemediği durumlarda burundan
akıntı olur.

Anormal salgılar:

Artmış, ince, temiz salgı: Basit soğuk algınlığı gibi üst solunum
yolları enfeksiyonlarında, alerjide, soğuk havada, parlak ışıkta,
belirli yiyecek ve baharatlarda, hamilelik ve hormon değişikliklerinde,
değişik ilaçlar kullanıldığında (doğum kontrol hapları, bazı yüksek
tansiyon hapları gibi) ve yapısal bozukluklarda (burun eğriliği gibi)
görülebilir.

Vazomotor rinit: Burun, tıkalı, şiş ve ıslak hissedilir. Burada burun,
değişikliklere karşı aşırı hassastır fakat alerjik değildir.

Artmış, kalın salgı: Çoğunlukla, kışın soğuk havalarda, nemsiz, sıcak
ev ve binalarda yaşayan kişilerde görülür. Sinüs ve burun
enfeksiyonları ile özellikle bazı süt ürünlerinden gelişen alerji
durumlarında da ortaya çıkar. Şayet bir burun akıntısı, koyulaşıp,
sarı, yeşil renk almaya başlarsa, bakteriyel sinüs enfeksiyonu
gelişmesi muhtemeldir. Çocuklarda, bu durumda, burunda yabancı cisim
(fasülye, yuvarlanmış kağıt, oyuncak parçası gibi) olmasından da şüphe
edilir.

Azalan salgı: Aşağıdaki durumların herhangi birinde olabilir:

*Sigara dumanı, endüstriyel kirlilikler, otomobil egzozu gibi çevresel
uyarıcılar, burun salgısını azaltır. Salgı azaldığında, normalden daha
fazla koyulaşır ve aldatıcı olarak artmış mukus gibi hissedilebilir.

*Burun havaakımının düzgün olmasını engelleyen burun eğrilikleri de salgının azalması veya çoğalmasına sebep olabilirler.

*Yaş arttıkça, burun salgısı azalıp, koyulaşır. Bu, geniz akıntısı gibi hissedilebilir.

*Burunu döşeyen dokunun bazı ender görülen hastalıklarında da mukus üretimi veya akımı etkilenebilir.

Yutma bozuklukları: Yutma işlemi, sıvı ve katı gıdaların, ağızdan yemek
borusuna kadar gitmesini sağlayan karışık bir işlemdir. Ağız, boğaz ve
yemek borusundaki kasların, birbirleri ile düzenli ilişkileri gerekir.
Yutmada problem olması, sıvı ve katı gıdaların boğazda birikmesine yol
açabilir. Buradan, nefes borusuna ve ses tellerinin bulunduğu bölgeye
kaçarak, seste boğukluk, boğaz temizleme ve öksürüğe yol açabilir.

Yutma problemlerine birçok faktör eşlik edebilir:

*Yaş: Yaş ilerledikçe, yutma kaslarının gücü ve aralarındaki
koordinasyon azalır. Bundan dolayı, tükürük bile mideye düzgün bir
şekilde ulaşamayabilir.

*Uyku: Uyku esnasında yutkunma çok azalır ve tükürük birilebilir. Uyandığımızda öksürme ve boğazımızı temizleme ihtiyacı olur.

*Stres ve gerginlik: Her yaşta, stres ve gerginlik, boğaz kaslarını da
etkileyerek, bir kitlenin boğazda düğümlenmiş hissini verebilir. Sık
sık boğaz temizlemek, mukus azlığından da dolayı, boğazın hassasiyetini
artırır.

*Yemek pasajında kitle ve şişlikler: Sıvı ve katı gıdaların geçişini yavaşlatabilir veya önleyebilirler.

*Gastroözefajeal reflü: Midedeki asitli muhtevanın, yemek borusu ve
boğaza kaçmasına verilen isimdir. Göğüste yanma, hazımsızlık, boğaz
ağrısı, sık görülen şikayetlerdir ve özellikle yemekten sonra sırtüstü
yatınca artarlar. Mide ile yemek borusunun birleştiği yerin bir
kısmının, diyaframın yukarısına kayması da, aynı şikayetlere yol açar.

Kronik boğaz ağrısı: Geniz akıntısı, çoğunlukla boğaz ağrısı ve
yanmasına yol açar. Boğaz kültüründe hastalık mikrobu üremez, fakat
bademcik ve diğer salgı üreten dokularda şişlik oluşarak, boğazda
rahatsızlık ve bir şey takılmış hissi oluşabilir. Geniz akıntısının
başarılı tedavisi ile boğaz şikayetleri de çoğunlukla kendiliğinden
düzelir.

Tedaviye başlamadan önce, teşhis de tam yapılmalıdır. Bunun için, tam
bir kulak, burun, boğaz muayenesi ile gerekli laboratuar ve röntgen
tetkiklerinin yapılması lâzımdır.

Tedavi

Bakteriyal enfeksiyonlar: Antibiyotikler ile tedavi edilirler, fakat
bunlar, sadece geçici bir rahatlama sağlayabilirler. Kronik sinüzit
varsa, ağızı kapanmış sinüslerin açılması ve akıntının sağlanması için
operasyon yapılması gerekebilir.

Alerji: Mümkünse, alerji oluşturan maddeden uzak durulmalıdır.
Antihistaminik, dekonjestan, kromolin sodyum, kortizon türü ilaç ve
spreyler, alerji aşıları kullanılabilir. Mamafih, bazı
antihistaminikler, akıntının koyulaşmasına ve kurumasına sebep
olabilirler, dekonjestan (burun açıcı) ilaçlar, kan basıncını, kalp ve
tiroid hastalıklarını arttırabilirler. Steroid spreyler, tıbbi kontrol
altında yıllarca güvenle kullanılabilirler. Ağızdan alınan veya iğne
şeklinde kullanılan kortizonlar da kısa süreli alındıklarında, nadiren
kötü yan etkiye yol açarlar. Uzun süre kullanılacaklarsa, çok iyi tıbbi
kontrol altında kullanılmalıdırlar.

Gastroözefajeal reflü: Yatarken başı, onbeş, yirmi santimetre yukarıda
tutmakla; yatmadan hemen önce yemek yememekle, kafein ve alkolden uzak
durmakla tedavi edilir. Mide asidini önleyici ilaçlar kullanılabilir.
Röntgen çektirmeden ve diğer tetkikleri yaptırmadan, bir kere ilaç
denenebilir.

Yapısal bozukluklar: Operasyon gerekebilir. Sinüslerin boşalmasını
engelleyen ve kronik sinüzite yol açan burun eğriliği olabilir. Burun
duvarındaki keskin bir çıkıntı, uyarıda bulunarak salgıyı arttırabilir.
Burun duvarındaki bir delik, kabuklanmaya yol açabilir. Yapısı ve
foksiyonu bozulmuş burun etleri ve/veya polipler, benzer problemlere
yol açabilirler.

Bazen yapısal bir bozukluk mu yoksa diğer bir problem mi geniz
akıntısına yol açıyor, tayin edilemeyebilir. İlaç tedavisi başarısız
olursa, hasta, operasyonun denenip denenmemesine karar vermelidir.

Bazı kişilerde, geniz akıntısının sebebi bulunamaz. Düzeltilebilecek
bir problem bulunamazsa, salgının daha sıvı olmasına ve böylece daha
kolay akıp kaymasına çalışılır. Bu olay özellikle, çok sıvı almayan
yaşlılarda geçerlidir. Bu kişiler, günde en az sekiz bardak su içmeli,
kahve ve mümkünse idrar söktürücü ilaçlardan uzak durmalıdırlar.

Burun içinin iyice yıkanması, kalınlaşmış veya azalmış salgının ortadan
kaldırılmasına yarayabilir. Bunun için özel hazırlanmış solüsyonlar
kullanılmalıdır.

Saman Nezlesi, Yaz Nezlesi ve Alerjik Burun Rahatsızlığı

Saman nezlesi nedir? Bu terim aslında yanlıştır. Birincisi, saman,
alerjik bir şey değildir, dolayısıyla alerji meydana getirmez. Burun
tıkanıklığına, kaşıntılı ve akıntılı buruna, burun ve boğazda fazla
miktarda koyu akıntıya sebep olur fakat bu alerjik şikayetlere kendisi
değil, havadan gelerek üzerine konan alerjik maddeler yol açar.

Yaz nezlesi de, bilinen virüslerin yol açtığı nezle gibi değildir.
Havada bulunan alerjik maddelerin yol açtığı bir rahatsızlıktır. Saman
nezlesi ve yaz nezlesi, aslında, tıp dilinde "alerjik rinit" olarak
bilinen hastalıklardır.

Birçok kişi bu rahatsızlıktan muzdariptir. Bazılarında hafif geçer,
fakat bazı kişilerde çalışmayı ve günlük yaşamı engelleyecek kadar
şiddetli olabilir.

Alerjiye ne sebep olur? Bitki veya hayvanlardan gelen, insanlara
yabancı alerjik maddeler, göz, burun, boğaz gibi yerlerden insan
vücuduna girerler ve burada onların içeri girmesini engelleyici
reaksiyonla karşılaşırlar. Normal şartlarda, bu, yardımcı, doğal bir
korunmadır. Mamafih, bazı kişiler, bazı maddelere karşı, normalden
fazla reaksiyon gösterirler. Bu tür insanlara "alerjik bünyeli"
insanlar, bu tür maddelere de "alerjen" denir. Alerjinin, soyaçekim
gösteren bir eğilimi vardır.

Vücudun savunma sistemi, yabancı maddelere karşı savaşan maddeler
üretir. Bunlar, alerjenlerle karşı karşıya geldiğinde, vücutta
istenmeyen etkiler oluşturan maddeler salınır. "Histamin", bunların
içinde en bilinenidir ve burunu döşeyen dokuda şişme, kaşınma,
iritasyon, aşırı salgıya sebep olur.

Hangi alerjenler burunda alerji yaratırlar? Hava ile taşınabilecek
kadar hafif ve belirli boyutta olan, burun dokusunda depolanabilecek
bitki veya hayvan protein parçaları, alerji oluştururlar. Sık
görülenleri, çiçek polenleri, mantar sporları, hayvan epitel
döküntüleri ve ev tozudur. Gözle görülemeyen bu mikroskopik yapılar,
gerekenden büyük veya küçük olursa, vücuda girerek alerjik reaksiyon
oluşturamazlar.

Hangi polenler problem yaratır? Türkiye'de yapılmış bir araştırmada şu sonuçlar elde edilmiştir:



Ocak, şubat, mart aylarında, fındık, ardıç, mazı, selvi, kavak,
dişbudak, kızılağaç, kocayemiş, süpürgelik, orman gülü, sık görülen
alerjenlerdir.

Nisan, mayıs, haziran aylarında, fındık, ardıç, mazı, selvi, dut,
dişbudak, meşe, zeytin, çam, at kestanesi, kocayemiş, süpürgelik, orman
gülü, ısırgangiller, buğday, arpa, mısır, yulaf, çavdar, pirinç, havuç,
baldıran otu, kereviz, dere otu, sinir otu, kuzu kulağı, çayır otu, sık
görülen alerjenlerdir.

Temmuz, ağustos, eylül aylarında, ıhlamur, akasyalar, çam, kocayemiş,
süpürgelik, orman gülü, papatyagiller, ısırgangiller, buğday, arpa,
mısır, yulaf, çavdar, pirinç, havuç, baldıran otu, kereviz, dere otu,
sinir otu, kuzu kulağı, sık görülen alerjenlerdir.

Ekim, kasım aylarında, ardıç, mazı, selvi, sedir, kocayemiş, süpürgelik, orman gülü, papatyagiller, sık görülen alerjenlerdir.

Mantarlar? Bunlar, bildiğimiz mayalama yapan mantarlardır. Ölü
yapraklar, çimen, saman, diğer tahıl sapları, tohum ve toprak üzerinde
de ürerler. Donmadıkları için mantarlar neredeyse bütün yıl alerji
yapabilirler. Sadece kışın karla kaplı olduklarında etkin olamazlar.

Kapalı ortamlarda mantarlar, ev bitkilerinin ve topraklarının üzerinde
ürerler. Ayrıca, bodrum, merdivenaltı gibi loş ve nemli yerlerde de
ürerler. Peynir ve fermentasyona uğratılmış alkollü içeceklerde de
bulunabilirler.

Bütün yıl süren saman nezlesi? Hayvan alerjenleri (kedi, köpek, at ve
diğer evcil hayvanların yünleri, derileri), kozmetikler, mantarlar,
yiyecekler ve ev tozu gibi bütün yıl süren alerjenler, bu duruma sebep
olur. Ev tozu, birçok maddenin karışımıdır. Bunlar, selüloz (ev
mobilyalarından dökülür), mantarlar, ev hayvanlarından dökülen
alerjenler, böcek alerjenleri ve "mite" adı ile bilinen küçük
yaratıklardır. Kışın artan alerjinin sebebi, kalorifer ve sobaların
sıcaklık etkisiyle artan ev tozudur.

Alerjiler önemli olabilir mi? Alerjik bünyesi olanların, soğuk
algınlığına, nezleye, sinüs ve kulak enfeksiyonlarına karşı dirençleri
azalmıştır. Ayrıca bu enfeksiyonlar esnasında daha fazla rahatsız
olurlar, daha da önemlisi astım geliştirebilirler.

Ne yapabilirsiniz? İdeal olan, alerjen maddelerden uzaklaşmaktır.
Meselâ, sahilde, sadece denizden gelen meltemi soluyabileceğiniz bir
yere veya hiç bir şeyin büyüyemeyeceği çok kuru bir havanın bulunduğu
yere gidebilirsiniz. Maalesef bu tür öneriler pratik olmaktan uzaktır,
kendinizi şu tedbirlerle korumaya çalışabilirsiniz:

*Ev temizlerken veya otlarla uğraşırken maske takınız.

*Havalandırmanız varsa, hava filtrelerini ayda bir değiştiriniz veya hava temizleyicisi alınız.

*Ağır polen mevsiminde, kapı ve pencerelerinizi mümkün olduğunca kapalı tutunuz.

*Ev bitkileri büyütmeyiniz ve alerjik olduğunuz hayvan beslemeyiniz.

*Yün battaniyenizi, kuş tüyü yastığınızı, yün elbiselerinizi, alerjen olmayan sentetik maddelerle değiştiriniz.

*Yorganınızı ve yaylı yatağınızı, sentetik örtülerle kaplayınız.

*Hekiminizin önerdiği ilaçları düzenli bir şekilde kullanınız.

*Yatarken, baş tarafınız daha yüksekte yatınız.

*Genel sağlığınıza özen gösteriniz:

-Hergün egzersiz yapınız.

-Sigara ve diğer dumanlı içecekleri bırakınız.

-Karbonhidratı düşük, dengeli besleniniz.

-Vitaminli yiyeceklerle (özellikle vitamin-C) besleniniz.

*Hekiminize düzenli olarak görününüz.

*Kışın, evler, ısınmanın etkisiyle oldukça kuru olduğu için, kaliteli
bir nemlendirici almayı düşününüz, fakat bu nemlendiriciler üzerinde
mantar üreyebileceğine de dikkat ediniz.

Hekiminiz sizin için ne yapabilir? Kulak, burun, boğaz hekiminiz, sizi
tam olarak muayene edecektir. Burun ve sinüslerinizin detaylı
muayenesi, alerjiye eşlik eden enfeksiyon, alerjik şikayetleri artıran
ve tedaviyi zorlaştıran burun eğriliği, polip gibi hastalıklar olup
olmadığını tespit edecektir.

Alerji tedavisi için değişik ilaç grupları mevcuttur. Hekiminiz,
bunlardan hangisinin sizin için daha uygun olduğuna karar verecektir.
Tedavi, aynı zamanda uygun çevre kontrolünü de içerir. Uygun hikaye ve
muayene sonucu hangi maddelere karşı alerji olduğunu tespit için
testlerin yapılıp yapılmaması gerektiğine karar verecektir.

Havayolu ile geçen alerjenlerin iki tedavisi vardır. Birincisi,
bunlardan uzak durmak; mümkün olmuyorsa uygun aşı tedavisi yapmaktır.
Aşı tedavisinde prensip, kişiye, alerjik olduğu maddeyi çok düşük
dozlarda vererek, tolerans oluşturmaya dayanır Kan veya cilt testleri
ile yapılan alerji testleri vardır. Modern testlerle, neye alerjiniz
olduğu bulunduğu gibi ne kadar hassasiyetle alerjik olduğunuz da tespit
edilebilmektedir.

Uygun alerji aşıları yapılmaya başlandıktan birkaç hafta sonra etkileri
görülebilir. Fakat daha kalıcı bir etki sağlamak için üç ile beş yıl
arasında uygulanmalıdır. Alerji aşıları bir miktar düzelme sağlasa
bile, ilaçlara da ihtiyaç devam eder. Özellikle fazla miktarda alerjene
maruz kalındığında veya bir komplikasyon geliştiğinde, ihtiyaç
belirginleşir. Bu süreç içerisinde hekiminiz sizi kontrolü altında
tutacaktır.

Nazal Polip (Burun Polibi)

Burun içerisinde sonradan oluşan ve polip ismi verilen yapılar, birçok
kimsenin, bu arada hekimlerin de başını ağrıtan önemli bir problemdir.

Polip nedir? Vücudumuzda içi boş, hava ile temas edebilen birçok organ
bulunur. Ağız, burun, sindirim sistemi, dış kulak yolu bunlara
örnektir. Bu boşlukları döşeyen yüzeyel bir doku tabakası vardır. İşte
bu doku tabakasından dışarı doğru sarkarak büyüyen, et gibi yapılara
"polip" adı verilir. "Kulak, ses teli, mide, bağırsak polibi" gibi.
Burun içini veya ağızları burun içerisine açılan "sinüs" adı verilen
boşlukları döşeyen dokulardaki hasardan da polipler gelişebilir.

Burun polipleri, yumuşak, soluk renkli, burun içerisine sarkan ve yerçekimi ile yer değiştiren yapılardır.

Polibe ne sebep olur? Polibin oluşma mekanizması tam olarak
bilinmemektedir, fakat dokudaki hasar ve bunun sürekli hâl alması en
muhtemel sebeptir. Burun ve sinüs iltihaplarının kronikleşmesi, burun
dokusunun uyarıcı bir madde ile devamlı karşı karşıya kalması, ailesel
sebepler polip oluşturabilir. "Astım" ve "kistik fibrozis" gibi bilinen
bazı hastalıklarda da burun polibi oluşur.

Polip neye sebep olur? Polipler, burun havaakımını engelleyerek burun
tıkanıklığına, dolayısıyla ağızdan soluma, başağrısı, horlama ve uyku
apnesi, sık boğaz hassasiyeti ve iltihabına, nezle ve gribin uzun
sürmesine, sinüzit ve koku alma bozukluklarına, yaptığı geniz akıntısı
ile astımın artmasına sebep olabilir.

Polip nasıl tedavi edilir? Polipler oluştuktan sonra kendiliklerinden
kaybolmazlar. İlk başlangıç safhasında veya çok ufakken ilaçlarla
küçültülebilirler, hatta bazen ortadan kaldırılabilirler fakat daha
büyük olduklarında ancak operasyon ile temizlenebilirler.

Burun polibi operasyonu son yıllardaki teknik gelişmelerin ışığı
altında önemli değişiklikler göstermiştir. Eskiden ağız içerisinden
yapılan operasyonlar, günümüzde burun içerisinden, sadece "endoskop"lar
ve "çok ince aletler"le yapılabilmektedir. Bu çağdaş operasyonlar hem
daha fizyolojik hem de hastalığın tekrarlama oranı bakımından oldukça
avantajlıdır. Burun dışarısından hiçbir kesi yapılmaz. Bere, çürük, iz
oluşmaz.

Operasyondan önce burun içi ve sinüslerin bilgisayarlı tomografik
incelemesi gerekir. Daha detaylı bilgi için lütfen "Fonksiyonel
Endoskopik Sinüs Cerrahisi" broşürümüze başvurunuz.

Polipler tekrarlar mı? Burun polibi olan hastalarımızı ikiye
ayırabiliriz. Birinci grupta altta belirgin bir hastalık yatmayan
kişiler vardır. Fonksiyonel endoskopik sinüs cerrahisi sonrası bu
kişilerde başarı oranı yüzde doksandır. Fakat astım, kistik fibrozis ve
aspirin alerjisi olan kişilerde başarı oranı düşer. Bu kişilerde burun
polipleri her şeye rağmen tekrar oluşur, bu tür hastalarımızda
günümüzde elimizden gelen, poliplerin oluşmasını ve yan etkilerini
operasyon ve ilaç tedavisi ile mümkün olduğunca geciktirmektir.



Burun Şekil Bozukluğu (Burun Estetiği)

Burun, en göz önünde olan organlarımızdan bir tanesidir. Her ırk ve
kişinin, belli bir burun şekli vardır. Çoğunlukla travmaya bağlı bazen
de yapısal olarak burun şeklinde bozukluklar olabilir. Doğallıktan uzak
görüntüler kişiyi rahatsız ederse, kişinin "burun şeklinin
değiştirilmesi"ni isteme hakkı vardır.

Burun şekil bozukluklarının en sık karşılaşılanları, burun sırtında
kemer şeklinde eğrilik, burun ucunun kalın ve düşük olması, burunun
yüze göre geniş olmasıdır.



Ameliyatımı Kime Yaptırmalıyım?

Burun birçok görevi olan bir organdır. İlk ve en önemli görevi nefes
alıp vermektir. Çünkü normal solunum burundan yapılır. Böylece solunan
hava burunda ısıtılır, nemlendirilir, temizlenir ve akciğerlere öylece
gönderilir. Ayrıca burunun koku ve tat alma görevleri de çok önemlidir.
Burun içerisine açılan sinüsler ve bunların rahatsızlıkları da son
yıllardaki teknlojik gelişmelerle oldukça değişiklikler ve başarılar
kazanmıştır. Burunun görevlerinin sağlıklı olmasından ihtisas eğitimi
sırasında her türlü burun rahatsızlığının ilaç ve cerrahi tedavisinin
öğretildiği kulak, burun, boğaz hekimleri sorumludur. Kulak, Burun,
Boğaz uzmanı aynı zamanda bir baş-boyun cerrahıdır.

Burun estetik operasyonu, yüz estetik operasyonlarının içerisinde
değerlendirilir. Amerikan Yüz Plastik ve Rekostrüktif Cerrahi
Cemiyetinin üyelerinin %60'ı Kulak, Burun, Boğaz uzmanları tarafından
oluşturulmaktadır. Burun estetik operasyonları günümüzde kulak, burun,
boğaz hekimleri ve plastik ve rekonstrüktif cerrahlar tarafından
yapılmaktadır. Her iki branştaki hekimlerin özel ilgileri olabilir.

Bizim estetik ameliyat prensibimiz, kişinin yüzüne uyan, abartılı,
müdahale edilmiş görüntüsü vermeyen burun şeklini kazandırmaktır. Bunun
belirlenmesi için, kişinin ve hekimin yapılacak değişiklikleri,
fotoğraf üzerinde konuşması ve kişinin beklentilerinin anlaşılması çok
önemlidir. Güzel burun yoktur, güzel görünen burun vardır.

Burunu sadece estetik özellik arzeden bir organ olarak görmemekte,
diğer önemli görevlerinin de mutlaka sağlanması gerektiğine
inanmaktayız. Tıkalı, fakat çok estetik kabul edilen bir burun şekli
bizim için hiç muteber değildir. Kişi de bunun yarattığı tıbbi
şikayetlerle ergeç karşı karşıya kalacaktır.

Burun şekil bozukluğu olan kişilerde çoğunlukla burun içerisinde de eğrilik olduğu için aynı ameliyatta o da düzeltilir.

Günümüzde endoskopik sinüs ameliyatları ile aynı anda estetik ameliyatı da yapılabilmektedir.



















Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Posedon
Albay
Albay
Posedon


Mesaj Sayısı : 585
Rep Puan : 884
Teşekkür : 0
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 30
Nerden : Ziyaretemi Gelcen ??

Kulak Burun Boğaz - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Kulak Burun Boğaz   Kulak Burun Boğaz - Sayfa 2 EmptyPtsi Ekim 12, 2009 1:55 pm

Horlama

Genel Bilgiler
Erişkin insanların yaklaşık %20-25'i horlar. Horlama, erkeklerde ve
şişman kişilerde daha sık olmakla birlikte, her insanda görülebilir.
İlerleyen yaşla birlikte horlamanın şiddeti de artar. Üst solunum
yolundaki yumuşak dokular (yumuşak damak, küçük dil ve bademcikler)
uyku sırasında gevşer. Bunun sonucunda, hava yolunda kısmi bir daralma
meydana gelir ve yukarıda belirtilen dokuların uyku esnasındaki
titreşimleri ile horlama denilen rahatsız edici ses ortaya çıkar.
Horlama bazılarınca önemsiz ve basit bir durum olarak kabul edilebilir.
Ancak, bazen bütün bir ev halkını huzursuz eden bir sorun haline de
gelebilir. Horlama uyku düzenini etkiler ve horlayan kişinin uyku
esnasında yeterli oksijen almasına engel teşkil edebilir. Bunun
sonucunda da, horlayan kişide gündüz saatlerinde uyuklama, halsizlik,
konsantrasyon bozukluğu şikayetleri ortaya çıkabilir. Daha da önemlisi
horlama, "obstrüktif uyku apnesi" adı verilen ve uykuda solunumun zaman
zaman durması ile kendini gösteren ciddi bir hastalığın belirtisi
olabilir. Horlayan kişilerin yaklaşık 1/3'ünde bu ciddi sorunun
varolduğu bilinmektedir ve bunun teşhisi ancak bir uyku laboratuarında
gerekli incelemelerin yapılması ile mümkün olabilmektedir.

Horlama Tedavi Edilebilir mi ?
Kilo verme, özel şekilli yastıklar, ağız veya buruna yerleştirilen bazı
cihazların kullanılması, horlamanın kontrolu konusunda kısmen yararlı
olabilir. Ayrıca uyku ilaçları, sakinleştirici ilaçlar ve alkol
kullanımından kaçınma gibi yöntemlerle de horlama kısmen kontrol altına
alınabilir.
Günümüzde, horlamayı ortadan kaldıracak, başarı oranı %85-90 olan
etkili bir yöntem vardır. "Laser Uvulo-Palatoplasti" kısaca (LAUP) adı
verilen bu cerrahi yöntemle yumuşak damaktaki dokular yeniden
şekillendirilmekte ve horlama önlenebilmektedir. Ameliyatta amaç, lazer
ışını ile yumuşak damağı oluşturan dokuları dikkatle küçülterek,
zamanla dokuların iyileşip gerginleşmesiyle uyku sırasındaki
titreşimleri, yani horlamayı ortadan kaldırmaktır. Ameliyatta lazer
ışınının kullanılmasının nedeni, lazerin yumuşak dokuları kanamaya
neden olmadan kesme özelliğinin olmasındandır. Ameliyat yaklaşık yarım
saat sürmekte ve boğazı uyuşturacak şekilde bölgesel anestezi ile
yapılmaktadır.

Ameliyatın Sonucunu Ne zaman Alabilirim ?
Pek çok hastada bir kez tedavi ile istenen sonuç alınmaktadır.
Ameliyatın etkilerinin görülme zamanı kişiden kişiye değişmektedir.
Bazı hastalarda sonuç hemen alınmakta, ameliyatın yapıldığı gün horlama
kesilmektedir. Bazı hastalarda ise sonucun tam olarak ortaya çıkması 1
ay gibi bir sürenin geçmesini gerektirmektedir. Nadiren de, bazı
hastalarda, en erken dört hafta sonra olmak üzere ameliyatın
tekrarlanmasına ihtiyaç duyulabilir. Bazı hastalarda horlama tamamen
ortadan kalkmasa bile, şiddeti azalmaktadır. LAUP ameliyatını takip
eden birkaç gün ile iki hafta arasında hasta boğazında ağrıdan şikayet
edebilir, ancak bu durum ağrı kesici ilaçlarla kontrol altına
alınmaktadır. Hastaların çoğu birkaç gün içinde normal hayatlarına
dönmekte ve çalışmaya başlayabilir hale gelmekte, sadece ağır kaldırma
gibi zorlayıcı bedensel faaliyetlerden kaçınmaları istenmektedir.

LAUP İçin Uygun Bir Adaymıyım ?
Öncelikle muayene olmanız gerekir. Doktorunuz, horlamanız ile burun
tıkanıklığı ve genel sağlık durumunuzun değerlendirilmesine yönelik
bilgilere ihtiyaç duyacaktır. Daha sonra baş ve boyun bölgesine ağırlık
verilen muayeneniz yapılacaktır. Bundan sonra muhtemelen, "Obstrüktif
Uyku Apnesi" bulunup bulunmadığını araştırmak üzere uyku laboratuarında
bir uyku çalışması yaptırmanız istenecektir. Uyku çalışması, uyku
laboratuarında bir gece geçirmenizi ve bu sırada beyin dalgaları, kalp
atımları, kandaki oksijen miktarı, solunum düzeni gibi verilerin
kaydedilmesini gerektirmektedir. Bu uyku çalışmasını takiben,
doktorunuz LAUP da dahil olmak üzere olası tedavi seçeneklerini
belirleyecektir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Posedon
Albay
Albay
Posedon


Mesaj Sayısı : 585
Rep Puan : 884
Teşekkür : 0
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 30
Nerden : Ziyaretemi Gelcen ??

Kulak Burun Boğaz - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Kulak Burun Boğaz   Kulak Burun Boğaz - Sayfa 2 EmptyPtsi Ekim 12, 2009 2:07 pm

Koku alma

oku, çok özel bir gereksinmedir ve doğayı oluşturan tüm varlıklardan
havaya sürekli koku molekülleri yayılır .İnsan yaşamında hiçbir şeyle
doldurulamayacak yeri vardır kokunun ancak yine de koku en az
anlaşılmış ve incelenmiş duyudur. Bu sonuç : olfaktuvar membranın
burnun üzerinde çalışılması çok zor olan yukarı bölgelerinde
bulunmasından ve koku algısının subjektif bir algı olduğundan, aşağı
sınıf hayvanlarda kolaylıkla çalışma yapmaya uygun olmamasından
doğmaktadır. İnsanlarda koku duygusunun diğer aşağı sınıf hayvanlara
göre rudimanter oluşu da diğer komplike bir problemdir. İnsanlarda
görme ve duymaya oranla davranışlarda daha az etkili olduğu düşünülen
koku duyusu son zamanlarda gündemde olan”Feromonlar”ın tesbiti ile
ilgiyi üstüne çekmiş ve araştırmalar yoğunlaştırılmıştır.

Aslında koku duyumuzun kapasitesi düşündüğümüzden çok daha
fazladır.Burunda kokunun ilk teması burun iç zarı iledir(Olfaktuar
Membran) Olfaktuar membran, burun deliklerinin üstündeki,
yukarısındaki, bir bölgede bulunmaktadır. İçte bir kıvrıntı yaparak
burun septumu üzerini örterken, dışarıdan üst konka(İç burun kıvrımı)
hatta orta konka üzerine doğru ilerler. Her burun deliğinin olfaktuvar
mukoza üzerinde 2-4 cm2 lik bir projeksiyonu vardır.

Koku duygusunun reseptör hücreleri, olfaktuvar hücrelerdir. Bunlar
aslında santral sinir sisteminden çıkan bipolar hücrelerdir. Yaklaşık
olarak 100 milyon koku hücresi vardır. Olfaktuvar hücrelerin mukozal
nihayetleri olfaktuvar vezikül denilen bir düğüm meydana getirirler.
Buralardan 0,3 mikron kalınlığında ve 50-150 mikron uzunluğunda, nazal
mukozayı örten mukus içine uzanan olfaktuvar tüyler veya olfaktuvar
silyalar denilen oluşumlar ortaya çıkar.Bu uzantılar havanın taşıdığı
koku maddeleri ile reaksiona girerek olfaktuvar hücreleri uyarırlar.
Olfaktuvar membranda, olfaktuvar hücreler arasındaki mesafelerde,
olfaktuvar membrana sekresyonlarını boşaltan Bowman glandları vardır.

Olfaktuvar hücrelerin koku stimulasyonu ile uyarılmasında ne gibi
kimyasal olayların meydana geldiğini net olarak izleyemiyoruz. Buna
karşı koku stimulasyonu yapan maddelerin fiziksel özelliklerini
biliyoruz. Bunları şu şekilde özetleyebiliriz :

Öncelikle bu madde volatil, uçucu olmalıdır ki burnumuza çekince yukarı
çıkabilmeli. Suda eriyebilir olmalı: Bu şekilde mukustan olfaktuvar
hücreye geçebilsin. Ve nihayet lipidlerde eriyebilir olmalı ,çünkü koku
hücre ve tüycüklerinin dış uçları prensip olarak lipid karakterindeki
maddelerden oluşagelmişlerdir.

Olfaktuvar hücrelerin aslında hakiki olarak hangi mekanizma ile stimüle
edildiğini bir kenara koyarsak, bilmemiz gereken nokta bunların havayı
yukarı çektiğimizde stimüle edildiğidir. Bu sebeple koku algısı
inspirasyon(nefes alma) esnasında ve sikluslar şeklinde ortaya çıkar.
Koku şiddetinin de bu yüzden çekilen hava şiddeti ile orantılı olacağı
ve kişinin koklama tekniğini arttırmakla hassasiyetini artıracağı
kanıtlanmaktadır.

Koku hücrelerinin olfaktuvar stimülasyonlara olan cevabı, diğer birçok
sensoryal reseptörlerin spesifik stimulasyona olan cevapları gibidir.
Doğurulan bir reseptör potansiyeli, olfaktuvar sinirdeki lifleri
uyarır. Elektro-Olfaktogram ile burun mukozasına yerleştirilen
elektrotlarla koku kaydı alınır.

Geniş bir alanda, elektro-olfaktogramın amplitüdü, şiddeti ve
olfaktuvar sinir impulslarının hızı, stimulan maddenin şiddet
logaritması ile orantılı olmaktadır. Bu kural olfaktuvar
reseptörlerinde, diğer sensoryal reseptörlerin çalışma mekanizmasına
uyduğunu göstermektedir.

Koku reseptörleri stimulasyonunun ilk saniyelerinde veya hemen sonra
yaklaşık olarak %50 adaptasyon gösterirler. Bundan sonraki adaptasyon
oldukça yavaştır. Kişisel deneylerimizden de biliriz ki, şiddetli bir
koku ile dolu ortama girdikten kısa bir zaman sonra artık koku duyulmaz
olur. Psikolojik adaptasyonun, reseptör adaptasyondan daha önce ortaya
çıkmaması, olayın aynen tat duygusundaki adaptasyon gibi santral sinir
sistemince regüle edildiğini ortaya koyar.

Fizyologların çoğunluğu, birçok koku duygusunun, tamamen ayrı birkaç
primer koku duygusunun bileşimi ile ortaya çıktığına inanırlar. Nasıl
ki bazı tad duyuları, primer olarak tatlı, acı, ekşi ve tuzlu tad
duyularının karışığı ise... Bu yönden ilkel koku duyusu
sınıflandırılmasında çok az başarılı olunmuştur. Fizyolojik testlerin
ışığı altında ve olfaktuvar sinir yolunun değişik katlarındaki aksiyon
potansiyellerinin araştırılması sonucu yaklaşık olarak yedi değişik
klastaki stimulanın, tercihen değişik koku hücresini stimüle edeceği
varsayım olarak kabul edilmiştir. Bu olfaktuvar stimulan grupları
aşağıdaki şekilde karakterize edilebilir:

1-Kamforlu
2-Miskli
3-Florlu
4-Naneli
5-Eterli
6-Keskin, batıcı
7-Pütrit

Birçok araştırmanın neticesi gibi gösterilmekle beraber, bu listenin
hakiki, ilkel koku duygularını aksettirmeyeceği muhakkaktır. Çünkü son
yıllarda elde edilen bilgiler 50 kadar ilkel koku duygusunun
olabileceğini ortaya koymaktadır. Bu aslında gözün 3 rengi, dilin 4
ilkel tadı ayırabilmesi özelliğine çapraşık gibi gelmektedir. 50 den
fazla kokulu maddeye karşı reaksiyon veremeyen insanlar da vardır.
Verilen bir kokulu maddeye karşı reaksiyon alınmamış olması bu maddeye
karşı hassas reseptörün eksikliğini akla getirmektedir. Bu şekilde koku
duygusunun 50 veya daha fazla ilkel koku algısından çıktığını da yine
varsayım olarak kabul etmek gerekecektir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Posedon
Albay
Albay
Posedon


Mesaj Sayısı : 585
Rep Puan : 884
Teşekkür : 0
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 30
Nerden : Ziyaretemi Gelcen ??

Kulak Burun Boğaz - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Kulak Burun Boğaz   Kulak Burun Boğaz - Sayfa 2 EmptyPtsi Ekim 12, 2009 2:07 pm

Değişik reseptörlerin değişik koku stimulasyonlarına tercihen cevap
verme yetenekleri iki temel teori ile izah edilebilir. Bunlar fiziksel
ve kimyasal teorilerdir. Kimyasal teoriye göre, olfaktuvar tüycüklerin
membranlarındaki kimyasal reseptörler değişik tipteki olfaktuvar
stimulanlara spesifik olarak cevap verirler. Kimyasal reseptörün tipi,
olfaktuvar hücrede cevap yaratacak stimulasyon tipini tayin eder.
Stimülan ve reseptör madde arasındaki reaksiyon koku tüycüğünün
membranın geçirgenliğini artırdığı zannını doğurmaktadır, bu da
olfaktuvar sinir liflerinde impulsları doğuran reseptör potansiyelini
ortaya çıkarır.

Fiziksel teoriye göre, ayrı ayrı olfaktuvar hücrenin, olfaktuvar silya
membranında fiziksel reseptör bölgelerinin farklı oluşu, spesifik koku
stimulasyonlarının değişik koku hücrelerinde absorbe edilme nedenini
teşkil eder. Kimyasal özellikleri yönünden çok değişken olmakla beraber
hemen hemen aynı moleküler yapıyı gösteren maddelerin aynı kokuyu
taşıması bu teoriyi kanıtlar. O halde kokuyu tayin eden stimulanın
fiziksel özelliğidir.

Koku da tad duygusunda olduğu gibi, ya hoşa giden yada gitmeyen bir
kalite gösterir. Bu sebeple gıdaların seçiminde tadınki kadar olmasa
bile, ona yakın önem taşır.

Kokunun temel niteliklerinden birisi de, havada mevcut stimule eden
ajanın çok az bir miktarının dahi koku stimulasyonu için yeter
oluşudur. Mesela metil merkaptan havada 1 mm3 de 1/25..000.000.000
oranında olduğu zaman dahi duyulabilir. Bu düşük eşik metil merkaptanın
doğal gaz kaçaklarını meydana çıkarmak için bu gazlara karıştırılmasını
düşündürmüştür.

Koku araştırmalarında esas sorun, koku duygusunu meydana getirebilecek
stimulasyon eşiğinin hakiki ölçüsünü bulmaktır.En basit yöntem kişinin
alışkın olduğu koklama alışkanlığı ile çeşitli maddeleri koklamaya
çalışmasıdır. Bazı araştırıcılara göre bu yöntem en karmaşık metodlar
kadar yeterlidir. Yine de kişiden kişiye değişen eşiğin objektif
irdelenmesi de gerekecektir.Profesyonel parfüm yapımcıları ve viski
uzmanları tam 100 bin farklı kokuyu algılayıp ,ayırabilmektedir. Bu
amaçla değişik yöntemler ortaya konmuştur. Bunlardan birisi kişinin
kafasını içinde kokulu madde bulunan bir boşluğa yerleştirmektir.
Kişinin kendi kokularını elimine etmek lazımdır. Deneye tabi tutulan
kişi olağan şekilde solurken uçucu kokulu madde eşit olarak salıverilir.

Koku duygusunu uyandıran maddenin eşik konsantrasyonu ileri derece
düşük olmasına karşın, eşiğin 10-50 defa arttırılması maksimal
stimulasyonu doğurur. Bu oluşum diğer sensoryal sistemlerde olana
karşıt bir bulgudur. Bunlarda bulma, ayırt etme özelliği yüksek
derecededir. Mesela gözlerde 1/500.000 kulakta 1/1.000.000.000.000
oranındadır. Bu durumu koku duyumuzun, kokunun sadece var olup almadığı
ile ilgilendiği, şiddetindeki değişiklikler ile ilgilenmediği şeklinde
izah etmek mümkündür.

Koku ile ilgili beyin alanı olan koku korteksi üç tabakalıdır ve
“paleokorteks “adını alır.Diğer duyu merkezleri
–görsel,işitsel-dokunsal- ise hücresel yapılanma olarak altı
tabakalıdır ve evrimsel olarak daha yeni olan neokorteks adlı beyin
kısmında yeralırlar.Paleokorteks ,beyin gri cevherinin evrimsel olarak
en eski tabakası olan “allokorteks”in bir bölümünü oluşturur.
Allokorteksin kalan diğer kısmını ise Hipokampüs ve dentat girus adı
verilen yapıları kapsayan arşikorteks oluşturur.Koku korteksi “limbik
sistem” adı verilen dış uyaranlara uygun fiziksel ve emosyonel
yanıtların verilmesi ve bellek ile ilgili fonksiyonların yerine
getirilmesinde görev alan beynimizin oldukça önemli bir bölümünün
parçasıdır aynı zamanda...Bu nedenle koku duyusu emosyonel durum ve
bellek ile yakından ilişkilidir.

Koku duyusu bir iletişim aracıdır.Feromonlar bu iletimin sağlanmasında
etkin olan ,bireye özgü koku maddelerinin adıdır.Feromonlar insanda
esas olarak koltuk altı ve ve diğer ter bezlerinden salınırlar.Ayrıca
tükrük,idrar,meni ve vaginal salgılarda da bulunurlar...Erkeklerde
bayanlara oranla daha yoğun konsantrasyondadırlar.İnsanda iki tür
Feromon saptanmıştır:Androstenol ve Androstenon...

Feromonlar,bireylerin tanınması ,agresyon ,yaşam alanının
işaretlenmesi,üreme ve seks davranışlarının belirlenmesinde iletişim
aracı olarak etkin rol oynar.

Tüm insanların kendine has ve kişiyi tanımlayan bir kokusu vardır. Beden kokusu ve değişimleri genetik olarak belirlenmiştir.

Kokunun artan güncelliği,teknolojik sahaya da yayılmış ve son olarak
Bilgisayarlara koku alma yeteneği kazandırma üstüne araştırmalar yapan
bilgisayar firmaları, PC tabanlı koku cihazlarıyla ilgili projesini
hızlandırdıklarını ve ilk cihazı 2001 yılının ikinci yarısında piyasaya
süreceklerini açıklamışlardır."tercih edilen güzel koku sağlayıcısı"
olarak destek sunacaklarını bildirmişlerdir . Cihaz, renkli yazıcı
kartuşları gibi çalışacak, oluşturulan koku paletindeki uygun karışımı
cihazdan havaya püskürterek hedeflenen kokuyu kullanıcıya sunacak ve
128 temel kokudan oluşan koku paletinden çok daha fazla sayıdaki kokuyu
oluşturabilecektir.

Hayatımızın her alanında ,varlığı gözardı edilen koku molekülleri çağı yakalayıp kendini göstermektedir.

Kaynaklar:

Guyton
Merck Manual
West Vırgınıa Unıversıty Hospıtals Home Page(Nerveus system)
Bilim Teknik(Dr.Tuğrul Atasoy)
Otorinolaringoloji(John Jacop Ballenger)
The American Physiologıcal Society Journal of Neurophysiology Cortıkal Columnar Processıng in the Rat Whısker Vol:6/ 99

Ahmet F. Yüksel
& Uzm.Dr. Işıl Yurdaışık
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Posedon
Albay
Albay
Posedon


Mesaj Sayısı : 585
Rep Puan : 884
Teşekkür : 0
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 30
Nerden : Ziyaretemi Gelcen ??

Kulak Burun Boğaz - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Kulak Burun Boğaz   Kulak Burun Boğaz - Sayfa 2 EmptyPtsi Ekim 12, 2009 2:08 pm

KULAK ÇINLAMASI



Gerçekte dışarıdan gelen bir sesli uyaran olmadan hastanın ses
algılamasına kulak çınlaması (tinnitus) denir. Bu ses değişik tonlarda
ve özelliklerde olabilir. Hastalar kimi zaman bir çınlama,kimi zaman
uğultu, rüzgar sesi veya bir makinenin çalışma sesi gibi tarif
edebilirler. Bunların hepsine birden tinnitus adı verilir.

Tinnitusa neden olabilecek çok sayıda sebep vardır. Bunlar arasında
kulak kiri (buşon) gibi basit sebepler olabileceği gibi iyi ya da kötü
huylu tümörler gibi ciddi sebeplerde olabilir. Kulak çınlaması daha çok
ileri yaşlardaki kimselerde görülmesine rağmen her yaşta görülebilir.
En sık görülen sebepler olarak şunlar sayılabilir:
-İç kulağın yaşlanması
-Kulağa giden damarlarda daralma
-Hipertansiyon
-Gürültülü ortamlarda bulunma
-Orta kulak iltihapları
-Dış kulak rahatsızlıkları
-Kolesterol ve diğer yağların yüksek oluşu
-Psikolojik faktörler (depresyon , gerginlik)
-Kullanılan ilaçlar (aspirin,bazı antibiyotikler..)
Bunların dışında; daha seyrek görülen sebepler çok uzun bir liste oluştururlar.
Tinnitusun bir hastalık olmayıp, başka bir hastalığın belirtisi olduğu
unutulmadan teşhis konulmaya çalışılmalıdır. Ancak tinnitusun gerçek
sebebi çoğunlukla tesbit edilemediği için tedavide hedef tinnitusun
azaltılması olmaktadır. Kulak çınlamasının nedeni araştırılırken en sık
uygulanan tetkikler şunlardır.

-Odiometrik tetkikler (orta kulak ve iç kulak ölçümleri)
-Tansiyon ölçülmesi
-Kan tahlilleri (kan şekeri, kolesterol,karaciğer,guatr tetkikleri)
-Radyolojik İncelemeler (Normal grafiler, bilgisayarlı tomografi,manyetik resonans)

Yapılan tetkikler sonucunda eğer tinnitusa sebep olabilecek bir
hastalık bulunursa, o hastalığın tedavisi yapılmaya çalışılır. Ancak
mevcut hastalığın başarılı tedavisi bile tinnitusu ortadan
kaldırmayabilir. Sebebi belli olsun olmasın tinnitusu azaltmak için en
sık başvurulan yöntem ilaç tedavisidir. Bu amaçla; iç kulağa giden kan
akımını arttırıcı ilaçlar kıllanılır. Tinnitus eğer hastanın günlük
yaşamını etkileyecek kadar şiddetliyse, tinnitus masker denilen ve
işitme cihazına benzer cihazlar faydalı olabilmektedir. Tinnitus
nedeniyle uykuya dalmakta zorlanan hastalar için pratik bir yöntem
olarak, yatmadan önce 15-20 dk süre ile walkman dinlemek olabilir. Bu
tinnitusu geçici olarak kaldırabilir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Posedon
Albay
Albay
Posedon


Mesaj Sayısı : 585
Rep Puan : 884
Teşekkür : 0
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 30
Nerden : Ziyaretemi Gelcen ??

Kulak Burun Boğaz - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Kulak Burun Boğaz   Kulak Burun Boğaz - Sayfa 2 EmptyPtsi Ekim 12, 2009 2:08 pm

Kulak ve uçak yolculuğu

Kulaklar, Yükseklik ve Uçak Yolculuğu

Uçak yolculuğu sırasında niçin kulaklarınızda "pop" diye bir basınç
hissettiğinizi hiç merak ettiniz mi? Veya niçin basınç hissetmediğiniz
zaman kulak ağrınız olduğunu düşündünüz mü? Uçaklar inişe geçtiğinde
çocukların niçin yaygara çıkartıp ağladığını hiç merak ettiniz mi?

Uçak yolculuğu sırasında karşılaşılan en sık tıbbi problem kulak
problemleridir. Çoğunlukla basit rahatsızlıklar olur, nadiren geçici
ağrı ve işitme kaybı oluşur. Bu broşür uçak yolculuğunuz esnasında
karşılaştığınız hafif kulak problemlerinizi ve nasıl korunacağınızı
anlamanız için hazırlanmıştır.

Yapı

Kulak genel olarak üç bölüme ayrılır:

a)Dış kulak: Başın yan tarafında görülen kulak kepçesi ile içeriye kulak zarına kadar devam eden dış kulak yolundan oluşur.

b)Orta kulak: Kulak zarı ile iç kulak arasında kalan ufak boşluktur.
Burada üç adet kemikçik, kulak kemiğinin hava boşlukları bulunur.

c)İç kulak: Kulak kemiğinin iç kısmında bulunan ve işitme ile denge sinir uçlarını ihtiva eden bölümdür.

Hava yolculuğu sırasında probleme yol açan, orta kulak bölümüdür. Ufak
bir hava boşluğu olduğu için, basınç değişikliklerinden etkilenir.

Normal olarak her yutkunduğunuzda (veya ikinci üçüncü yutkunduğunuzda)
kulaklarınızda ufak bir çıt sesi veya basınç oynaması hissedersiniz. Bu
esnada geniz ile orta kulak arasındaki östaki borusu vasıtası ile orta
kulağınıza hava kabarcığı geçmiştir. Orta kulaktaki hava burayı döşeyen
doku tarafından sürekli emilir fakat "östaki borusu" her yutkunuşta
sürekli hava sağlar. Bu sayede kulak zarının her iki tarafındaki hava
basıncı eşitlenir. Şayet bir şekilde basınç farkı oluşursa, kulaklar
tıkalı imiş gibi hissedilir.

Östaki Borusu ve Kulakların Tıkanıklığına Neler Sebep Olur?

Östaki borusu, birçok sebepten dolayı tıkanabilir veya ağzı kapanabilir. Bu durumda, orta kulak basıncı eşitlenemez.

Orta kulaktaki hava sürekli emilir ve yenilenemediği için vakum oluşur,
kulak zarı içeri doğru çöker. Gergin kulak zarı normal olarak
titreşemez ve sesler donuk, az gelir. Kulak zarının gerginleşmesi de
ağrı oluşturabilir. Şayet bu durum bir süre devam ederse, ota kulaktaki
basıncı eşitleyebilmek için, orta kulağı döşeyen dokudan kan serumuna
benzer bir sıvı sızarak burayı doldurur. Bu duruma "orta kulakta sıvı",
"seröz otit" veya "aero-otit" ismi verilir.

Östaki borusunu tıkanmasına yol açan en sık sebep basit soğuk
algınlığıdır. Sinüs iltihapları ve burun alerjileri de (saman nezlesi
gibi) sık sebeplerdendir.

Östaki borusu ve onu döşeyen döşeyen doku, burun ve genizin devamıdır.
Bu devamlılıktan dolayı çoğunlukla burunun tıkalı olması, kulakların da
tıkalı olmasına ve böyle hissedilmesine sebep olur.

Östaki borusunun tıkanmasının bir diğer sebebi dokularda şişliğe yol açan orta kulak iltihaplarıdır.

Östaki borusu yetişkinlere göre daha dar olduğu için çocuklar tıkanıklığa daha yatkındırlar.

Hava Yolculuğu Nasıl Problem Yaratır?

Hava yolculuğu esnasında ani basınç değişiklikleri olur. Bu basınç
değişikliklerinin eşitlenmesi için östaki borusunun o esnada hemen
açılıp kapanabilmesi lazımdır. Bu olay özellikle uçak inişe geçtiğinde
görülür.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Posedon
Albay
Albay
Posedon


Mesaj Sayısı : 585
Rep Puan : 884
Teşekkür : 0
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 30
Nerden : Ziyaretemi Gelcen ??

Kulak Burun Boğaz - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Kulak Burun Boğaz   Kulak Burun Boğaz - Sayfa 2 EmptyPtsi Ekim 12, 2009 2:08 pm

İlk dönemde basınç eşitlenmesi sağlanamayan uçaklarda bu gerçek bir
problem oluşturmaktaydı. Günümüzde bu olay en aza düşürülmüştür. Buna
rağmen hâlâ bazı önlenemeyen basınç değişiklikleri olabilmektedir.

Gerçekte, basınç değişikliğine yol açan her türlü durum problem
yaratır. Aynı durumla, yüksek binalarda hızla hareket eden asansörlerin
içinde veya suya dalarken karşılaşırsınız. Derine dalan dalgıçlara ve
pilotlara bu durumla nasıl başedecekleri öğretilir. Siz de kendi
metodunuzu öğrenebilirsiniz.

Kulaklarınızın Tıkanmasını Nasıl Önlersiniz?

Yutma işlemi östaki borusunu açan kasları harekete geçirir. Sakız
çiğnerken veya naneli şeker yerken daha sık yutkunursunuz. Bunlar inişe
geçmeden önce yapılabilecek iyi egzersizlerdir. Esnemek daha bile
iyidir. Esnerken bu kas daha iyi uyarılır. İniş sıasında uyumamaya
dikkat etmeniz gerekir çünkü uyurken yutkunma işlemi çok yavaşlar (uçuş
ekibi inişe geçildiğinde sizi uyandırmak ister).

Şayet yutkunmak ve esnemek etkili değilse şu metod en iyi sonucu verir:
1)Burun kanatlarınızı elinizle sıkıca kapatınız 2)Ağızdan kuvvetli bir
soluk alınız 3)Ağzınız ve burnunuz kapalı olduğu halde bu nefesi yanak
ve yutma kaslarınızı kullanarak dışarı üflemeye çalışınız, böylece
basınçlı hava östaki borusundan orta kulağa geçebilir. Kulağınızda
basınç veya ses hissttiğinizde başardınız demektir. İniş sırasında bunu
birçok kez yapmanız gerekebilir.

Bebekler bu işlemi yapamazlar fakat bir şey emerlerse rahatlarlar. İniş
sırasında bebeğinizi emziriniz veya besleyiniz ve uyumalarına müsaade
etmeyiniz.

Hangi Tedbirleri Almalısınız?

Kulaklarınuıza hava ile basınç yaparken karnınızı ve göğsünüzü
kullanmayınız çünkü bu durumda çok fazla basınç oluşur. Uygun basınç
sadece yanak ve yutma kaslarınızı kullanarak sağlanır.

Soğuk algınlığınız, sinüs iltihabınız veya alerjiniz varsa en iyisi uçuşu ertelemektir.

Son günlerde bir kulak müdahalesi geçirmişseniz, doktorunuzdan uçuş hakkında bilgi alınız.

Burun Açıcı İlaçlar ve Burun Spreyleri?

Deneyimli yolcular inişe geçmeden yaklaşık bir saat önce burun açıcı
bir ilaç veya sprey kullanırlar. Bu ilaçlar kulağa giden dokuları
büzerek orta kulak havalanmasına yardımcı olurlar. Aynı sebepten dolayı
alerjisi olan kişiler de alerji ilaçlarını uçuş öncesi almalıdırlar.

Burun açıcı ilaçların yüksek tansiyonu, kalp problemi, kalp ritm
bozukluğu, tiroid hastalığı, aşırı sinirliliği olan kişilerce
kullanılmadan önce mutlaka bir hekime danışılması gerekmektedir. Aynı
şekilde hamile bayanlar da hekimlerine danışmalıdırlar.

Kulaklarınız Açılmazsa Ne Yapılmalı?

İnişten sonra da basınç eşitleyici hareketler yapabilir ve burun açıcı
ilaçlara devam edebilirsiniz (burun açıcı spreyleri kullanmayı
alışkanlık haline getirmeyiniz ve uzun süre kullanmayınız aksi takdirde
daha fazla tıkanıklığa yol açabilirler). Kulaklarınız hâlâ açılmıyor ve
ağrıyorsa kulak hekimine başvurmanız gerekir. Hekiminiz, kulak zarınızı
çizerek orta kulağınızdaki basıncı veya sıvıyı boşaltmaya ihtiyaç
duyabilir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Posedon
Albay
Albay
Posedon


Mesaj Sayısı : 585
Rep Puan : 884
Teşekkür : 0
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 30
Nerden : Ziyaretemi Gelcen ??

Kulak Burun Boğaz - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Kulak Burun Boğaz   Kulak Burun Boğaz - Sayfa 2 EmptyPtsi Ekim 12, 2009 2:08 pm

Kulak zarı yırtılması ve enfeksiyonları

Delik Kulak Zarı

Delik kulak zarı, dış kulak yolu ile orta kulağı birbirinden ayıran bu
ince zarın delik veya yırtık olmasıdır. Orta kulak, burun gerisindeki
genize "östaki borusu" aracılığı ile bağlantılıdır. Bu boru orta kulak
basıncı ile hava basıncını eşitler.

Delik kulak zarında sıklıkla işitme azalır ve nadiren de akıntı olur. Ağrı genellikle bulunmaz.

Kulak Zarı Delinmesinin Sebepleri

Darbe ve iltihap baş sebepler arasındadır. Şu durumlarda kulak zarı delinebilir:

Kulağa şiddetli tokat atılması
Kafatası kırığının belli türlerinde
Ani bir patlama sonrası
İğne, kibrit çöpü gibi cisimlerin kulak kanalı içerisine fazlaca sokulması
Aşırı sıcak veya asidik bir sıvının kulak kanalına kaçması
Orta kulak iltihapları ağrı, işitme kaybı ve kulak zarının delinmesine
yol açabilirler. Kulaktan iltihaplı veya kanlı bir akıntı olabilir. Bu
durum, kulak zarı deliği ile birlikte olan orta kulak iltihabıdır.

Nadir durumlarda, kulağa yerleştirilen havalandırma tüplerinden sonra kulak zarında bir delik kalabilir.

Bazılarının iyileşmesi aylar sürse de, çoğu kulak zarı delikleri
delindikten birkaç hafta sonra kendi kendilerine kapanırlar.
İyileşmeleri esnasında kulak sudan ve darbeden korunmalıdır. Kendi
kendine kapanmayan zar deliklerinde operasyon gerekebilir.

Delik Kulak Zarının İşitmeye Etkileri

Genellikle delik büyüdükçe, işitme kaybı da artar. Deliğin kulak
zarındaki yeri de işitmeyi etkiler. Şayet kafatası kırığı orta kulakta
birbiri ile bağlantılı olarak işitmeyi iç kulağa ileten kemikçiklerde
de bir hasar meydana getirmişse, işitme kaybı oldukça ağır olabilir.

Kulak zarı, ani bir darbe veya patlama sonucu delinmişse, işitme kaybı
fazla olabilir ve kulak çınlaması da şikayetlere eklenebilir. Bu
durumda işitme zamanla geri döner ve kulak çınlaması birkaç gün
içerisinde azalır. Kulak zarı deliğine bağlı sürekli iltihap olması,
ileri derecede işitme kaybına yol açabilir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Posedon
Albay
Albay
Posedon


Mesaj Sayısı : 585
Rep Puan : 884
Teşekkür : 0
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 30
Nerden : Ziyaretemi Gelcen ??

Kulak Burun Boğaz - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Kulak Burun Boğaz   Kulak Burun Boğaz - Sayfa 2 EmptyPtsi Ekim 12, 2009 2:09 pm

Delik Kulak Zarının Tedavisi

Deliğin tedavisine girişmeden önce, işitme testi yapılmalıdır. Kulak
zarının onarılmasının faydaları duş yaparken, banyoda veya yüzerken
orta kulağa su kaçmasını önlemek, işitmeyi artırmak ve çınlamayı
azaltmaktır.

Sürekli iltihaba ve orta kulaktaki yapıların erimesine yol açan
"kolesteatom (orta kulakta deri kisti)" denilen yapının oluşmasının da
önüne geçilebilir.

Şayet delik çok ufaksa, kulak, burun, boğaz hekimleri bunun kendi
kendine kapanıp kapanmayacağını anlamak için bir süre takip etmeyi
tercih edebilirler. Koopere hastanın delik kulak zarına muayenehanede
yama konması da denenebilir. Hekiminiz, mikroskop altında, yeniden
kapanması için delik kenarlarını, kimyasal bir madde ile uyarıp üzerine
bir kağıt parçası koyabilir. Kulak zarının kapanması ile genellikle
işitmede bir iyileşme hissedilir. Deliğin tam kapanması için birkaç kez
(üç, dört kez) yamalama işlemi gerekebilir. Şayet hekiminiz
muayenehanede yapılan bu yamalama işlemi ile zardaki deliğin tam ve iyi
olarak kapanmayacağına kanaat getirirse, operasyon planlanır.

Birçok operasyon yöntemi vardır ama hepsinde temel ilke, delik üzerine
bir doku parçası ile yama yapıp iyileşmeye bırakmaktır. Bu işleme tıp
dilinde "timpanoplasti" denir. Operasyon çoğunlukla deliğin tam olarak
kapanmasını ve işitmenin düzelmesini sağlar.

Hekiminiz delik kulak zarınızın doğru tedavisi için gerekli önerilerde bulunacaktır.

Sürekli (Kronik) Orta Kulak İltihabı Olanlara Bilgiler

Kulak, dış, orta ve iç olmak üzere üç bölümden oluşur. Orta kulak,
kulak zarı ve kulak kemikçiklerini içerir. Kulak zarını veya
kemikçikleri etkileyen herhangi bir hastalık, sesin dış kulaktan iç
kulağa iletilmesine engel çıkartarak iletim tipi işitme kaybına yol
açar. Böyle bir hastalık, kulak zarındaki bir delikten, kulak
kemikçiklerinin bir veya daha fazlasının tahribinden, kemik zincirin
bozulmasına kadar değişik çerçevede olabilir.

Orta kulakta bir iltihap oluştuğu zaman, kulak zarı delinerek iltihap
dışarı akabilir. Bu delik, sıklıkla kendi kendine iyileşip kapanır.
Şayet iyileşemezse, çoğunlukla kulak çınlaması ve aralıklı veya sürekli
akıntının görüldüğü işitme kaybı oluşur.

Kulak Bakımı: Kulak zarınız delikse kulağınızın içine su
kaçırmamalısınız. Banyo yaparken veya başınızı yıkarken kulağınıza
vazelinle sıvanmış bir pamuk parçası koymanız gerekir. Yüzerken,
pamuğun üzerine sıkı sıkı yüzme beresi geçirmenizde fayda vardır.
Ayrıca marketlerde değişik boyutlarda kulak tıkaçları da satılmaktadır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Posedon
Albay
Albay
Posedon


Mesaj Sayısı : 585
Rep Puan : 884
Teşekkür : 0
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 30
Nerden : Ziyaretemi Gelcen ??

Kulak Burun Boğaz - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Kulak Burun Boğaz   Kulak Burun Boğaz - Sayfa 2 EmptyPtsi Ekim 12, 2009 2:09 pm

Burnunuzu kuvvetli sümkürmekten kaçınmalısınız. Bu olay, geniz ile orta
kulak arasında bulunan "östaki borusu" vasıtası ile burun ve genizdeki
mikropların, orta kulağa ulaşmalarına sebep olur. Burun akıntısı içe
çekilmeli, tükürülmelidir. Burnunuzu sümkürmeniz çok gerekiyorsa, bunu
diğer burun deliğinizi kapatmadan yapmanız tavsiye edilir.

Kulak akıntısı olduğu müddetçe, kulak, mümkün olduğunca içerisine fazla
bir şey sokulmadan temizlenmelidir. Kulak akıntısı varsa veya
başlamışsa ilaç kullanılmalıdır. Kulak yoluna, akıntının varlığını
tespit etmek amacı ile pamuk konabilir fakat bu, akıntının önünü
sürekli tıkamamalıdır.

İlaç Tedavisi: İlaç tedavisi çoğunlukla kulak akıntısını durduracaktır.
Tedavi, kulağın aralıklı olarak temizlenmesini, damla veya toz
kullanılmasını gerektirir. Belli kişilerde ağızdan antibiyotik
kullanılması gerekir.

Cerrahi tedavi: Yıllarca, kronik orta kulak cerrahisinin amacı,
iltihabı kontrol altına almak ve geliştirebileceği zararlı etkilerini
önlemek amacı taşımıştır. Son zamanlarda işitmenin de yeniden
kazanılması için yöntemler geliştirilmiştir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Posedon
Albay
Albay
Posedon


Mesaj Sayısı : 585
Rep Puan : 884
Teşekkür : 0
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 30
Nerden : Ziyaretemi Gelcen ??

Kulak Burun Boğaz - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Kulak Burun Boğaz   Kulak Burun Boğaz - Sayfa 2 EmptyPtsi Ekim 12, 2009 2:10 pm

Kulak zarını yamamak veya yeniden yapmak için birçok doku
kullanılabilmektedir. Bu dokular, "kulak kanalının derisi, kulak
üzerindeki kası kaplayan zar, kıkırdak" gibidir. Hasar görmüş bir kulak
kemikçiği, yeniden yerleştirilebileceği gibi, yapma bir kemik de
kullanılabilir. Bazen erimiş bir kulak kemikçiği yerine, kıkırdak da
kullanılabilir.

Kulak Zarı Tamiri (Miringoplasti): Çoğu orta kulak iltihabı kendi
kendine iyileşir, bazıları da geride delik bir kulak zarı bırakır.

Kulak zarı tamiri orta kulağı korur ve bazen işitmenin de düzelmesini
sağlar. Bu operasyon orta kulak kemikçiklerinde bir hasar olmadığı ve
iltihabın kurumuş olduğu kişilerde yapılabilir. Operasyon, dış kulak
yolundan veya kulak kepçesinin arkasından yapılır. Yukarıda belirtilen
dokular, kulak zarı oluşturmak veya yama yapmak için kullanılır. Kişi,
yedi ile on gün içerisinde işine dönebilir. Tam iyileşme, yaklaşık altı
hafta içerisinde olur ve ancak bu sırada operasyonun işitmeyi nasıl
etkilediği anlaşılır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Posedon
Albay
Albay
Posedon


Mesaj Sayısı : 585
Rep Puan : 884
Teşekkür : 0
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 30
Nerden : Ziyaretemi Gelcen ??

Kulak Burun Boğaz - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Kulak Burun Boğaz   Kulak Burun Boğaz - Sayfa 2 EmptyPtsi Ekim 12, 2009 2:10 pm

Orta Kulak Tamiri (Timpanoplasti): Orta kulak iltihabı, kulak zarıyla
beraber orta kulak kemikçiklerinde de hasar meydana getirebilir.
Timpanoplasti, hem kulak zarının hem de bu kemikçik zincirinin tamirine
verilen isimdir. Bu operasyon, kulak zarının onarılmasını ve çoğu zaman
işitmenin de daha iyi olmasını sağlar.

Operasyon, kulak kepçesi arkasından veya dış kulak yolundan yapılır.
Orta kulak kemikçik zinciri, kemikçiklere yeniden şekil verilerek veya
diğer dokularla onarılır, aynı zamanda zar tamiri de yapılır.

Bazı kişilerde, hem kemikçik zinciri hem de zarı aynı anda tamir etmek
mümkün olmaz. Bu durumda önce kulak zarı onarılır, dört ay veya daha
uzun bir süre sonra da kemikçik tamiri yapılır.

Operasyon, genel anestezi altında gerçekleştirilir. Kişi, operasyondan
sonra yedi ile on gün içerisinde işine dönebilir. İyileşme, yaklaşık
altı haftada tam olur. İşitmedeki iyileşme birkaç ay hissedilmeyebilir.

Kulak Arkası Kemik (Mastoidektomi) ve Orta Kulak Tamiri
(Timpanoplasti): İltihap, bazı kişilerde, dış kulak yolundaki dokunun
delik kulak zarından içeri girerek orta kulak ve kulak arkası
kemiklerin içine yayılmasına sebep olur. Bu gerçekleşirse, deri ile
kaplı, "kolesteatom" denilen bir kist oluşur. Bu kist, yıllar boyunca
giderek genişler ve çevre kemik dokuları tahrip eder. "Kolesteatom"
mevcutsa, kulak akıntısı daha sürekli ve sık, kokulu bir hâl alır.
Birçok hastada, sürekli olan akıntının sebebi, kulağı çevreleyen kemik
dokunun kronik iltihabıdır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Posedon
Albay
Albay
Posedon


Mesaj Sayısı : 585
Rep Puan : 884
Teşekkür : 0
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 30
Nerden : Ziyaretemi Gelcen ??

Kulak Burun Boğaz - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Kulak Burun Boğaz   Kulak Burun Boğaz - Sayfa 2 EmptyPtsi Ekim 12, 2009 2:10 pm

"Kolesteatom" veya kemik dokuda bir iltihap oluşmuşsa, bu hastalığın
artık ilaçla tedavisi çok nadirdir. Damla veya ağızdan alınan
anitibiyotikler, sadece geçici bir süre için iyileşme sağlarlar. Tedavi
kesildikten sonra, tekrarlama sıktır.

"Kolesteatom" veya kronik kulak iltihabı, rahatsızlık veren akıntı ve
işitme kaybı dışında bir şikayet yaratmadan, yıllarca öylece kalabilir.
Fakat, lokal ilerleme ve basınç yaparak etrafındaki dokuya yayılması
daha sıktır. Böyle olursa, hasta, sıklıkla kulakta dolgunluk ve künt
bir ağrı hisseder. Sersemlik veya yüzde zayıflık gelişebilir. Bu
şikayetlerden herhangi biri gelişirse, hasta, mutlaka cerrahi tedaviye
alınmalıdır. Cerrahi, iltihabın ortadan kaldırılması ve gelişebilecek
ciddi komplikasyonların önlenmesi için gerekli olabilir.

"Kolesteatom", kulak kemiğinde önemli derecede hasar meydana
getirmişse, cerrahi olarak bunu temizlemek zor olabilir. Operasyon,
kulak arkasından bir kesi ile yapılır. Esas gaye, iltihabı ortadan
kaldırmak ve kuru, emin bir kulak elde etmektir.

Kolesteatomlu hastaların yaklaşık üçte birinde, tek operasyonda hem
iltihabı ortadan kaldırıp hem de işitmeyi onarmak mümkün değildir. İlk
operasyonda iltihap ortadan kaldırılıp, kulak zarı tamiri
gerçekleştirilebilir. Hasta, genellikle iki hafta sonra işine dönebilir.

İkinci operasyon, işitmeyi onarmak için, altı ile yirmidört ay sonra yapılabilir.

Orta Kulak Tamiri (Timpanoplasti) ve Kulak Arkası Kemik (Mastoidektomi)
Operasyonu Tekrarı: Bu operasyonun amacı, radikal kulak operasyonu
sonucu oluşan boşluğun akıntısından kurtulmak, boşluğu doldurmak ve
işitmeyi iyileştirmektir.

Operasyon, kulak arkasından gerçekleştirilir. Kulak arkasındaki yağ
veya kas, mastoid boşluğunu doldurmak için kullanılabilir. Mümkün
olursa, kulak kemikçikleri, yapay kemikçikler veya kıkırdak, işitme
mekanizmasını onarmak için kullanılabilir, fakat işitmede iyileşmeyi
sağlamak için genellikle başka bir operasyon gerekir.

Operasyon, genel anestezi altında gerçekleştirilir. Hasta, operasyondan
iki hafta sonra işine dönebilir. İşitmedeki iyileşme birkaç ay
hissedilemeyebilir.

Radikal Mastoid Operasyonu: Bu operasyonun amacı, işitmeyi dikkate
almadan, kulak iltihabının ortadan kaldırılmasıdır. Operasyon, çok
inatçı kulak iltihabı olan hastalarda yapılır. Başlangıçta, orta kulak
tamiri için uygun görülen hastalarda, nadiren de olsa radikal kulak
operasyonu gerekli olabilir. Bu karar, operasyon esnasında
verilmelidir. Kulak arkasından alınan bir kas nakli de, iyileşmenin
daha düzgün olması için gerekli olabilir. Operasyon, genel anestezi
altında gerçekleştirilir Hasta, genellikle iki hafta sonra işine
dönebilir.

Mastoid Obliterasyon (Doldurma) Operasyonu: Bu operasyonun amacı,
mastoid içerisindeki iltihabın kurutulması ve daha önce oluşturulmuş
olan boşluğun doldurulmasıdır. İşitmedeki iyileşme dikkate alınmaz.

Operasyon, kulak arkasından bir kesi ile gerçekleştirilir. Mastoid
boşluğu doldurmak için, kulak arkasından alınan kas veya yağ
kullanılır. Operasyon, genel anestezi altında gerçekleştirilir. Hasta,
işine iki hafta sonra dönebilir.

Sizin Kulağınızdaki Bulgular:

Kulağınızdaki bulgular muayene ve tetkiklerden sonra hekiminiz tarafından size açıklanacaktır.

Bunun sonucu nasıl bir operasyon gerektiğine birlikte karar verilecektir.

Genel Yorumlar: Şayet cerrahi başarısız olursa, işitme çoğunlukla
operasyondan önceki seviyesinde kalır. Opere edilen hastaların yüzde
üçünde, işitmenin daha da azalma ihtimali vardır. Operasyonu tâkiben,
nadiren, bir süre, kulak akıntısı, başta uğultu, tat bozukluğu veya
sersemlik hâli olabilir. Hastaların yüzde birinden daha azında, yüzde
zayıflık gelişebilir. Bu çoğunlukla geçici bir komplikasyondur.

Şayet şu an operasyon yapılmazsa, yıllık kontrollerinizi yaptırmanız,
özellikle kulak akıntısında hemen muayeneye gelmeniz önerilir. Şayet
kulak içerisinde veya etrafında künt bir ağrı, akıntıda artma veya
sersemlik hâli gelişirse, hemen doktorunuza başvurmalısınız.



Kolesteatom:Ciddi Bir Kulak Sorunu

*"Kolesteatom" nedir?

*Neden kulakta oluşur?

*Nasıl oluşur?

*Ne kadar tehlikelidir?

*Onunla ilgili ne zaman bir şey yapmak gerekir?

*Şayet hiç bir şey yapılmazsa ne olabilir?

*Her zaman bu problemi yaşayacak mıyım?

*Ortadan kaldırılabilir veya tedavi edilebilir mi?

"Kolesteatom" nedir?

Kulak zarının gerisindeki orta kulakta, bulunmaması gereken cilt
büyümesidir. Kulak zarı cildinin tekrarlayan iltihaplardan dolayı içeri
doğru büyümesiyle başlar. Kolesteatomlar kist veya kese oluştururlar,
cilt derisi bunların içerisinde kıvrılarak kartopu gibi genişler. Zaman
içerisinde kolesteatomlar büyüyerek etraftaki çok nazik kemikçiklere
zarar verebilirler. Devam eden büyümeden dolayı nadir de olsa, işitme
kaybı, sersemlik ve yüz kaslarında felç gelişebilir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Posedon
Albay
Albay
Posedon


Mesaj Sayısı : 585
Rep Puan : 884
Teşekkür : 0
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 30
Nerden : Ziyaretemi Gelcen ??

Kulak Burun Boğaz - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Kulak Burun Boğaz   Kulak Burun Boğaz - Sayfa 2 EmptyPtsi Ekim 12, 2009 2:10 pm

Nasıl Oluşur?

Çoğunlukla geniz ile orta kulak arasında uzanan "östaki borusu"nun
görevini tam yapmamasından ve sık tekrarlayan iltihalardan dolayı
oluşur. Östaki borusu orta kulağın havalanmasını sağlar. Bu boru
alerji, soğuk algınlığı, sinüzit gibi sebeplerden dolayı tam olarak
çalışamazsa orta kulakta vakum (negatif basınç) oluşur. Bu negatif
basınç zaten iltihaplardan dolayı incelmiş olan kulak zarını içeri
doğru çeker. Genellikle, oluşan bu kese içerisine kolesteatom başlar.
Kolesteatomun nadir ailesel olan bir formu daha vardır ki bu orta
kulakta olabileceği gibi diğer kafa kemiklerinde de görülebilir.
Mamafih kulak iltihapları ile beraber olan kolesteatom en sık görülen
tiptir.

Ne Tür Rahatsızlıklar Verir?

Başlangıçta kulak, bazen pis kokulu olmak suretiyle akar. Kolesteatoma
genişledikçe işitme kaybı ile birlikte kulakta dolgunluk veya basınç
hissi oluşabilir (özellikle gece kulak içi veya arkasında olan ağrı
oldukça rahatsızlık verebilir). Sersemlik hâli ve hastalığın olduğu
kulakla aynı taraftaki yüzde kas güçsüzlüğü olabilir. Bu şikayetlerin
her biri tıbbi yardım aramak için iyi sebeplerdir.

Tehlikeli Midir?

Kulak kosteatomları tehlikeli olabilir ve hiçbir zaman ihmal
edilmemelidir. Kemik erimesi, beyin ve iç kulak gibi etraftaki dokulara
iltihabın yayılmasına sebep olabilir. Tedavi edilmezse, sağırlık, beyin
apsesi, menenjit ve nadiren ölüm olabilir.

Ne Tür Tedavi Uygulanabilir?

Kulak, burun, boğaz ve baş-boyun cerrahının incelemesi ile kolesteatom
ortaya konabilir. İlk tedavi kulağın iyice temizlenmesi, antibiyotikler
ve kulak damlalarıdır. Bunda amaç iltihabın önüne geçilerek akıntının
kesilmesidir. Kolesteatomun büyüklüğü ve özellikleri de bu arada
değerlendirilmelidir.

Büyük ve diğer zararlara yol açmış kolesteatomlar hastanın önemli
risklere maruz kalmaması için genellikle operasyona ihtiyaç
gösterirler. İşitme ve denge testleri, kulağın röntgenleri gerekli
olabilir. Bu testler, işitmenin derecesini ve kolesteatomun ne kadar
hasar yarattığını tespit etmek için yapılır.

Operasyon çoğu vak'ada genel anestezi altında yapılır. Esas amaç,
kolesteatomun çıkartılması ve kuru, iltihapsız bir kulak
oluşturulmasıdır.

İşitmenin korunması veya iyileştirilmesi ikinci amaçtır. İlerlemiş
hasarlarda işitme düzeltilemeyebilir. Sersemlik veya yüz kaslarında
zayıflık durumlarının tedavisi nadiren gerekir. Kulağın yeniden inşa
edilmesi bir operasyonla mümkün olmayabilir bundan dolayı ilk
operasyondan 6 ile 12 ay sonra ikinci bir operasyon gerekebilir. Bu
ikinci operasyon işitmenin düzeltilmesi ve kolesteatomun tekrar
araştırılması, kalmışsa temizlenmesi amacını taşır.

Hastahaneye başvuru genellikle operasyon günü yapılır ve operasyon
erken saatlerde yapılmışsa normal şartlarda hasta aynı gün taburcu
olabilir. Bazı hastaların gecelemesi gerekebilir. Ağır iltihabın olduğu
vak'alarda hastahanede daha uzun kalınması ve serum, antibiyotik
tedavisi gerekebilir. İşe dönüş yaklaşık bir, iki hafta sürer.

Bazen kolesteatom yeniden oluşabilir, operasyon sonrası takipler
özellikle kolesteatomun kontrolü açısından çok önemlidir. Kulakta açık
bir saha bırakılan operasyonlarda her birkaç ayda bir bu boşluğun
temizlenmesi gerekir. Bazı hastalarda ömür boyu kulak takibi gerekir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Kulak Burun Boğaz
Sayfa başına dön 
2 sayfadaki 6 sayfasıSayfaya git : Önceki  1, 2, 3, 4, 5, 6  Sonraki

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Forum Güneş :: Sağlık-
Buraya geçin: