Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap
En iyi yollayıcılar
Posedon
cilt hastalıkları - Sayfa 2 Vote_lcapcilt hastalıkları - Sayfa 2 Bar3cilt hastalıkları - Sayfa 2 Vote_rcap 
SoaRingEagLe*
cilt hastalıkları - Sayfa 2 Vote_lcapcilt hastalıkları - Sayfa 2 Bar3cilt hastalıkları - Sayfa 2 Vote_rcap 
FG || Admin
cilt hastalıkları - Sayfa 2 Vote_lcapcilt hastalıkları - Sayfa 2 Bar3cilt hastalıkları - Sayfa 2 Vote_rcap 
BeLa
cilt hastalıkları - Sayfa 2 Vote_lcapcilt hastalıkları - Sayfa 2 Bar3cilt hastalıkları - Sayfa 2 Vote_rcap 
ayaz18
cilt hastalıkları - Sayfa 2 Vote_lcapcilt hastalıkları - Sayfa 2 Bar3cilt hastalıkları - Sayfa 2 Vote_rcap 
En son konular
» http://uploaded.to/file/g5s6o7
cilt hastalıkları - Sayfa 2 EmptyÇarş. Ara. 23, 2009 11:21 am tarafından FG || Admin

» // SoaRingEagLe // Moderatör Alım Form'u //
cilt hastalıkları - Sayfa 2 EmptyPaz Kas. 01, 2009 4:17 pm tarafından FG || Admin

» Bilgisayar Terimleri..
cilt hastalıkları - Sayfa 2 EmptyPaz Kas. 01, 2009 4:16 pm tarafından FG || Admin

» Sitemizi Nasıl Buldunuz..
cilt hastalıkları - Sayfa 2 EmptyPaz Ekim 25, 2009 4:43 pm tarafından BeLa

» İstek&Şikayet Bölümü
cilt hastalıkları - Sayfa 2 EmptyPaz Ekim 25, 2009 2:25 pm tarafından FG || Admin

» Windows Live Messenger 2009
cilt hastalıkları - Sayfa 2 EmptyPaz Ekim 25, 2009 12:04 pm tarafından BeLa

» Sarısın Fıkrası
cilt hastalıkları - Sayfa 2 EmptyPaz Ekim 25, 2009 12:01 pm tarafından BeLa

» FrmGüneş yarışma Bölümü
cilt hastalıkları - Sayfa 2 EmptyPaz Ekim 25, 2009 11:31 am tarafından BeLa

» Photoshop Masteri Alınacak
cilt hastalıkları - Sayfa 2 EmptyPaz Ekim 25, 2009 11:25 am tarafından FG || Admin


 

 cilt hastalıkları

Aşağa gitmek 
Sayfaya git : Önceki  1, 2, 3  Sonraki
YazarMesaj
Posedon
Albay
Albay
Posedon


Mesaj Sayısı : 585
Rep Puan : 884
Teşekkür : 0
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 30
Nerden : Ziyaretemi Gelcen ??

cilt hastalıkları - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: cilt hastalıkları   cilt hastalıkları - Sayfa 2 EmptyPerş. Ekim 15, 2009 5:01 pm

epilasyon

EPİLASYON TEKNİKLERİ

Hazırlayan: Eda BİLSEL

1. Tüylenme

Doğumdan sonra 3. veya 4. ayda tüylenme başlar. İki tip kıl oluşur;
bunlar, kısa, renksiz, ince olan vellus (ayva tüyleri) ve koyu, kalın,
uzun olan terminal kıllardır. Terminal kılların kalıtımsal nedenlerle
büyümesine 'hipertriker', androjen etkisiyle erkeksi karakterde
büyümesine 'hirsutizm' denir. Hirsutizm sorunu olan kişilerin doktor
kontrolünde tedavi olması gerekir, ancak tedaviyle bu kılların tamamı
dökülmeyeceğinden epilasyon da uygulanmalıdır. Hipertrinerin tedavisi
yoktur, oluşan kıllar değişik yöntemlerle yok edilir. Belli başlı
epilasyon yöntemleri şunlardır:

2. İğneli Klasik Yöntem

Epilasyon yapılacak bölge önce alkolle temizlenir, sonra ince bir
iğneyle kıl köküne girilerek elektrik verilir. Bu şekilde kıl kökü
tahrip edilmiş olur. Jilet ya da tüy dökücülerle alınarak kalınlaşmış
tüylere daha fazla elekrik verilmesi gerektiğinden, bu durumda daha
fazla acı hissedilir. Seanslar yüze haftada bir, vücuda 1,5-2 haftada
bir tekrarlanır, süreleri epilasyon yapılan bölgeye göre değişir. Bir
seans yüzde 15 dakika sürerken, vücutta birkaç saatten uzun sürebilir.
Bu yöntem hamileler dışında herkese uygulanabilir. Yanda SORISA cihazı
ile uygulama görülüyor

3. Blend Yöntemi


Bu yöntem klasik iğneli yönteme çok benzer. Aynı şekilde iğneyle kıl
köküne girilerek elektrik verilmesine dayanır. Farkı akımdan sonra
yüksek frekans uygulanmasıdır. Verilen yüksek frekans nedeniyle kıl
kökünde bir çeşit sıvı oluşarak kılı öldürür. Bu sıvının oluşması
beklendiğinden seanslar klasik iğneli yönteme göre daha uzun sürer.
Epilasyondan sonraki ilk 24 saat içinde cilde su ve fondoten, ilk 48
saat içinde de sabun değdirilmemesi gerekmektedir. Bu yöntem
hamilelere, vücudunda platin taşıyanlara, yüksek tansiyon hastalarına
ve regl dönemindekilere uygulanmaz.
Yanda BIOTRON iğneli Dijital Blend epilasyon cihazını görüyorsunuz.



4. Bio-Aktif Sistem

Öncekilerden oldukça farklı olan bu yöntemde epilasyon yapılacak
bölgeye, epilasyondan önce 3 gün üst üste bitkisel ağırlıklı bir
solüsyon olan Biodepyl sürülür. Bu sürede kesinlikle su değdirilmez.
Seans sırasında solüsyon sayesinde yumuşamış bölgedeki tüyler sır ağda
ile alınır ve tekrar Biodepyl sürülür. Sonra epilasyon makinasının bob
adı verilen başlığı ile bu bölgeye 15 dakika kadar masaj yapılır. Bu
yöntemin esasını oluşturan solüsyonun amacı kılları zayıflatmaktır. Bu
şekilde gittikçe zayıflayan kıllar 6 ayla 1 yıl arası bir sürede
tamamen yok olurlar. Seans aralıklerı kılların tekrar uzamasına göre
değişir. Az miktarda da olsa uzayan kıllar için fazla vakit geçirmeden
tekrar epilasyona girilmesi gerekir. Seans uzunluğu komple vücutta en
az 2,5 saattir ve bu süre kılın alınma zorluğuna göre daha da
uzayabilir.

Yanda SORISA cihazı ile uygulama görülüyor.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Posedon
Albay
Albay
Posedon


Mesaj Sayısı : 585
Rep Puan : 884
Teşekkür : 0
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 30
Nerden : Ziyaretemi Gelcen ??

cilt hastalıkları - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: cilt hastalıkları   cilt hastalıkları - Sayfa 2 EmptyPerş. Ekim 15, 2009 5:01 pm

5. Radyo Frekansı İle Epilasyon

Bu yöntem ses dalgalarının kıl kökünde ısıya dönüşerek kıl kökünü
yakmasına dayanır. Acı vermez ve iz bırakmaz. Diğer yöntemlerden farklı
olarak seanslardan sonra denize girilebilir, yıkanılabilir ya da güneşe
çıkılabilir. Kesin sonuç alınması 6 ayla 1 yıl arasında değişir, jilet
kullanımı ya da hormon dengesizliği bu süreyi uzatan faktörlerdendir.
Seans aralığı ise kılların tekrar uzamasına bağlıdır.

6. Foto Epilasyon

Foto epilasyon, lazer gibi ışığın yoğun biçimde deriye verilerek kıl
köklerinin yakılmasıdır. Ancak ışığın dalga boyu lazerinkinden daha
düşüktür. Beyaz ışığın önüne 590-755 nm. arasında değişik dalga boyları
için filtreler takılıp, derinin ve kılın tipine göre seçilerek yöntem
tatbik edilir. 2-5 pals'te 1-5 mm. derinlikteki kıl köklerine
ulaşılabilir. Dalga boyunun değişebilir olması tek dalga boyunda
çalışan lazerlere olan üstünlüğüdür. Epilasyon yapılacak bölge acıyı
hafifletmek ve oluşabilecek kızarıklıkları engellemek için önce buz ile
soğutulur.Yeni sitemlerde acı diğer yötemlere göre daha az hale
getirilmiştir.



Daha sonra özel bir jel sürülerek ışık verilir. Bu sistemde tenin ve
kılın rengi çok önemlidir çünkü ten rengi koyulaştıkça ışık dağılır ve
sonuç alma süresi uzar. Bu nedenle bu yöntem zencilere uygulanamaz.
Önemli olan kılın deri içindeki renginin, deri renginden koyu
olmasıdır. Kesin sonuç 2-5 seans arası alınır ve seans aralıkları aynı
bölge için en az 3 hafta olmalıdır. Tedavi süresince ve tedaviden
sonraki belirli bir süre boyunca güneşe çıkmak ve bronzlaşmak yasaktır.

7. Lazer İle Epilasyon

Lazer seçilmiş dalga boyundaki yoğun ışıktır. Doku, lazer ışığını
emerek ısınır. Özel olarak seçilen dalga boyundaki lazer ışığı, çevre
dokuları etkilemeden sadece kıl köküne etki eder. Lazer ışığı,
epilasyonda 2 önemli vücut yapısı tarafından tutulur. Melanin (cilde
rengini veren koyu renkli piment) ve oksihemoglobin (kandaki oksijen
taşıyan molekül). Melanin kıl ve kıl kökünde bulunduğundan lazer
ışığını daha çok tutar ve ısınır. Kıl köklerinin zayıflamasına ve uygun
gelişmişlikteki kılların yok edilmesini sağlar. İyi bir lazer cihazının
dalga boyu, kıl çevresindeki epidermis deri tabakasının zarar
görmeyeceği bir dalga boyuna sahiptir. Bu yöntemde verilen ışın demeti
kıl köküne ulaşıp, ısı etkisiyle kıl kökünü yok eder. Foto epilasyonda
olduğu gibi ten rengi çok önemlidir, aynı şekilde açık ten ve koyu
renkli kıllar işi kolaylaştırır. Kıl köklerinin tamamen yok edilmesi
2-3 kere lazer uygulanması ile olur. Uygulaması da foto epilasyona
benzer şekilde jel sürüldükten sonra lazer verilmesinden ibarettir.
Yine aynı şekilde tedaviden sonra güneşe çıkmamak gerekir. Seans süresi
yaklaşık 15 dakikadır ve bu süre içerisinde tüm yüz ya da iki koltuk
altı tamamen temizlenebilir.

8. Bazı Lazer Teknikleri

Nd-YAG (Q tetikli) Lazer

Katı hal lazeridir. 1064 ve 532 nanometre dalga boylarındadır. Değişik
teknikler ile daha farklı dalga boylarında da elde etmek mümkündür.
Uygulaması basit, yan etkileri azdır. Çok amaçlı kullanıma izin veren,
oldukça acısız bir yöntemdir. Süratli uygulama yapmak mümkündür. Çevre
dokulara etkisinin az olduğu söylenmektedir.

Ruby (Yakut) Lazer

Katı hal lazeridir. En eski lazer sistemidir. 694.3 nanometre dalga
boyunda, yüksek enerjili ışınlardır. Melanin tarafından
tutulur.Epidermis ve kan hücrelerince de tutulduğu bilinmektedir.
Epilasyon uygulamasında, mutlaka soğutucu ellikler kullanılmalıdır.
Yavaş ve hantal bir sistemdir.

Alexandrite Lazer

Alexandrite lazerinin dalga boyu 755 nanometredir. Melanin tarafından
emilirken, önemli ölçüde oksihemoglobin tarafından tutulur. Süratli bir
yöntemdir. Isı ile kıl dışı dokuların etkilenmesi ve zarar görmesi, bu
sistemde daha ön plandadır. Epidermal cilt yanıklarına neden olabilir.
Acı hissi, diğer lazerlere göre daha fazla olduğu söylenmektedir.

Diode Lazer

Yeni bir lazer sistemidir. Gallium Arsenid diod lazerinin dalga boyu
800-840 nanometredir. Bu lazerlere ait fazla klinik uygulama henüz
tamamlanmamıştır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Posedon
Albay
Albay
Posedon


Mesaj Sayısı : 585
Rep Puan : 884
Teşekkür : 0
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 30
Nerden : Ziyaretemi Gelcen ??

cilt hastalıkları - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: cilt hastalıkları   cilt hastalıkları - Sayfa 2 EmptyPerş. Ekim 15, 2009 5:02 pm

Genital Herpes uçuk

Yaygın adı ile uçuk olarak bilinen lezyon, Herpes Simpleks Virus (HSV) adı verilen virüsün yol açtığı bir enfeksiyondur.


Sadece 45 milyon kişi A.B.D.'de bu hastalğa yakalanmıştır ve her yıl
500.000 yeni vaka ortaya çıkmaktadır. Bu tablonun dramatik olan yanı
hastaların %80'i ya herhangi bir yakınma ortaya çıkmadığı ya da
belirtileri yanlış yorumladığı için hasta olduğunun farkında değildir.

HSV'nin 2 tipi vardır: HSV1 ve HSV2. HSV1 genelde dudak etrafındaki
uçuk şeklinde lezyonlara neden olurken, HSV2 genelde genital organlarda
enfeksiyon yaratmaktadır.

Virus ilk defa enfeksiyon yarattıktan sonra sinir düğümlerinde sessiz
olarak yıllarca bekleyebilmekte ve uygun ortam ve zamanda yeniden
enfeksiyona neden olabilmektedir. Bu nedenle HSV enfeksiyonları sinsi
enfeksiyonlardır.

Belirtiler
Herpes bulguları kişiden kişiye değişir. İlk atakta genelde virüs ile
tamastan sonra 2 gün 3 hafta arası bir sürelik kuluçka devresini
takiben yanma, kaşıntı, bacaklarda ağrı, kalça ve genital bölgede ağrı,
vajinal akıntı, karın boşluğunda dolgunluk hissi görülebilir. Bu ilk
bulgulardan birkaç gün sonra enfeksiyon alanında uçuk tarzı yaralar
ortaya çıkar. Bu yaralar vajinada ve rahim ağzında olabilir. 3-4 gün
içinde bu yaralar iz bırakmadan kaybolurlar. Bu aşamadan sonra virus
omurilik düzeyinde sinir köklerine giderek yerleşir ve burada inaktive
halde beklemeye başlar. Pekçok kişide de periyodik olarak
re-enfeksiyona neden olur. Bu reenfeksiyonlar esnasında virusler
sinirler boyunca ilerleyerek genelde ilk enfeksiyonu yarattığı
alanların yakınında yeni lezyonları yapar.Her enfeksiyon atağı
esnasında gözle görülebilen lezyonların bulunması şart değildir. Çoğu
zaman fark edilmeyen ataklar olur. Bu dönemlerde vajinal salgılar ile
virüs yayılımı olduğundan kadın cinsel partnerine hastalığı
bulaştırabilir.


Genital herpes lezyonunun
tipik görüntüsü
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Posedon
Albay
Albay
Posedon


Mesaj Sayısı : 585
Rep Puan : 884
Teşekkür : 0
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 30
Nerden : Ziyaretemi Gelcen ??

cilt hastalıkları - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: cilt hastalıkları   cilt hastalıkları - Sayfa 2 EmptyPerş. Ekim 15, 2009 5:02 pm

Tanı
Gözle görülebilen lezyonların varlığında tanıyı koymak kolaydır. Ancak
bunun HSV olduğunu göstermek için bazı laboratuvar tetkikleri
gerekebilir. Bunun en iyi yolu aktif enfeksiyon sırasında lezyonlardan
alınacak materyalde viral kültür yapmaktır. Ancak bu oldukça masraflı
bir tekniktir. Materyalde virus üretilememesi hastalık olmadığı
anlamına da gelmez. Kesin tanının çok zor olması nedeni ile pekçok vaka
hatalı olarak teşhis ve tedavi edilmektedir. Kanda yapılan immünolojik
testler ile de HSV varlığı saptanabilir. Ancak bu testler aktif
enfeksiyonu göstermez. Sadece kişinin hayatının herhangi bir döneminde
enfeksiyon geçirip geçirmediğini ve bağışıklık sisteminin virüse karşı
antikor geliştirip geliştirmediğini belirler. Antikorlar bulunsa bile
bunlar kişiyi yeni enfeksiyonlardan korumaz. Kan testi ayrıca oral ve
genital enfeksiyonların ayrımını da sağlayamaz. Son zamanlarda HSV1 ve
HSV2'yi ayrıdedebilen kan testleri geliştirilmiş olmakla beraber
bunların yaygın kullanımı henüz daha mevcut değildir.

Tedavi
Günümüzde Herpes tedavisi için değişik ilaçlar mevcuttur ancak bu
ilaçlar kesin tedavi sağlayamamaktadırlar. Viral bir enfeksiyon olduğu
için antibiyotikler etkisiz olmaktadır. İlaçlar sedece ilk atağın
şiddetini azaltmakta ve süresini kısaltmakta , daha sonraki atakların
ise sıklığını düşürmektedir. HSV enfeksiyonu geçiren kişiler bazı
birkaç basit kurala uyarak enfeksiyonun süresini ve bulaşıcılığı
azaltabilirler. Bu önlemlerden en basit fakat en önemli olanı enfekte
alanı temiz ve kuru tutmaktır.

Uçuk olan bölgeye dokunmamak ya da dokunduktan sonra hemen elleri yıkamak son derece önemlidir.

Lezyonlar tamamen iyileşene kadar cinsel ilişkiden kaçınmak da önemli bir konudur.

Tekrarlayan enfeksiyonlar travma, soğuk algınlığı, adet görme ya da
stress gibi vücut direncini düşüren durumlarda ortaya çıkmaktadır.

Riskler
Genital Herpes enfeksiyonu bazı riskleri de beraberinde getirir.Ancak
uzun dönem hayat kalitesini etkileyebilecek etkileri yoktur. Gebelik
gibi genel vücut direncinin azaldığı durumda olan kişiler aktif
enfeksiyon açısından dikkatli takip edilmelidirler. Eğer Herpesin ilk
atağı gebelik esnasında ortaya çıkarsa bu durumda virüs bebeğe
geçebilir ve bu tür gebeliklerde erken doğum riski her zaman bulunur.
Neonatal herpes ile doğan (anne karnında iken virüs ile temas eden ve
enfekte olan) bebeklerin %50'sinde nörolojik hasarlar ve ölüm meydana
gelir. Bebeklerde beyin iltihabı, göz problemleri, ciddi boyutta
döküntüler ortaya çıkar ancak bu bebeklerin büyük bir kısmı antiviral
ilaç tedavilerinden yarar görürler. Bebeklerdeki risk büyük ölçüde
annenin geçirdiği atağın ilk ya da tekrarlayan atak olmasına bağlıdır.
Aktif enfeksiyon varlığını araştırmak için yapılan viral kültürlerin
sonucu uzun bir süre aldığı için genital herpesden şüphelenilen
vakalarda doğum şekli olarak sezaryen tercih edilir. Eğer aktif
enfeksiyon yok ise sezaryen şart değildir
Bua yazı Dr.Alper MUMCU
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Posedon
Albay
Albay
Posedon


Mesaj Sayısı : 585
Rep Puan : 884
Teşekkür : 0
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 30
Nerden : Ziyaretemi Gelcen ??

cilt hastalıkları - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: cilt hastalıkları   cilt hastalıkları - Sayfa 2 EmptyPerş. Ekim 15, 2009 5:02 pm

Genital Siğil uçuk

Kondilom ya da condyloma accumunata adı verilen genital siğiller pek
çok kadına sıkıntı veren tatsız lezyonlardır. Tekrarlama eğiliminin
olması çoğu zaman kadının moralini bozar. Kondilomlar cinsel yolla
bulaşan ve human papilloma virus (HPV) adı verilen bir virusun neden
olduğu enfeksiyonlardır.

Kondilomlar cinsel yolla bulaşan ve human papilloma virus (HPV) adı verilen bir virusun neden olduğu enfeksiyonlardır.


HPV sadece genital siğillere neden olmaz. Bu virusun 60'dan fazla
değişik alt grubu vardır ve bu gruplardan bazılarının rahim ağzı
kanserine neden olduğu bilinmektedir. Bazı tipleri ise anus kanserine
yol açabilmektedir. Her HPV enfeksiyonu kondilom ya da kansere neden
olmaz. Aslında çoğu enfeksiyon belirti vermeden geçirilir. Kişinin
bağışıklık sistemi bu virüs ile başedebilir ve belirtiler ortaya
çıkmadan hastalık etkisiz hale getirilir. Ancak bu başarı HPV'nin
tehlikesiz olduğu sonucunu çıkarmaz. HPV enfeksiyonunun henüz bir
tedavisi ya da aşısı olmadığından bu hastalığın tedavisinde en önemli
faktör hastalığı bilmek ve

Bulaşma genital HPV hastalığı taşıyan bir bireyle girilen her türlü
cinsel ilişki ile bulaşabilir. Virüs, ilişki sırasında ciltte ortaya
çıkan mikroskopik yırtıklar ve sıyrıklar vasıtası ile ciltten cilde
temas yolu ile bulaşır. Virüsün erkek menisi içinde de saptanması vücut
sıvılarının teması yolu ile de bulaşabileceğini düşündürmektedir. Virus
ile tamas eden herkesde enfeksiyon bulguları ortaya çıkmaz ancak
kondilom ortaya çıkan bireylerin %60-90'ının partnerinde de virüs
olduğu saptanmıştır. Virüs birkere vücuda girdikten sonra uzun yıllar
sessiz kalabilir. Cinsel yönden aktif olan herkeste görülebilir. En çok
birden fazla sayıda partneri olan, ya da partneri birden fazla kişi ile
birlikte olmuş 15-30 yaş arası kişilerde görülür. Gebelik esnasında çok
hızlı bir seyir izler. Nadiren anneden bebeğine geçebilir.

Kuluçka dönemi
Kuluçka süresi belirli değildir. Virüsle temasdan aylar ya da yıllar
sonra bulgular ortaya çıkabilir. Hastaların büyük kısmında 1-6 ay
içinde belirti verir.

Belirtileri
Genelde dış genital bölgede küçük siğiller ortaya çıkar. Bunlar kişinin
kendisi tarafından görülebilir ya da elle hissedilebilir. Siğiller
yumuşak, pembe-beyaz renkli, karnıbahar benzeri oluşumlardır. Tek ya da
grup halinde olabilirler. Zaman zaman dışarı kabarık olmayıp düz olarak
bulunurlar. Nadiren vajina içinde,makat çevresinde ağız ve boğazda da
görülebilirler. Kondilomda ağrı olmaz, fakat arasıra kaşıntı ve yanma
görülebilir.

Tedavi olmadığı taktirde siğiller hiçbir değişikliğe uğramadan uzun bir
süre kalabilir, acak bu davranışları oldukça nadirdir. Genelde sürekli
olarak büyüme ve yayılma eğilimleri vardır. Kondilom ile birlikte başka
bir vajinal enfeksiyon varsa bu büyüme daha hızlı olur. Çoğunlukla
vücudun nemli ve sıcak bölgelerine doğru yayılma gösterir. Eğer vajina
ve makat civarında anormal renk ve şekil değişiklikleri ile anormal
kabarıklıklar görülürse, genital bölgede kaşıntı, yanma ve kanama
varsa,partnerde kondilom var ise ya da daha önceden geçirmiş ise
mutlaka bir jinekolojik muayeneden geçmek gerekir.


Tipik bir kondilom lezyonu
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Posedon
Albay
Albay
Posedon


Mesaj Sayısı : 585
Rep Puan : 884
Teşekkür : 0
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 30
Nerden : Ziyaretemi Gelcen ??

cilt hastalıkları - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: cilt hastalıkları   cilt hastalıkları - Sayfa 2 EmptyPerş. Ekim 15, 2009 5:02 pm

Tipik bir kondilom lezyonu




Kondilomun tipik görünüşü

Tanı
Tanı muayene esnasında lezyonların görülmesi ile konur. Bazen bazı
solüsyonlar uygulanarak ciltteki renk değişikliklerinden siğil olup
olmadığı anlaşılabilir. Dıştan görünen herhangi bir lezyonun olmadığı
durumlarda rahim ağzının büyüteç benzeri kolposkop adı verilen bir
cihaz ile incelenmesi ile tanı konabilir. Smear testi kondilomun tanı
ve takibinde son derece önemlidir. Hayatının herhangi bir döneminde
kondilom geçiren kişiler yılda bir defa smear yaptırmalıdırlar.
Kondilom tanısı konan kişilerin partnerleri de mutlaka muayene olmalı
ve gerekir ise tedavi edilmelidir. Çünkü tedavi edilmemiş bir eş
enfeksiyonun sürekli yeniden bulaşmasına neden olabilir.

Tedavi
Kondilom ihmal edilmemesi gereken bir hastalıktır.Tedavide virüsü yok
etmek mümkün değildir. Tedavi sadece siğilleri ortadan kaldırır. Pek
çok vakada tek sefer tedavi yeterli olmamakta en az 2 seans
gerekmektedir. Tedavide tıbbi ve cerrahi yaklaşımların ikiside
uygulanabilir. Tıbbi tedavi olarak dıştan sürülen bazı ilaçlar
kullanılabilir ancak bu uzun süreli ve zahmetli bir tedavidir. Çoğu
ilaç hasta tarafından değil hekim tarafından uygulanmalı ve direk
lezyonun üstüne tatbik edilmelidir. Normal dokuya temas ettiğinde
pekçok ilaç tahribata neden olur. Bu nedenle son derece dikkatli
uygulama gerekir. Bazı ilaçlar ise direk olarak lezyona hekim
tarafından enjekte edilir.

Cerrahi tedavide en çok uygulanan yöntem lezyonun yakılması ya da
dondurulmasıdır. Burada amaç lezyonun tahrip edilmesidir. Dondurma
işleminde (krioterapi, cryotherapy) sıvı nitrojen ya da karbondioksit
kullanılır. yakma işleminde ise laser ya da elektrokoter uygulanır.
Bazı büyük lezyonlar cerrahi olarak çıkarılmayı gerektirebilir.
Dondurma hariç diğer cerrahi işlemler için lokal ya da tercihan genel
anestezi uygulanır.

Önlem
Genital siğil riskini azaltmanın en etkili yolu birden fazla sayıda
partner ile birlikte olmamaktır. Ancak bunun mümkün olmadığı durumlarda
prezervatif en etkili önlem yoludur. Prezervatif siğillerin yanısıra
cinsel yolla bulaşan AIDS'de dahil olmak üzere pekçok hastalığa karşı
koruma sağlar. Siğiller kondomun kapladığı alan dışında da
bulunabildiğinden prezervatif zaman zaman etkisiz kalabilir.

Bu yazı Dr. Alper Mumcu
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Posedon
Albay
Albay
Posedon


Mesaj Sayısı : 585
Rep Puan : 884
Teşekkür : 0
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 30
Nerden : Ziyaretemi Gelcen ??

cilt hastalıkları - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: cilt hastalıkları   cilt hastalıkları - Sayfa 2 EmptyPerş. Ekim 15, 2009 5:03 pm

Genital tüberküloz

Tüberküloz yani verem bir zamanların en tehlikeli ve en ölümcül
hastalığıydı. Günümüzde ise eskisi kadar yaygın olmasa bile hala daha
özellikle ülkemizde yaygın olarak görülmekte olan bir hastalıktır.
Ancak geliştirilen antibiyotik ve aşılar sayesinde hem önlenebilen hem
de tedavi edilebilen bir hastalıktır. Son 50 yılda tüberküloz
tedavisindeki gelişmelere ve gelişmiş ülkelerde büyük ölçüde yok
edilmiş olmasına karşın tüm dünyada bakıldığında önlenebilen ölüm
sebepleri arasında 5. sıradadır.

Dünya Sağlık teşkilatı 1990 yılında tüm dünyada 2.910.000 kişinin bu
hastalık nedeni ile hayatını kaybettiğini açıklamıştır. Çarpıcı olan bu
ölüm vakalarının sadece 40.000'inin gelişmiş ülkelerde meydana
gelmesidir.

Uzun süre belirti vermemesi nedeni ile ve ihmalkarlıklar sonucu
ülkemizdeki tüberküloz görülme sıklığı tam olarak bilinmemekte,
hastaların önemli bir kısmı saptanamamakta ve teşhis konulan hastalar
yeterli düzeyde takip edilememektedir. Tüberküloz en sık solunum
yollarını tutmaktadır. Bu hastaların %2-5 kadarında da genital
tüberküloz saptanmaktadır.

Genital tüberküloz primer ve sekonder olarak ikiye ayrılır. Son derece
nadir olan primer genital tüberkülozda mikroorganizmanın ilk enfeksiyon
yarattığı alan genital organlardır. Vakaların %99'dan fazlası sekonder
tüberkülozdur. Burada vücudun başka bir yerinde (genelde akciğerler)
bulunan enfeksiyon kan yolu ile genital organlara yayılır (dessendan
enfeksiyon).

Dış genital organların tüberkülozu son derece nadirdir. En sık endometrium ve adneksler (yumurtalıklar ve tüpler) tutulur.

Klinik
Genital tüberküloz vakalarında tüberküloz için tipik olan yorgunluk,
kilo kaybı, gece terlemeleri, gece yükselen ateş çok nadir görülür.
Genital tüberkülozlu hastalarda en sık başvuru sebebi infertilitedir.
Hastalarda %25-50 oranında pelvik ağrı ve %10-40 oranında anormal
kanama görülür. Endometriumda olan harabiyet nedeni ile zarlar
birbirine yapışır (Asherman sendromu) ve bu durum hem infertiliteye hem
de adet kanamasının azalmasına ya da olmamasına neden olur. Tüpler
sıklıkla iki taraflı tutulur ve histerosapingografide (rahim filmi)
görünümü tipiktir.

Tanı
Genital tüberkülozdan şüphelenilen vakalarda aile ve kişinin kendi
öyküsü önemlidir. Daha önceden tüberküloz tanısı alıp almadığı, ailesi
ve yakın çevresinde bu hastalığa sahip kişi olup olmadığı araştırılmalı
ve detaylı bir fizik muayene yapılmalıdır. Tanıya yardımcı olması
açısından akciğer grafisi çekilmeli ve PPD testi yapılmalıdır.
İnfertilite nedeni ile müracaat etmiş hastalarda HSG çekilmeli, gerekli
vakalarda endometrium biopsisi yapılmalıdır.

Tedavi
Genital tüberkülozun tedavisi tıbbidir. Ancak gelişmiş olan infertilite
vakalarında tedaviye yanıt çok iyi değildir. Sebat eden vakalarda
cerrahi tedavi de uygulanabilir. Çocuk isteği olmayan kadınlarda rahim
alınabilir. Genital tüberküloz tedavisi güç ve yüzgüldürücü olmayan bir
hastalıktır.
"Bu yazı Dr. Alper Mumcu
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Posedon
Albay
Albay
Posedon


Mesaj Sayısı : 585
Rep Puan : 884
Teşekkür : 0
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 30
Nerden : Ziyaretemi Gelcen ??

cilt hastalıkları - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: cilt hastalıkları   cilt hastalıkları - Sayfa 2 EmptyPerş. Ekim 15, 2009 5:03 pm

impetigo

Klinik bulgular : Büllöz olmayan formu, sıklıkla yüz ve ekstremitelerde
, kesi, çizik, böcek ısırması gibi minör bir travma sonucu oluşur.
Eritemli bir zeminde papül, ardından küçük bir vezikül şeklinde başlar,
hızla püstüle ve rüptüre olur. Pürülan akıntı kurur ve karekteristik
kalın, sarı-yeşil kabuklar oluşur. Bal peteği görünümündedir. Kaşıntı
sıktır ve kaşınmayla yayılır. Yüzeyeldir, ülsere olmaz ve dermisi
infiltre etmez. Hafif bölgesel bir lenfadenopati olabilir. Sistemik
infeksiyon bulguları , ateş çok nadirdir. Ağrısızdır ve skar bırakmaz.
Grup A streptokoklar tarafından oluşan impetigo bazen poststreptokokal
glomerulonefrite yol açabilir. Büllöz impetigo; yenidoğan ve
infantlarda oluşur. Vezikül olarak başlar, sonra bül haline geçer ,
büller kolayca rüptüre olur, kırmızı bir yüzey oluşur, sonra açık
kahverengi krutlar ortaya çıkar. Sıklıkla boyun, yüz ve çeneyi tutar.

Etyoloji : Etken genellikle A grubu beta hemolitik streptokok veya
Staphylococcus aureustur. Birlikte de olabilirler. Büllöz impetigoda S.
aureus etkendir(grup II bakteriofaj içeren ). Yenidoğan da B grubu
streptokoklar da etken olabilir.

Epidemiyoloji : Streptokokal impetigoda genelde fiziksel temasla geçiş
söz konusudur. . Epidemiler yapabilir. İmpetigoyu takiben de çoğunlukla
üst solunum yolunda da kolonize olur.

Tanı : Kesin tanı enfekte bölgeden S.pyogenes veya S.aureus’un kültürde
izolasyonu ile konur. Genellikle mikrobiyolojik çalışma gerekmez. Gram
boyama yapılabilir.

Ayırıcı tanı : Tipik olmakla birlikte başlangıçta su çiçeği, mantar
enfeksiyonları, Herpes simplex virus enfeksiyonları, akut püstüler
psöriazis ile karışabilir.

Tedavi : Lokal yara bakımı yararlıdır(su ve sabunla yıkama). Topikal
antibiyotik; bacitracin, neomycin-bacitracin, mupirocin de
kullanılabilir. Günde 3 kez , 7-8 gün uygulama yeterlidir. Yaygın
impetigo, aile içi infeksiyon varsa , kreş grubu veya atletik takım ve
büllöz impetigoda topikal ajanlar yeterli olmaz. Sistemik
antimikrobiyal ajan kullanımını gerektiriyorsa; Penisilin veya
amoksisilin verilir.. Oral 1.jenerasyon sefalosporinler, penisiline
allerjisi olanlarda; eritromisin, azithromycin doz clarithromycin
verilir. Stafilokokların etkin olduğu düşünülüyorsa, büllözse;
penisilinaza dirençli oral penisilin ör:dicloxacillin--cloxacillin veya
I.jenerasyon sefalosporinler; cephalexin, cephradine veya , cefadroxil
oral kullanılabilir.Cefixim S.aureusa etkin olmadığı için kullanılmaz.
Amoksisilin/clavulanic asit, Clindamycin veya
trimethoprim/sulfamethoxazole 160/800 mg.lıktan oral yolla günde iki
kez verilebilir. Gerekirse diğer antistafilokokal ajanlar da
kullanılabilir. Oral ajanlarla tedavi süresi bir haftadır.

Dozlar : Penisilin : Oral penisilinV ; 25000-90.000Ü/kg/gün, dört
dozda, 10 gün ,erişkinde; 250 mg , oral, 4 kez/gün veya benzathin
penisilinG ;300 000-600.000Ü çocuk, 1200 000Ü erişkin olarak tek doz
kas içine uygulanır.

Amoksisilin : 25-50mg/kg/gün, üç dozda, erişkin:1.5gr. iki-üç dozda

Ampicillin : 50-100mg/kg/gün, 4 dozda, erişkin: 2-4 gr/gün, 4 dozda

Oral 1.jenerasyon sefalosporinler : Cephadroxil oral; 30mg/kg/gün, iki
doza bölünerek, erişkinde 2gr. iki doza bölünüp, , cefpodoxime;
10mg/kg/gün 2 dozda, erişkinde 800mg, iki doza bölünüp, cefprozil;
15-30mg/kg/gün iki doza bölünüp, erişkinde 1 gr/gün iki dozda,
ceftibuten 9mg/kg/gün, bir doz, cephalexin ; 25-50mg/kg/gün 4 doza
bölünerek, erişkinde günlük doz 1-4 gr, cephradine; 25-50mg/kg/gün 2-4
dozda ,erişkinde 250mgx4 doz.

Erythromycin: Yenidoğanda doz : 2000gr.dan düşük ağırlıklı
bebekte;10mg/kg ağırlıklıda 12 saatte bir , 2000gr.dan büyükte;
10mg/kg, 8 saatte bir , 20-50mg/kg 2-4 dozda erişkinde 6 saatte bir
250-500mg olarak.

Azithromycin 5-12mg/kg gün tek doz, erişkin : 500mg/gün veya İlk gün
0.5 gr.daha sonra 250 mg/gün toplam 5 gün.maksimum doz; 600 mg.
Clarithromycin 7.5 mg/kg/gün iki dozda, erişkinde 1 gr/gün, iki dozda,. 10 gün verilir.

Dicloxacillin : 3.125-6.25 mg/kg-cloxacillin 12.5 mg/kg dörde bölünüp,
erişkinde 250mg oral 4 kez/günde) veya sefalosporin: cephalexin,
cephradine (25-50mg/kg) ikiye bölünüp(erişkinde 250mg , oral, günde 4
kez) veya , cefadroxil 30mg/kg /gün, iki dozda kullanılabilir.
Amoksisilin/clavulanic asit:25-45 mg/kg/gün, 2-3 dozda(formülasyona göre), erişkin:1.5 gr./gün, üç dozda.

Clindamycin : 2000gr.dan düşük yenidoğanda 5mg/kg, 12 saatte bir, 1
haftadan büyükse 5mg/kg 8 saatte bir, 2000gr.dan büyük ve 1 haftadan
küçüklerde 5mg/kg, 8 saatte bir, bir haftadan büyüklerde 5mg/kg 6
saatte bir , infantlarda; 15-25mg/kg/gün 3-4 doz oral, erişkinde
150mg-450mg, 4 kez günde oral.

Trimethoprim/sulfamethoxazole : 8mg/kg/gün(trimethoprime göre), 2
dozda, erişkin; 160/800 mg.lıktan oral yolla günde iki kez verilebilir.

Korunma : Kişisel temizlik kurallarına uymak. Cilt infeksiyonu olanlar
antimikrobiyal tedaviye başladıktan 24 saat sonraya dek okula
gönderilmemeli, mümkünse o sürede yakın temastan uzak durmalı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Posedon
Albay
Albay
Posedon


Mesaj Sayısı : 585
Rep Puan : 884
Teşekkür : 0
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 30
Nerden : Ziyaretemi Gelcen ??

cilt hastalıkları - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: cilt hastalıkları   cilt hastalıkları - Sayfa 2 EmptyPerş. Ekim 15, 2009 5:03 pm

kepek saçta kepeklenme

Şikayet

Kafa derinizden beyaz beyaz bir şeyler dökülüyor.

Nedenleri

Derideki yağbezleri iltihabı : Omuzlarınıza adeta kar taneleri düşüyor,
başka belirti yok. Veya kaşlarınızda, burnunuzda, kulaklarınızın
arkasında, hatta koltuk altlarınızda ve cinsel organlarınızda çok
miktarda pul pul kabuk ya da kepek var. Kızarma, kabuk bağlama ve
akıntı görülüyor. Bunun nedeni kesinlikle bilinmiyor, ancak bu
muhtemelen aşırı yağlanmayla birlikte görülen ve çoğunlukla fiziksel ya
da duygusal stresle, aşırı sıcak ve nemli havayla veya soğukla daha da
kötüleşen bir mantar enfeksiyonundan kaynaklanabilir.

Kendi kendine yardım yöntemleri genellikle işe yarar.

Sedef hastalığı : Önce kepek vardı, ama artık lekeler başladı ve bu
beyaz pullarla kaplı kabarık lekeler saç derisine, dizlere, dirseklere
ve kaba etinize yayıldı.

Lekeler kaşınıyor veya ağrı yapıyor. Tırnaklarınızda yumuşama ve renk atma, eklem ağrıları ve sertleşme de söz konusu olabilir.

Mantar Enfeksiyonu : Saç derinizde kaşınan, kırmızı veya gri lekeli
pullar var. Muhtemelen saçınız biraz döküldü. Mantar enfeksiyonlarına
mikroskopik organizmalar yol açar. Tutulmalar hafif ile ağır arası
derecelerde olabilir. Enfeksiyon genellikle hijyene dikkat etmemenin
sonucudur. Bazen reçetesiz veya reçeteli ilaç gerekebilir.

Kendiniz Ne Yapabilirsiniz?

Reçetesiz veya reçeteyle verilmiş ve sülfür, asit salisilik, selenyum
veya katran içeren bir şampuanla her gün yıkayın. Talimatlara harfiyen
uyun ve iyice durulayın. Bir güçlendirici yararlı olabilir.

Önleme

Kepeğe karşı şampuanı ara sıra, normal şampuan kullanımının arasında
kullanın. Farklı şampuanları deneyin, iki şampuanı değişmeli kullanın
veya birkaç günde bir şampuan değiştirin.

Öteki Nedenler

Kontakt dermatit

Çocuğunuzun Tedavisi

Yumuşak bir saç fırçası veya diş fırçasıyla saç derisinin rahatsız
bölgesini (pullu, kırmızı, kabuklu ya da akıntılı kısmını) yumuşatın.
Kabuklar çıkmayacak kadar sertse, ılık bebe yağı sürün ve çocuğunuzun
başına ılık havlu sarıp 15 dakika beklettikten sonra kepek giderici
şampuanla yıkayın, ancak şampuan çocuğun gözüne kaçmasın.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Posedon
Albay
Albay
Posedon


Mesaj Sayısı : 585
Rep Puan : 884
Teşekkür : 0
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 30
Nerden : Ziyaretemi Gelcen ??

cilt hastalıkları - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: cilt hastalıkları   cilt hastalıkları - Sayfa 2 EmptyPerş. Ekim 15, 2009 5:04 pm

Klamidya enfeksiyonu

Klamidya enfeksiyonu chlamydia trachomatis adı verilen bir bakterinin
sorumlu olduğu bir hastalıktır ve özellikle gelişmiş ülkelerde cinsel
yolla bulaşabilen hastalıkların en sık görülenidir.

A.B.D.'de her yıl 4 milyon yeni klamidya vakası görülmektedir ve
maalesef bu kadınların %40'ından fazlası hasta olduğunun farkında
değildir. Çoğu zaman enfeksiyon herhangi bir belirti vermez ve başka
bir nedenden dolayı doktor kontrolüne gidene kadar fark edilmez.
Problemin erken dönemde fark edilebilmesi için yılda bir ya da tercihan
6 ayda bir doktor kontrolü ve tarama testlerinin yapılması şarttır. Bu
özellikle genç kadınlarda ve birden fazla partneri olan 35 yaş üstü
kadınlarda önemlidir.

Belirtileri
Genelde belirti vermemesine rağmen bazı kadınlarda hafif sarımsı
akıntı, idrar yaparken yanma, sık idrara çıkma, vajinal bölgede yanma
ve kaşınma, kızarıklık, şişlik, dış genital organlarda yaralar, ilişki
esnasında ağrı ve anormal kanama gibi kalmidya enfeksiyonuna özgü
olmayan nonspesifik tabir edilen belirtiler olur. Erkeklerde ise en sık
bulgu penisden olan akıntı ve idrar yaparken olan yanmadır.

Tanı
Tanı hastanın öyküsü ve muayene esnasında alınan servikal doku
örneğinin laboratuvarda incelenmesi ile konur. Bu masraflı bir teknik
olmasına ve heryerde yapılamamasına rağmen en etkili teşhis yöntemidir.

Klamidyayı saptayacak ve tarama testi olarak kullanılabilecek idrar
analiz teknikleri geliştirmek amacı ile çalışmalar sürdürülmektedir.
Klamidya saptandığında kişinin son 1 hafta içinde ilişkide bulunduğu
bireyler de taranmalıdır.

Tedavi edilmediği taktirde klamidya enfeksiyonununen ciddi sonucu infertilitedir.

Pek çok kadında pelvik iltihabi hastalığın etken faktörü klamidyadır ve
vücuda girdikten uzun yıllar sonra bu tabloya neden olabilir. Klamidya
enfeksiyonu karın boşluğu içerisinde yapışıklıklara neden olur ve uzun
dönemde çocuk sahibi olmada güçlükler meydana gelebilir.Enfeksiyon
varlığından habersiz olan gebe kadınları bekleyen en büyük tehlike ise
erken doğum riski ve bundan çok daha önemlisi doğum esnasında
mikroorganizmayı bebeğe bulaştırmaktır. Klamidya bebeklerde göz
iltihaplarına neden olur. Trahom adı verilen bu hastalık körlükle dahi
sonuçlanabilir. Ayrıca yenidoğanlardaki diğer bir tehlike de klamidya
zaatürresidir. Bu nedenle gebe olan her kadında klamidya taraması
iddeal olarak yapılmalıdır.

Önlem
Klamidya enfeksiyonundan korunmanın en etkili yolu diğer bütün cinsel
yolla bulaşan hastalıklarda olduğu gibi (uzun süreli tek eşli bir
ilişki yok ise) kondom kullanmaktır. Bunun dışında yıkanırken akan
suyla yıkanmak yani duş yapmak, vajina içini su ile yıkamamak, sentetik
iç çamaşır yerine pamuklu olanları tercih etmek, çok dar pantolon
giymemek gibi basit kurallara dikkat etmek tüm vajinal enfeksiyonlardan
korunmada olduğu gibi klamidyadan da korunmada etkilidir. En az yılda
bir herhangi bir yakınma olmasa bile kontrole gitmek de genel sağlık
açısından önemlidir.

Tedavi
Klamidyanın tedavisi antibiyotikler ile olur.Yapılan araştırmalar
sonucu Amerikan Hastalık Kontrol ve Öneme Dairesi klamidya
enfeksiyonları için standart protokoller önermiştir. Bu tedaviler ile
klamidya herhangi bir zarar yaratmadan tedavi edilebilir. Klamidya ile
gonore (bel soğuklu) genelde birarada bulunduğundan bu hastalıklardan
bir teşhis edildiğinde diğerine yönelik tetkik ve tedaviler de mutlaka
yapılmalıdır.
"Bu yazı Dr. Alper Mumcu
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Posedon
Albay
Albay
Posedon


Mesaj Sayısı : 585
Rep Puan : 884
Teşekkür : 0
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 30
Nerden : Ziyaretemi Gelcen ??

cilt hastalıkları - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: cilt hastalıkları   cilt hastalıkları - Sayfa 2 EmptyPerş. Ekim 15, 2009 5:04 pm

KONTAKT DERMATİT VE MESLEKİ EKZEMA


Erişkinler arasında, ekzemanın en çok rastlanan tipi kontakt
dermatittir. İki tip kontakt dermatit vardır; allerjik kontakt dermatit
ve irritan dermatit. Her ikisi de zararlı maddelerin direkt teması ile
ortaya çıktığından klinik olarak ayrımları zordur

Kontakt dermatitin üstesinden gelebilmek için bu zararlı maddeler ile temas durumunun ortadan kaldırılması gerekmektedir.

Allerjik Kontakt Dermatit
Allerjik kontakt dermatit sadece allerjiye eğilimli kişilerde görülür.
Görülen karakteristik kırmızı, ekzematöz leke belirli allerjenlerle
direkt temas sonrası ortaya çıkmaktadır. Allerjik reaksiyona yol
açabilecek çok sayıda diğer maddeler de olmasına rağmen bu konuda en
sabıkalı olanlar nikel, kauçuk (lastik vb.), lanolin ve kumaş
boyalarıdır.


Kontakt Dermatit
İrritan kontakt dermatit, kişinin irritanlarla (temas sonucu zarar
verebilecek maddeler) defalarca temas etmesi sonucu oluşur. Bu
irritanlar, derinin lipid tabakasını ortadan kaldırmakta, dolayısıyla
da bu tabakanın koruyucu özelliği yok olmakta ve zararlı maddelerin
deriden yüksek oranda emilmesine yol açmaktadırlar.

Islak giysi içindeki kauçuk dikiş alerjisi
Başlangıçta, deride birikim sonucu oluşan bu hasar görülmeyebilir çünkü
zararlı maddeye karşı vücut aylarca ve hatta yıllarca tolerans
gösterebilir. Ancak, bu olumsuz durumun deride defalarca tekrarlanması
sonucunda öyle kritik bir noktaya gelinir ki, bu maddelerin küçük
miktarlarda dahi teması sonucu hastalık başlayabilmektedir.

İrritan Kontakt Dermatite Neden Olabilecek Maddeler

Alkaliler Zayıf asitler Makine ve motor yağları Sabunlar
Deterjanlar Terebentin, tiner, aseton, kuru temizleme sıvıları gibi çözücüler.

El sırtları, parmakların avuç içine bakan tarafları, bilekler ve ön kol
kısımları irritanlar ile en sık temas eden yerler olmalarından ötürü,
hastalıktan en sık etkilenen yerlerdir.Bu tip dermatitin erken
evrelerinde, irritan maddelerin sık birikim yaptığı parmak arası
boşluklarında kurumalar görülür .Eğer irritan madde ile kontakt devam
ederse elin bütünü etkilenebilir ve etkilenen deride acı, hassasiyet ve
hareket kısıtlılığı gelişir.



Mesleki Ekzamanın Gelişimi
Sıklıkla, kişinin mesleği ile ilgili günlük aktiviteleri, irritan veya
allerjik maddelerle karşı karşıya kalmasına neden olmaktadır .Nem, ısı,
sürtünme ve basınç koşulları altında irritasyona neden olan adı geçen
maddelerin etken olduğu çalışma ortamı, bu hastalık için başlı başına
bir anlam içermektedir. Eğer ortam devam ederse, meslek ile ilgili
ciddi deri rahatsızlıkları ortaya çıkabilir.

Oluşan yaraların şiddetli ve ağrılı olması durumunda, o kişinin etkin
bir şekilde çalışabilmesi mümkün olmayabilir. Bunun yanısıra, bu
durumdaki kişiler, derilerindeki hoş olmayan görüntüler nedeniyle
içinde bulundukları toplum tarafından dışlanabilirler.Diğer birçok deri
hastalığında olduğu gibi, ekzama ile de ilgili çok sayıda söylenti
bulunmaktadır.



Ne yazık ki, hala birçok kişinin bu hastalığa yaklaşımı ile ilgili
yanlışlıklar vardır. Bu hastalık ile ilgili yeterli bilgi sahibi
olmayan birçok insan ekzemayı bulaşıcı bir hastalık sanmakta ve havlu,
terlik gibi kişisel eşyaların paylaşımı ile veya direkt temas yoluyla
hastalığın bir diğerine geçebileceğine inanmaktadır. Ekzama, hiçbir
şekilde bulaşıcı bir hastalık değildir ve yukarıda adı geçen yolların
hiçbiriyle kişiden kişiye geçmesi söz konusu değildir. Bir kişinin, bu
hastalığa yakalanması için ya kişisel allerjik bir durumun oluşumu ya
da irritan maddelerle uzun süre teması gereklidir.

Mesleki dermatitler, her yıl binlerce gün iş kaybına neden olmaktadır.

Bazı mesleklerin, kontakt dermatit açısından yüksek risk içerdikleri
bilinmektedir.Kronik kontakt dermatit açısından yüksek risk grubundaki
meslekler :

Fırıncılar Güzellik uzmanları Kasaplar Temizlik işçileri
Aşçılar İnşaat işçileri Diş teknisyenleri Balıkçılar Bahçıvanlar
Kuaförler Metal işçileri Motor -mekanik işçileri (örn.Oto tamircileri)
Matbaa işçileri Sağlık personeli



Kontakt Dermatit ve Mesleki Ekzamanın Tedavisi
Kontakt dermatitin erken tanımlanması kesinlikle bir avantajdır, şöyle
ki, gerek işyeri gerekse evdeki potansiyel irritan veya allerjik
maddeler, mümkün olduğunca çabuk bir şekilde ortamdan
uzaklaştırılabilir.

Olaya neden olan maddelerle temas kaçınılmazsa ,hastalar kullanım
konusunda, işverenler ise koruyucu kremler, giyecek malzemesi ve özel
temizlik uygulamaları gibi koruyucu önlemler konusunda eğitilmelidirler
Şiddetli vakalarda, meslek değişimi önerilebilir.Bunun yanısıra,
yumuşatıcı kremleri ve uygun topikal kortikosteroidleri, olayı başlatan
zararlı maddeden uzak kalmak suretiyle kullanımını içeren bilinçli
tedaviler, hastaların büyük bir çoğunluğunda etkili olmaktadır.Schering
Alman İlaç Firması, dermatologlarla bir uyum içinde sürdürdüğü
araştırma ve gelişmelerle bu alanda hizmet vermektedir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Posedon
Albay
Albay
Posedon


Mesaj Sayısı : 585
Rep Puan : 884
Teşekkür : 0
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 30
Nerden : Ziyaretemi Gelcen ??

cilt hastalıkları - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: cilt hastalıkları   cilt hastalıkları - Sayfa 2 EmptyPerş. Ekim 15, 2009 5:04 pm

Kıllanma Hirsutizm

Vücudun normalden aşırı kıllanmasına Hirsutismus diyoruz. Bu bir kadın
için büyük üzüntü kaynağıdır. Aşırının ölçüsü toplumdan topluma,
insandan insana değişebilmektedir,mesela dudak kenarındaki tüylenmeden
erkek tipi bıyığa kadar değişebilir. Bir insana göre veya bir topluma
göre önemli olan kıllanma, bir diğer insan veya topluma göre mutsuzluk
nedeni olabilir.Batı toplumlarında kadınlarda alışılmışın dışında
kıllanma kabul edilemez bir durumdur,bu durumdaki kadınlar kendilerini
çekici hissetmezler,güvensiz olurlar ve sosyal ilişkilerde
zorlanırlar,hatta bu yüzden karşı cinse yaklaşamayan kadınlar dahi
vardır.

Kıllanma kozmetik ve görsel bir problem den daha fazlasıdır genelde,çünkü altında hormonal bir neden yatmaktadır.

Nedeni:Normal dışı kıllanma her hanımda az miktarda var olan erkeklik
hormonunun çeşitli nedenlerle artmasına bağlı olarak gelişir.Çok az
olarak ta bazen kıl köklerinin bu hormona hassasiyeti artar.

Kıllanmada ( hirsutismus’da ); üst dudakta, alt çene ve üst çenede,
şakaklarda, memeler rasında, meme başı etrafında, göbek altında, kuyruk
sokumunda ve kalçalarda anormal kıllanma vardır. Bu bölgelerde
hanımlarda da var olan ince, renksiz, kısa ayva tüyleri kalın, uzun
koyu renkli kıllara dönüşür ve deri yağlanır, yüz sırt ve göğüs
civarında akneler(siyah lekeler) oluşabilir.

Kıllanma sorunu olan bir hanımda sorulması gerekli sorular şunlar olabilir;

-Kıllanma ne zaman başlamış, artıyor mu ?

-Ailevi mi ?

-Erken adet başlangıcı, veya menopoz(adetten kesilme) ?

-Kıllanmaya karşı ne tür kozmetik yöntem kullanıldı ? ( mesela jilet kullanılarak kıllar arttırıldı mı ?)

-Adet düzensizliği, adet görememe, kısırlık şikayeti var mı ?

-Kıllanma yapabilecek herhangi bir ilaç kullandı mı ?

-Sistemik bir hastalığı var mı ?( şeker gibi )

Kıllanma derecesi seçilir, hafif, orta ve ağır kıllanma olarak değerlendiririz.

-Hafif kıllanma; yüz yanlarında, çenede ( tam sakal değil ), kol ve
bacaklarda hafif kıl artışı, ve karında artma, kıl yapısı ince, yumuşak
ve açık renkte

-Orta derecede kıllanma, kıl yapısı kalın ve koyudur, yüzde ( tam sakal değil ), göğüste, karında kıllanma vardır.

-Aşırı kıllanmada ise kaba kalın kıllar, yüzde sakal oluşumu, kulaklar, parmaklarda dahi kıllanma vardır.

Dokuz farklı vücut bölgesinde kıllanma skorlaması yapılır.
Normal değerler:
toplamda 4-8 arası normaldir.
8 üstü hafif kıllanmaya,16üstü şiddetli kıllanmaya girer.Ayrıca tek alanlarda 3-4 de tek başına kıllanma göstergesidir.

3 tip kıl vardır;

1-Lanugo kılları :Bebek anne karnındayken olan vücuttaki kıllar,erken doğmuş bebeklerde daha sık görülür

2-Vellus kılları : Ayva tüyü tabir edilen kıllar

3-Terminal kıllar : Ayva tüylerinin bluğ çağına(cinsel olgunluk
başlaması)girilmesi sırasında hormonların etkisi ile son halini alması.

Erkekler ve kadınlar doğduklarında aynı sayıda kıl tomurcuğuna
sahiptirler, ve insan vücudundaki kıl tomurcukları sayısı ve dağılımı
ırklara göre farklılık gösterebilir.

Kıl tomurcuğu gebeliğin 2. ayında gelişmeye başlar,doğumda çocuğun
hayatı boyunca sahip olacağı tüm kıl tomurcuğu(folikülü) mevcuttur.

Kılların üzerinde erkeklik ve kadınlık hormonlarının farklı etkileri
vardır.Mesela erkeklik hormonu erkeklerde göğüste kıl çıkmasını
uyarırken,kadınlarda kadınlık hormonu(östrojen)göğüste kıl çıkmasını
engeller,sakaldada aynı olay gerçekleşir.

Ne yapmalıyız ?

Her konuda dediğimiz gibi altta yatan neden araştırılmalıdır, bunun
içinde bir kadın hastalıkları ve doğum uzmanına müracaat etmelisiniz.

Doktorunuz sizi sorgulayacak ( ne zamandır gibi? ) ve muayene edecektir.

Muayene ve ultrasonografi ile olabilecek bir anomaliyi ( yumurtalık
yokluğu gibi ) veya fazla erkeklik hormonu salgılanmasını sağlayan bir
tümör gibi olabilecek olasılıkları değerlendirecek, gerekirse
radyolojik tetkikte isteyerek,

laboratuar tetkiki isteyerek hormon düzenini inceleyerek sebep olan faktörleri ortaya çıkarmaya çalışacaktır.

Toplumumuzda görülen kıllanmalarının bir çoğu basit nedenlerden
oluşmakta hastanın yaşı, konumu, çocuk isteyip istemediği gibi durumlar
değerlendirilerek verilen tedavilerle bu konu çözümlenmektedir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Posedon
Albay
Albay
Posedon


Mesaj Sayısı : 585
Rep Puan : 884
Teşekkür : 0
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 30
Nerden : Ziyaretemi Gelcen ??

cilt hastalıkları - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: cilt hastalıkları   cilt hastalıkları - Sayfa 2 EmptyPerş. Ekim 15, 2009 5:05 pm

Tedavide kıllanmayı oluşturan faktörün bulunup ortadan kaldırılması
veya tedavi edilmesi birinci basamak ikinci basamak ise oluşmuş kıların
kozmetik yöntemler ile temizlenmesidir.

Şişmanlarda adet düzensizliği ve kıllanma varsa önce zayıflama
kürlerine baş vurularak zayıflatılmalı ve kozmetik yöntemlere baş
vurulmalıdır.

Adet düzensizliği ve kıllanma arasındaki yakın ilişki göz ardı
edilmemeli bu tip yakınmaları olanlar en kısa sürede hekime
başvurmalıdırlar.

Başka neler kıllanma yapabilir?;
bazen gebelik,
polikistik over hastalığı (adet düzensizliği,gebe kalamama,kıllanma şişmanlık,yumurtalıklarda problemin olduğu bir hastalık)
bazı yumurtalık tümörleri,
diğer bazı beyin tümörler
bazı böbrek üstü bezi hastalıkları
kronik stress
bazı bünyelerde bazı doğum kontrol hapları vs

Sayın bayanlar her şeyin çözümü mevcuttur, şikayetleriniz için geç
kalarak geçirdiğiniz süre bedeninize kalıcı zararlar verebilir. Erken
tehşis ile her şey çözülebilir.

Hanımlarımızdan bir ricamızda kıllanmanın kozmetik çözümleri hakkında
iyi araştırma yapmadan rastgele tedavi ve tüy döktürücü işlemler
yaptırmamalarıdır. Özellikle son zamanlarda bazı kişilerin
hanımlarımızın bu zaafları ve iyi niyetlerinden faydalanarak yüksek
paralar karşılığında bilinçsizce laserle epilasyon tedavisi veya ne
olduğu bilinmeyen bir takım karışımlar ,jeller ile tüy dökücü seanslar
yapmaları sonucu ciddi sağlık problemleri ortaya çıkmıştır, uzun vadede
neler yapabileceği ise ürkütücüdür.

Unutmayınız var olan kıllar yok edilemez,sadece
zayıflatılabilir,kıllanmanın birinci tedavisi nedeni yok etmektir,sonra
ise kılların alınması(kozmetik çözüm) gelir.

Çeşitli kuruluşlar ve yerler kılları kesinlikle yok ettiklerini
söyleyebilirler ama bu çok zordur,sadece günlerce süren seanslar ve
tonlarca para sonucu ya cildiniz yanar yada bir sure sonra kıllar
tekrar çıkmaya başlar.

Bu konuda danışma alabileceğiniz size yol gösterebilecek çok ciddi kurumlar vardır, lütfen onlara danışarak seçiminizi yapınız.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Posedon
Albay
Albay
Posedon


Mesaj Sayısı : 585
Rep Puan : 884
Teşekkür : 0
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 30
Nerden : Ziyaretemi Gelcen ??

cilt hastalıkları - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: cilt hastalıkları   cilt hastalıkları - Sayfa 2 EmptyPerş. Ekim 15, 2009 5:05 pm

liken planus

Sebebi bilinmeyen ("liken ruber planus"ta oldugu gibi nadiren de sebebi
bilinen), oldukca sik gorulen bir "papuloskuamoz" hastalik olan liken
planusta, hastalarda cok kasintili, pullanan, duz tepeli lezyonlar
bulunur. Tam olarak gelismis lezyonlarin rengi koyu kirmizi ile mor
arasindadir. Lezyonlar pullanan plaklar olusturacak sekilde
birbirleriyle birlesirler. Travmaya ugrayan bolgelerde yeni lezyonlar
ortaya cikar (Koebner fenomeni). Tercih ettigi yerler diz ve bileklerin
fleksor yuzleridir fakat vucut yuzeyinin bircok kisminda olabilir.
Sacli deride, diger deri yuzeylerinde gorulen likenoid lezyonlarla
birlikte veya tek basina inatci, skarlasan alopesi ("liken
planopilaris") olabilir, fakat genellikle deri yuzeyinde en azindan
follikuler hiperkeratoz bulunur. Hastalarin yaklasik yarisinda agiz
lezyonlari da vardir ve bunlar ulserasyonlara bagli siddetli
rahatsizlik olusturabilirler. Vakalarin %20 kadarinda da genital
lezyonlar bulunur. Lezyonlarin merkezinde yuvarlak bir beyazlasma
olabilir ve bu sifilitik sankrdan ayirmada onemlidir. Tirnaklar da
etkilenebilir. Lezyonlarda kalin bir pullanma ("hipertrofik liken
planus") ve hatta blisterler bile ("bulloz liken planus") olusabilir.
Agiz boslugundaki kronik ulseratif liken planusta yassi hucreli
karsinom gelisebilir fakat bu nadir gorulen bir durumdur.
PATOLOJI. Histopatolojik degisiklikler ayirdettiricidir. Travmaya
ugramamis lezyonlarda, parakeratoz olmaksizin stratum korneumda
kalinlasma ve sikilasma vardir. Granuler tabaka fokal olarak
kalinlasir. Stratum spinozum da kalinlasmistir ve bazal keratinositler
ortadan kalktigi icin bazal membran bolgesine dogru uzanir. Geride
kalan bazal keratinositlerde sitoplazmik vakuolizasyon bulunabilir.
Nekrotik bazal keratinosit kalintilari kolloid cisimcikler ("Civatte
cisimcikleri") olarak gorunur. Nekrotik keratinositlerin hemen
cevresinde lenfositler birikir ("satellitozis"). Papiller dermis
kalinlasir ve bant tarzinda lenfosit infiltrasyonuyla dolar. Tam olarak
gelismis lezyonlarda lenfositler dermis epidermis sinirini siler.
Papiller dermiste lenfositler kadar, melanofajlar ve fibrozis de
bulunabilir. Dermis degisiklikleri karakteristik olarak yuzeyeldir ve
papiller dermisi tutar fakat liken planopilariste kil follikullerinin
derinliklerine kadar uzanabilir. Atrofik lezyonlarda nisbi
hipergranuloz ile cok ince bir epidermis bulunabilir. Bulloz
lezyonlarda dermis epidermis birlesim yerinde, bazal keratinositlerin
nekrozundan kaynaklanan bir yarik vardir ve liken planus vakalarinin
cogunda buna benzer daha kucuk yariklar bulunur ("Max Joseph
mesafeleri").
Liken planus ilâclara sekonder, lupus eritematozus kaynakli gibi baska
likenoid hastaliklardan ayirdedilmelidir. Likenoid ilâc erupsiyonlari
dermiste hatta epidermiste orta derecede yogun olabilen eozinofillere
sahiptir. Plazma hucreleri, ozellikle eozinofillerin bulunmadigi
hallerde sekonder sifiliz ya da lupus eritematozus icin arastirma
yapilmasini gerektirir. Bazi hastalarda lupus-liken planus cakisma
sendromu (LE-LP overlap sendromu) denilen bir durum olusur; burada
lupus lezyonlari klinik olarak liken planusa benzer ve bazi lezyonlar
histopatolojik olarak dahi liken planustan ayirdedilemez. Dermis
epidermis sinirinda ince granuler tarzda immunoglobulinlerin varligi
gibi immunofloresan bulgular lupus eritematozusun gostergesidir. Liken
niditus ve liken striatus yuzeyi parakeratotik bir pullanma ile ortulu,
lenfositik infiltrasyon gosteren, kucuk likenoid papullere sahip farkli
hastaliklardir. Liken striatusta papuller lineer bir dizilim gosterir.
Histolojk olarak siklikla kil follikulleri ve ter bezlerini tutar hatta
derin dermise de ilerler.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Posedon
Albay
Albay
Posedon


Mesaj Sayısı : 585
Rep Puan : 884
Teşekkür : 0
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 30
Nerden : Ziyaretemi Gelcen ??

cilt hastalıkları - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: cilt hastalıkları   cilt hastalıkları - Sayfa 2 EmptyPerş. Ekim 15, 2009 5:05 pm

Makatta kaşıntı anal kaşıntı pururitis ani

Pruritus ani de denen anal (makat bölgesi) kaşınma sık rastlanan bir sorundur.

İnatçı anal kaşınma, çocuklarda ve yaşlılarda daha sık görülen bir
durumdur. Çocuklarda bu durum, sık rastlanan bir parazit olan
kılkurdunun varlığına bağlı olabilir. Yaşlılarda ise neden, yaşlanan
deri-nin kurumasıdır.

Doktorunuz anal kaşınmanızın nedenini araştırırken, sedef hastalığı
gibi bir deri hastalığının, deri kanserinin ve bir mantar
enfeksiyonunun işaretlerini de arayacaktır. Kaşınmaya ve tahrişe neden
olan hemoroid, anal fissür ve anal fistül yönünden de muayene
edilebilirsiniz; bu hastalıklar anal kaşınmanın nadir nedenleridir.
Çoğu kez kaşınmanın kesin nedeni bulunamaz.

Aşırı Bakım

Bazı kişiler, anüs bölgesini sert bir sabun bezi ve sabunla iyice
temizlemeye çalışırlar. Bu durum, bölgenin kaşınmasına, yanmasına ve
tahriş olmasına yol açabilir.

İlaç Reaksiyonları

Bazı kişilerin kaşınmayı geçirmek için kendi başlarına kullandıkları
ilaçlar, tahrişe yol açarak kaşımayı ve yanmayı artırabilir.

Stres

Bazı doktorlar, kanıtlanmamış olsa da, stresin kaşınmaya yol açabileceğine inanmaktadır.

Anal Kasların Gevşemesi

Normalde anal kanalı kapalı tutan kaslar gevşediğinde, dışkı dışarı sızarak bu bölgedeki deride tahrişe yol açabilir.

Kötü Bakım

Eğer dışkılamadan sonra uygun temizlik yapılmazsa, anüs bölgesindeki dışkı artıkları tahrişe ve kaşınmaya neden olabilir.

Eskiden kronik anal kaşınması olanlarda, anüs bölgesine ışın tedavisi,
alkol enjeksiyonu ve hatta bu bölgedeki deri ve sinirleri çıkarmak için
ameliyat yapılırdı. Artık bu tür uygulamalar ortadan kalkmıştır.

Eğer böyle bir sorununuz varsa, aşağıdakileri deneyin.

1-Kaşımayı kesin. Sürekli kaşıma tahrişe yol açar. Ne kadar çok
kaşırsanız, o kadar çok kaşınırsınız. Bölgeye soğuk uygulamayı de-neyin.

2-Bölgeyi temiz tutun. Gece, gündüz ve her dışkılamadan sonra bölgeyi tahriş etmeden, nazikçe temizleyin.

3-Dışkı sızıntısının deride yaptığı tahrişi engellemek için, bu bölgeye bez koyun ve gerektikçe değiştirin.

4-Kaşınmayı azaltmak için yatarken antihistaminik bir ilaç da alınabilir.

Eğer kaşıntınız sürerse, tam bir muayene için doktorunuza baş-vurun.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Posedon
Albay
Albay
Posedon


Mesaj Sayısı : 585
Rep Puan : 884
Teşekkür : 0
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 30
Nerden : Ziyaretemi Gelcen ??

cilt hastalıkları - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: cilt hastalıkları   cilt hastalıkları - Sayfa 2 EmptyPerş. Ekim 15, 2009 5:05 pm

mezoterapi

Mezoterapi, uzun zamandan beri estetik tıpta en sık talep konusu olan
lipodistrofi veya sellülit konusunda en seçkin tedavi biçimini
oluşturmaktadır. İlk kez 1952 'de Dr. Michel Pistor tarafından
uygulanmıştır. 1987 'de Fransız Tıp Akademisi tarafından geleneksel
tıbbın bir parçası olarak kabul edilmiştir.
Fransa' da ortalama 15.000 doktor, günde 60.000 den fazla hastayı
mezoterapi yöntemi ile tedavi etmektedir. Uluslar arası Mezoterapi
Derneğine üye olan Avrupa, Afrika ve Güney Amerika'da 14 ülkede yöntem
başarı ile uygulanmaktadır.
Mezoterapinin kelime anlamı orta deri tedavisidir. Temeli, tedavi
edilecek bölgeye 4-6 mm uzunluğunda çok ince iğneler kullanılarak çok
küçük miktarlarda ilaçları lokal olarak enjekte etmeye dayanan tamamen
tıbbi bir eylemdir. Endikasyona göre değişen çeşitli ilaç karışımları
5-10 dakika gibi bir süre içerisinde deri altına enjekte edilir.

Hangi Durumlarda Uygulanır ?

ESTETİK KULLANIMLARI;
Sellülit
Saç Dökülmesi
Ergenlik ve Hamilelikte Oluşan Çatlaklar
Yüz Gençleştirme
Yara İzleri, ( skatrisler )
DİĞER KULLANIM ALANLARI;
Romatoloji
Dolaşım Problemleri ( varis, varis ülserleri )
Migren
Spor Hekimliği
Mezoterapi seans aralıkları minimum 1 hafta olmalıdır.Bir seansta
enjekte edilen ilaç dozu 10 cc yi aşmamalıdır.Mezoterapide ortaya çıkan
yan etkiler genellikle seans aralığı ya da dozaja dikkat edilmedi ise
görülmektedir.

Uygulanmaması Gereken Durumlar

Kalp Yetmezliği
Diyabet
Böbrek Rahatsızlıklarında
Antikuagülan Tedavi Altındaki Hastalarda
Sonuç
Mezoterapi, etkinliği bütün dünyada kanıtlanmış bir geleneksel tıp
yöntemidir. Bir çok ülkede uygulanıyor olması, her gün binlerce
doktorun hastalarına uygulaması, yararlı bir yöntem olduğunun en güçlü
kanıtıdır. Hasta ile hekim arasında etkin bir dialoğun olması
sonuçların biran önce ve en iyi şekilde elde edilmesi için gereklidir.
Ancak mezoterapiden, her zaman çok kısa sürelerde sonuç alıp, mucize
bir düzelme de beklenmemelidir
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Posedon
Albay
Albay
Posedon


Mesaj Sayısı : 585
Rep Puan : 884
Teşekkür : 0
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 30
Nerden : Ziyaretemi Gelcen ??

cilt hastalıkları - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: cilt hastalıkları   cilt hastalıkları - Sayfa 2 EmptyPerş. Ekim 15, 2009 5:06 pm

nasır

Nasır, aşağı yukarı herkesin bildiği bir sorundur. Genellikle kendi
kendine tedavi edilebilir; ama çok ciddi olduğunda doktora göstermek
gerekir. Nasır, sürtünme ya da basınç nedeniyle derinin boynuzsu
tabakasından oluşan bir oluşumdur. Ölü deri hücreleri birikerek bir
keratin (protein) tabakası oluştururlar. Bu durum ilerledikçe nasırın
altındaki deri hücreleri iltihaplanır, ağrı ve rahatsızlık verir.

Nedenleri


Nasır, daha çok derinin aşırı sürtünmeyle karşılaştığı yerlerde ortaya
çıkar. Elleriyle çalışan işçilerde ve çıplak ayakla dolaşanlarda,
normal olarak ağrı vermeyen ve gerçek nasır olmayan deri kalınlaşması
olabilir. Ancak, sözgelimi kemancılarda sürekli olarak çenelerini
kemanın gövdesine dayamaktan ya da yeni ayakkabı alanlarda ayakkabının
belirli noktalarda ayağı vurmasından gerçek nasır oluşur.

Bütün sıkı ayakkabıların ve yüksek ökçelerin nasır oluşturabilmesine
karşılık, nasır en çok ayaktaki çıkıntılarda, parmaklar arasında ve
topukta ortaya çıkar. Bunyonların üzerinde de nasır olur. Bunun nedeni,
buradaki kemiğin çıkıntılı oluşu ve sürekli olarak ayakkabıya
sürtünmesidir. Bu kemik çıkıntıları üzerindeki sert deri tabakası alt
tabakaları koruduğundan, buralarda nasır sık görülür. Ancak nasır ve
bunyon oluşumu arasında bundan öte bir ilişki yoktur. Bazı kişiler,
özellikle de yaşlılar, nasıra daha eğilimlidirler.

Protez kullananlarda, derinin aşınması nedeniyle de nasır olabilir.
Böyle durumlarda nasır oluşturan nedenin ortadan kaldırılması
genellikle yeterlidir ama bazen nasırın alınması zorunlu hale gelebilir.

Belirtiler


Nasır, çevresindeki normal deriye göre daha sarımsı renkte, kalın bir
deri tabakasıdır. Koni biçiminde olabilir. Ayak parmakları arasındaki
nasırlar ise çoğunlukla yumuşaktır. Nasırlar günün sonunda ağrı yapar,
ayrıca basınçla karşılaşınca rahatsızlık verirler. Kronikleştiğinde ya
da şiddetli olduğunda, çevresindeki deri kızarır ve nasır, hareketsiz
durulurken bile çok ağrır. Belirtiler çok çeşitlidir ve bazen nasırı
siğilden ayırmak zor olur. Ancak siğil genellikle daha ufaktır ve
basınçla ağrı yapar. Derinin üst tabakası kazındığında siyah
noktacıklar halinde siğilin kökü ortaya çıkar.

Nasır rahatsızlık verir ve ağrır, ama çoğunlukla tehlikeli değildir.
Daha ciddi bir sorun, "hiperkeratoz" denen, derinin avuç içinde ve
tabanda hiçbir neden olmadan kalınlaşması ve bunun yayılması durumudur.
Hiperkeratoz hemen doktora gösterilmelidir. Nasırın tek tehlikesi,
alınması sırasında kirli aletlerin kullanılmasıyla enfeksiyon kapması
ve iltihaplanmasıdır. Özellikle şeker hastalarının bu konuya dikkat
etmesi gerekir. Ayaktaki kan dolaşımları zayıf olduğundan, enfeksiyon
kolaylıkla kangrene dönüşebilir. Bu yüzden en iyisi nasırlarını bir
uzmana göstermeleridir.

Tedavi


Nasır, kalınlaşmış deri olduğu için, derinin üst tabakalarının
temizlenmesiyle tedavi edilir. Nasırlı kısım bir süre ıslatılıp
yumuşatıldıktan sonra ponza taşıyla ovulur. Bu, yeni oluşmaya başlayan
nasırlar için yeterlidir. Daha ileri durumlarda ise, nasır bir makasla
ya da özel bıçaklarla alınır. Ancak bu işlem sırasında yumuşak deriyi
kesmemeye dikkat edilmelidir. Yumuşatıp nasırı düşüren nasır yakıları
da vardır. Salisilik asit (% 40 oranında) içeren bu yakılar nasırın tam
üstüne uygulanır ve 24 saat bırakıldıktan sonra alınıp, yumuşayan nasır
bir ponza taşıyla temizlenir. Tek uygulamada yumuşamayan nasıra yeniden
yakı konur. Daha yaşlı kişiler bazen nasırlarıyla yaşama yolunu
seçerler. Bunun için yumuşak tamponlar kullanılır. Ortası delik olan bu
tamponlar nasırın ağrı vermesini önler. Şeker hastaları ve dolaşım
sistemi bozukluğu olan kişiler ise, sık sık bir uzmana giderek gerekli
bakımı yaptırmalıdırlar.

Değişik bir alışkanlık ya da yeni bir ayakkabı nedeniyle oluşan tek bir
nasırın giderilmesi oldukça kolaydır ve bir daha yinelemez. Büyük
nasırlardan kurtulmak için, önce nedenin ortadan kaldırılması gerekir.
Ayak kemikleri üzerindeki ya da parmak aralarındaki yineleyen nasırlar,
düzenli bakım ister. İyi uyan ayakkabılar yardımcı olursa da, bu tür
nasırlar genellikle kronikleşme eğilimi gösterirler. En iyisi, daha
başlangıçta tedavi için girişimde bulunmak ve düzenli ayak bakımını
ihmal etmemektir
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Posedon
Albay
Albay
Posedon


Mesaj Sayısı : 585
Rep Puan : 884
Teşekkür : 0
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 30
Nerden : Ziyaretemi Gelcen ??

cilt hastalıkları - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: cilt hastalıkları   cilt hastalıkları - Sayfa 2 EmptyPerş. Ekim 15, 2009 5:07 pm

nevüz ben benler

NEVÜSLER (BENLER)
Tıpta “Nevüs”, halk arasında “Ben” adı ile anılan deri oluşumları, çok
farklı görünümde ve yapıda olabilmekle beraber, genellikle kastedilen;
yuvarlak veya oval deriden hafif kabarık 3-5 mm büyüklükte,
siyah-kahverengi sertçe yapılardır. Bunlar; pigment üretici hücreye çok
benzeyen özel hücrelerin deri içinde bir alanda yuvalanması sonucu
gelişirler. Doğuştan itibaren var olabilecekleri gibi çoğu çocukluk
döneminde, bir kısmı da sonraki bir zamanda ortaya çıkarlar. Benler 2
nedenle tıbbi açıdan önem taşırlar;

1- Bazı ben tiplerinin zamanla malignleşme (kötü huylu bir şekle dönme) riskine sahip olması,

2- Pigment üretici hücrelerden gelişen “Melanom” adındaki malign
oluşumunun iyi huylu bir ben olarak algılanıp tedavisiz bırakılması.

Bu nedenle risk taşıyan benlerin özelliklerinin ve bir bende
rastlanabilecek hangi değişimlerin önemli olduğunun bilinmesi gerekir;

· 0.5-1 cm’den büyük olması

· Sınırın girintili çıkıntılı asimetrik olması

· Rengin alacalı olması (yer yer siyah, kırmızı, kahverengi, beyaz)

· Ayak tabanı, el ayası ve parmak uçlarında yer alması

· Sayılan bu özellikleri taşıyan benlerin ailede de olması

· Geçmişte zaman zaman yanık yapacak şekilde yoğun güneşlenmelerin olması

Var olan bir benin;

· Neden yokken kanaması

· Üzerinde ülser gelişmesi

· Rengin hızla koyulaşması

· Rengin etrafa yayılması (veya etrafta beyazlanma olması)

· Kaşınma, acıma gibi belirtilerin olması

Günümüzde malign melanom için en etkin tedavi, olabildiğince erken
teşhis edilip cerrahi olarak etraflıca çıkarılmasıdır. Başlangıçta ve
sonra zaman zaman yayılma olasılığına karşı gerekli incelemeler
yapılır. Bir bene cerrahi girişim uygulandığında malignleşebileceği
veya yayılabileceği inanışı YANLIŞ ve maalesef yaygın bir inanıştır.
Ben veya bene benzeyen oluşumlarla ilgili herhangi bir kuşkuda sağlık
kuruluşuna başvurmak en doğru davranış olacaktır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Posedon
Albay
Albay
Posedon


Mesaj Sayısı : 585
Rep Puan : 884
Teşekkür : 0
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 30
Nerden : Ziyaretemi Gelcen ??

cilt hastalıkları - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: cilt hastalıkları   cilt hastalıkları - Sayfa 2 EmptyPerş. Ekim 15, 2009 5:08 pm

Nörofibromatozis


Nörofibromatozis

Nörofibromatozis (NF), deri, sinir sistemi ve gözde belirtiler oluşturan ve genetik geçiş gösteren bir
hastalıktır. Hastalığın tip 1 (NF1) ve tip 2 (NF2) olmak üzere iki alt tipi tanımlanmıştır.
NF1, 17. kromozomdaki,
NF2 ise 22. kromozomdaki gen defekti sonucunda gelişir. NF1, 3000 doğumda bir görülürken, NF2 sıklığının
yaklaşık olarak 1/50000 olduğu tahmin edilmektedir.

Nörofibromatozis tip 1 tanı kriterleri.
1. Ergenlik öncesi dönemde 5 mm veya daha büyük, puberte
sonrası dönemde 15 mm veya daha büyük deride sütlü kahve rengi döküntülerin olması ve sayısının altı veya daha fazla olması,
2. Herhangi bir tipte iki veya daha fazla nörofibromun (sinirlif kitlesi) olması
3. Koltuk altı veya kasık bölgesinde çillerin bulunması,
4. Gözde Ana görme sinirinde özel bir tümör (optik gliom)mevcut olması,
5. Gözde siyah tabakada (iris) İki veya daha fazla kabarcığın (lish nodülü veya iris hamartomu) bulunması,
6. Eklem yerlerinde kireçlenme,eklem deformasyonları ve uzun kemiklerde incelme gibi kemik anomalilerinin olması,
7. Birinci dereceden akrabalarında yukarıdaki tanı kriterlerine göreNF1 tanısı konulmuş insanların olması.

(*Tanı için yukarıdakilerden ikisi veya daha fazlası olgularda
bulunmalıdır.)

Nörofibromatozis tip 2 tanı kriterleri.
1. mikroskopla hücreleri inceleyerek özel bir sinir tümörü olan
schwannoma gösterilmesi veya Manyetik rezonans inceleme ile (MR) ile
her iki taraflı vestibüler schwannoma bulunması,
2. Ebeveyn, kardeş veya çocukta NF2 bulunması ve,
a)Tek taraflı vestibüler schwannoma, veya
b) Meningiom(özel bir beyin tümörü) , gliom,(özel bir beyin tümörü)
schwannoma(özel bir sinir tümörü) , Gözde lensin arka tarafında opakt
görüntüler ve beyin kireçlenmelerinden herhangi birinin olması,
3. İki veya daha fazla Meningiom(özel bir beyin tümörü) , gliom,(özel
bir beyin tümörü) schwannoma(özel bir sinir tümörü) , Gözde lensin arka
tarafında opakt görüntüler ve beyin kireçlenmelerinden herhangi birinin
bulunması.

TARİHÇE VE GENEL BİLGİLER:
NF1 ilk defa von Recklinghausen tarafından
tanımlanmış, otozomal dominat geçiş gösteren veya
spontan mutasyon sonucunda gelişen bir hastalıktır.
Görüldüğü gibi NF birçok sistemi tutabilmekte ve
ciddi komplikasyonlara neden olabilmektedir. Bu
nedenle olguların erken belirlenmesi ve tanı
konulması önem kazanmaktadır. Bu amaçla prenatal
tanı için DNA analizleri yapılabilir.10,11 Böylece
istenmeyen gebelikler sonlandırılabilir. Olgulara erken
tanı konulması hastaların yakından takip edilmelerine
ve gelişecek komplikasyonların erkenden
belirlenmesine olanak sağlar. Bu nedenle belirlenen
olgunun tek olarak ele alınmaması, aile bireylerinin de
kontrolden geçirilmesi daha uygun olacaktır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Posedon
Albay
Albay
Posedon


Mesaj Sayısı : 585
Rep Puan : 884
Teşekkür : 0
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 30
Nerden : Ziyaretemi Gelcen ??

cilt hastalıkları - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: cilt hastalıkları   cilt hastalıkları - Sayfa 2 EmptyPerş. Ekim 15, 2009 5:08 pm

KAYNAKLAR
1. Pivnick EK, Riccardi VM. The neurofibromatosis. In: Freedberg IM, Eisen AZ,
Wolff K, Austen KF, Goldsmith LA, Katz SI, Fitzpatrick TB eds. Dermatology in
General Medicine. 5th ed. New York: McGraw-Hill 1999: 2152-8.
2. Neurofibromatosis. Conference Statement. National Institues of Health
Consensus Development Conference. Arch Neurol 1988; 45: 575-8.
3. Harper JI. Familial multible tumour syndrome. In: Champion RH, Burton JL,
Burns DA, Breathnach SM eds. Textbook of Dermatology. 6th ed. Oxford:
Blackwell Science Ltd 1998; 378-84.
4. Lazaro C, Gaona A, Ainsworth P, Tenconi R, Vidaud D, Kruyer H, Ars E,
Volpini V, Estivill X. Sex differences in mutational rate and mutational
mechanism in the NF1 gene in neurofibromatosis type 1 patients. Hum Genet
1996; 98: 696-9.
5. McGaughran JM, Harris DI, Donnai D, Teare D, MacLeod R, Westerbeek R,
Kingston H, Super M, Harris R, Evans DG. A clinical study of type 1
neurofibromatosis in north west England. J Med Genet 1999; 36: 197-203.
6. Landau M, Krafchik BR. The diagnostic value of cafe-au-lait macules. J Am Acad
Dermatol 1999; 40: 877-90.
7. Arnsmeier SL, Riccardi VM, Paller AS. Familial multible cafe au lait spots. Arch
Dermatol 1994; 130: 1425-6.
8. Riccardi VM. Mast cell stabilization to decrease neurofibroma growth. Preliminary
experience with ketotifen. Arch Dermatol 1987; 123: 1011-6.
9. North K, Joy P, Yuille D, Cocks N, Mobbs E, Hutchins P, McHugh K, de Silva
M. Specific learning disability in children with neurofibromatosis type 1:
significance of MRI abnormalities. Neurol 1994; 44: 878-83.
10. Hofman KJ, Boehm CD. Familial neurofibromatosis type 1: clinical experience
with DNA testing. J Pediatr 1992; 120: 394-8.
11. Elyakim S, Lerer I, Zlotogora J, Sagi M, Gelman-Kohan Z, Merin S, Abeliovich
D. Neurofibromatosis type I (NFI) in Israeli families: linkage analysis as a
diagnostic tool. Am J Med Genet 1994; 53: 325-34.
Yazışma Adresi:
Dr. Başak Kandi
İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi
Dermatoloji AD
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Posedon
Albay
Albay
Posedon


Mesaj Sayısı : 585
Rep Puan : 884
Teşekkür : 0
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 30
Nerden : Ziyaretemi Gelcen ??

cilt hastalıkları - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: cilt hastalıkları   cilt hastalıkları - Sayfa 2 EmptyPerş. Ekim 15, 2009 5:08 pm

pemfigus

Genellikle ağız içinde yüzeyel soyulmalar ve ağrılı yaralar ile
başlayan ve vücut cildine de yayılabilen ciddi bir hastalıktır.
Tetikleyicisi bilinmez ancak otoimmün diye tabir edilen vücudun kendi
bağışıklık hücreleri ile oluşturduğu bir durumdur. Bazı ilaçlarla
oluşan pemfigus vakaları bildirilmiştir. Pemfigus vulgaris (klasik
pemfigus) dışında yerel ozellikleri olan değişik pemfigus tipleride
vardır (fogo selvagem). Hastalığın cilt hastalıkları uzmanı tarafından
gorülmesi ve biopsi ile tanı konulması gerekir.

Pemfigus Hastalığının Tedavisi

Tanısı konulan pemfigus vulgariste çeşitli tedavi protokolleri vardır.
Hastalık tablosunun yaygınlığı ve şiddetine göre tedavi seçilir.
Tedavide kortikosteroid ve immunosupresifler dışında immunoglobulin
infüzyonu ve plazmaferez gibi yöntemlerde vardır. Vücudun kendi
bağışıklık sistemi ile kendi cilt parçasına oluşturduğu bağışıklık
hücrelerinin düzeyi kanda ölçülebilmektedir. Bu düzeyin düşmesi
iyileşmeyle paralel gider. Yaraların bakımı da ayrıca önem taşır,
tedaviye rağmen sebat eden yaralarda yara içine kortizon enjeksiyonları
yapılabilir. Aktüel literatürde patlıcan, muz vb gıdaların pemfigusu
artırabileceği yazılmıştır, ancak bunların tıbbi gerçekliği yoktur.
Zaten hastalıktan sorumlu olabileceğinden değilde ancak lokal olarak
yara oluşturabileceğinden sözedilebilir. Tıbbi literatürde ise
sarımsağın pemfigus yaralarını ortaya çıkarabildiği kanıtlanmıştır. Çok
önemli bir nokta şudur ki; her hasta kendisiyle ilgili gözlemini iyi
yapmalıdır, yani kişisel özellikler her zaman farklı sonuçlar
doğurabilir. Örneğin bazı kişilerde sarımsak, domates, bazılarında,
patlıcan, biber, yaraları azdırabilirken bazı kişilerde hiçbir sakınca
yaratmaz. Bu yüzden pemfiguslu kişi kendi kendini iyi gözlemlemeli ve
buna göre davranış biçimi geliştirmelidir. Zaten kişi kontrollü tedavi
altında ise çekinmesi gereken fazlaca bir şey olmayacaktır. Pemfigusun
doğru tedavi edilmez ise öldürücü bir hastalık olabileceğini ve
tedavide kullanılan ilaçların çeşitli yan etkileri ile
karşılaşılabileceğini soylemek gerekir. Buna rağmen iyi kontrol altına
alınan bir hasta doktoru ile iletişim halinde olarak hayatını rahat bir
şekilde idame ettirebilir. Doktorunun kontrolünden çıkmamak üzere bir
süre sonra kendi tedavisini düzenleyebilecek duruma gelebilir.
Pemfigus tedavisinde son yıllarda en sık kullanılan “Aberer
protokolü”dür. Bu protokolde pemfigusun şiddetine göre kortikosteroid
ve azathioprin adlı ilaçlar başlanır ve hastalık kontrol altına
alındıktan sonra idame tedavisine geçilir. İdame tedavisinde
kortikosteroidin belli çizelge eşliğinde doz azaltımı yapılır ve
günaşırı 30 mg 3-4 ay devam edilir, azathiprin kortikosteroidden 2-3 ay
sonra kesilir. Bu tedavi sırasında hasta 2 haftalık kan tahlilleri ile
izlenir. Tedavi süresince tuzsuz, karbonhidratsız, proteinli beslenmek
yan etkileri azaltmak için önemlidir. İlaçlar bağışıklık azalması
yapacağından (hatırlayınız ki pemfigus bağışıklık hücrelerinin gidip
deriye oturmasından kaynaklanıyordu) infeksiyonlardan korunmak ta çok
önemlidir. Tüm önlemlerin alındığı durumda bile pemfiguslu kişinin
karşılaşabileceği yan etkiler arasında sivilcelenme, kilo alma, sürekli
açlık hissi, depresyon, lokal tüylenme olabilir.
Pemfigusla ilgili gelişmeler hızla artmakta ve belkide pemfigus adını
ilerki onyıllarda unutacağız ama şimdi pemfiguslu hastalarımızla
birlikte onların hayatlarını en doğal şekilde idame ettirmeleri için
gerekenleri tekrar sıralayalım:

1. Mutlaka bir cilt hastalıkları uzmanı tarafından takip altında olunuz.
2. Aklınızda ki her tür soruyu doktorunuza sorunuz.
3. Hastalığınız ile ilgili bilgilenip onunla birlikte en iyi şekilde yaşamanın yollarını öğreniniz.
4. Kendinizi iyi gözlemleyiniz, gözlemlerinizi doktorunuza kısa ve pratik şekilde özetleyerek yazınız.
5. Doktorunuz izin verdiği zaman ilaç dozunuzu kendiniz belirleyecek duruma gelebilirsiniz.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Posedon
Albay
Albay
Posedon


Mesaj Sayısı : 585
Rep Puan : 884
Teşekkür : 0
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 30
Nerden : Ziyaretemi Gelcen ??

cilt hastalıkları - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: cilt hastalıkları   cilt hastalıkları - Sayfa 2 EmptyPerş. Ekim 15, 2009 5:09 pm

pitriyazis rosea

Pitriazis rosea siklikla deri cizgileri boyunca yerlesen, oval
eritematoz papuller, kucuk plaklar seklinde gorulen oldukca sik
rastlanan, gecici bir "papuloskuamoz" hastaliktir94. Etyolojisi
bilinmemektedir fakat hastaligin sonbahar ve kis mevsimlerinde salgin
yapacak sekilde gorulmesi muhtemel viral bir sebebi dusundurur.
Erupsiyon genellikle govrenin ust kismi veya ekstremitede "haberci
lezyon" denilen yuvarlak eritemli bir leke ve pullanma seklinde baslar.
Birkac gun ilâ hafta icinde dokuntu yayginlasir, simetrik tarzda
ozellikle ust govre ve proksimal ekstremiteleri tutar. Hastalik benign
bir seyir izler ve kendiliginden 2 ilâ 8 haftada yatisir, ancak bazi
vakalar 1 yil kadar uzun surebilir.
PATOLOJI. Oncu dokuntu ve yaygin lezyonlarin biyopsilerindeki ortak
nokta yuzeydeki hafif spongiyozlu parakeratotik pullanmadir fakat
mikrovezikulasyon veya notrofilik infiltrasyon bulunmaz. Pullanma
fokaldir ve gevsek olarak tutunur. Akantozun derecesi degisir ve
haberci dokuntude daha buyuk ve daha psoriaziform olur. Papiller
dermiste odem. dermal papilla uclarinda kucuk kanamalar vardir,
eritrositler ve eritrosit kirintilari epidermise gecer. Vaskulit
bulunmaz. Damar cevresi lenfosit infiltrasyonu genellikle yuzeyeldir
fakat haberci dokuntude cogu kez dermisin derinliklerine dogru ilerler.
Az sayida eozinofil olabilir fakat plazma hucreleri gorulmez.
Pitriazis rosea guttat psoriazisten, psoriazisteki gibi stratum
korneumda notrofil bulunmamasiyla ayirdedilebilir. Ozellikle altin
tuzlari ve meprobamat tedavisine sekonder pitriazis roseaya benzer ilac
reaksiyonlari vardir. Bu lezyonda eozinofil olmaksizin az sayida plazma
hucresinin varligi kuvvetle sekonder sifilizi akla getirir. Viral
ekzantemler pitriazis roseanin yaygin sekline benzeyebilir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Posedon
Albay
Albay
Posedon


Mesaj Sayısı : 585
Rep Puan : 884
Teşekkür : 0
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 30
Nerden : Ziyaretemi Gelcen ??

cilt hastalıkları - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: cilt hastalıkları   cilt hastalıkları - Sayfa 2 EmptyPerş. Ekim 15, 2009 5:09 pm

Psikolojik cilk hastalıkları

Dermatolojik yani başka bir deyişle cilt hastalıklarının bir çoğunda
psikolojik faktörler rol oynamaktadır. Psikokütan dermatozlardaysa
psikolojik rahatsızlık ön plandadır ve bu hastalığın bir göstergesi
olarak ciltte lezyonlar oluşmaktadır. Gerçekte psikokütan dermatozların
kesin bir sınıflaması yoksada burda

1.Artefakt dermatiti

2.Nörotik ekskoriasyonlardan bahsetmek istiyorum:

Artefakt dermatiti

Esasında primer olarak bir psikiyatrik rahatsızlık olmakla beraber
kişinin derisindeki problemler sebebiyle dermatologların teşhis koyduğu
bir hastalıktır. Tanı koymak bazen zor olmakla beraber lezyonlar çoğu
hastada tipik tanı koydurucuda olabilir.

Hipokrat zamanından beri rastlanılmaktadır. Hastanın kendi derisinde
kesme,delme,yolma,sıkıştırma,çimdikleme,vurma,enje ksiyon ve benzeri
eylemlerle bilinçli veya bilinçsiz olarak yaptığı yıkımlar sonucu
aniden ortaya çıkan lezyonlar vardır. Dediğim gibi bir psikiyatrik
problem olan hastalıkta bu lezyonların oluşturulması sırasında acıya
nasıl dayandıkları bazen hayret uyandırır.

Artefakt dermatitinde ciltteki bulguları yani lezyonlar düzensiz ve
dağınık olup, ellerin özellikle de sağ elin uzanabileceği alanlardadır.
Bayanlarda genellikle yüz,el ve kollarda yerleşir.

Artefakt dermatitinde belirtiler, yıkım için kullanılan malzemelerin
niteliğine bağlı olarak değişmektedir: Hasta lezyonları oluşturmak için
jilet,bıçak,cam parçaları yada kendi tırnaklarını kullanarak
kesikler,yarıklar oluşturabilir.Lezyon şekilleri hiç bir deri
rahatsızlığına benzemeyen türden köşeli,düzensiz yada geometrik biçimli
olabilir. Çoğunluklada lezyon boyutları 1 cm den büyüktür bazen tüm
karın yada kolun tamamında olabilir. Bunlardan başka hasta lezyonları
oluşturmak için asit yada alkali ajanlar,fenol,gümüş nitrat gibi
maddelerde kullanabilir yada vücudunda sigara söndürerek lezyon
oluşturabilir.Bu durumlarda yerçekimine bağlı olarak sıvı maddelerin
akması yada etraftaki deriye bulaşmasıyla çizgisel yada yılanvari
lezyonlar göze çarpabilir. Buraya kadar yazdığım durumlarda tanı koymak
genellikle zor değildir iyi bir muayeneyle tanı konulabilmektedir.

Bunun dışında deri altına
alkali,nişasta,silikon,yağ,gaita,tükürük,idrar,mür ekkep enjekte
edenler,göz kapaklarına hava enjekte edip ödem oluşturanlar, allerjik
hastalığı olup özellikle bu allerjenlere kendini maruz bırakıp
hastalığının alevlenmesine sebep olanlarda vardır.Bu hasta grubunda
lezyonlar başka deri hastalıklarını taklit edeceğinden tanılarıda
zordur.

Artefakt dermatiti kadınlarda erkeklere oranla daha sık görülür. Her
yaşta görülebilmekle birlikte ergenlik ve genç erişkinlikte daha
sıktır. Hastalar çoğunlukla içe dönük,emosyonel yönden olgunlaşmamış ve
bencil yapılı kişilerdir bazen anoreksi ve de alkol bağımlılık
problemleri de olabilir. Hastalık ergenlik döneminde ebeveynlerle
iletişim bozukluğu, kıskançlık ,fiziksel yada cinsel travmalar sonrası
yada ani gelişen strese karşı geçici bir uyum bozukluğu sonucu
başlayabilir.

Hastaların genellikle yüzeyselde olsa tıbbi bilgileri vardır.Kendisi
veya çok yakın bir aile üyesi sağlık sektöründe çalışan hasta sayısı
oldukça fazladır.Tüm bunlar hastaların lezyonları daha profesyonelce
taklit ederek gerçek deri hastalıklarına benzetmelerini sağlamaktadır.

Bu gruptaki hastalar lezyonlarının aniden çıktığını söyler ve çok
ayrıntılı hastalık öyküsü verirler.Bazende lezyonların gelişiminden hiç
haberdar olmadıklarını belirtebilirler.

Tanıyı koymada bazen çok zorluk çekilebilinir.Hastalar lezyonları
kendilerinin yaptığını inkar ederler hatta bazı olgularda tanı konulup
bunun psikiyatrik bir problemden kaynaklandığı ve de psikiyatri
konsültasyonu istendiğinde hastada dermatoloğa karşı düşmanca tavırlar
gelişebilir. Bu hastalar oldukça zeki olabilirler ve bazen bu tür
lezyonları kendi ailesinden intikam almak,üzerlerine ilgi çekmek içinde
yapabilmektedirler.Dikkatli hareket edilmesi gereken bir hasta
grubudur.Hatta kendisinin hastalığını ortaya çıkaran bir hocamıza
silahlı saldırıda bulunan bir hastamız bu hastalıkta ne kadar dikkatli
davranılması gerektiğine çok güzel bir örnektir.

Bu grup hastaların askerlikten kaçmak,sigortadan para almak,işten
kaçmak gibi kendilerine çıkar sağlama amacıyla (malingering)
vücutlarında yaralar oluşturan kişilerden ayırdedilmesi gerekir. Çünkü
bu gruptakiler gerçekten hastadırlar bazen küçük kazançları olsada
bunlar ilgi,sevgi..gibi kazançlardır...

Uzm.Dr. Hülya GÜÇLÜER
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Posedon
Albay
Albay
Posedon


Mesaj Sayısı : 585
Rep Puan : 884
Teşekkür : 0
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 30
Nerden : Ziyaretemi Gelcen ??

cilt hastalıkları - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: cilt hastalıkları   cilt hastalıkları - Sayfa 2 EmptyPerş. Ekim 15, 2009 5:11 pm

psikolojik kökenli cilt hastalıkları psikokutan dermatitler

Dermatolojik yani başka bir deyişle cilt hastalıklarının bir çoğunda
psikolojik faktörler rol oynamaktadır. Psikokütan dermatozlardaysa
psikolojik rahatsızlık ön plandadır ve bu hastalığın bir göstergesi
olarak ciltte lezyonlar oluşmaktadır. Gerçekte psikokütan dermatozların
kesin bir sınıflaması yoksada burda

1.Artefakt dermatiti

2.Nörotik ekskoriasyonlardan bahsetmek istiyorum:

Artefakt dermatiti

Esasında primer olarak bir psikiyatrik rahatsızlık olmakla beraber
kişinin derisindeki problemler sebebiyle dermatologların teşhis koyduğu
bir hastalıktır. Tanı koymak bazen zor olmakla beraber lezyonlar çoğu
hastada tipik tanı koydurucuda olabilir.

Hipokrat zamanından beri rastlanılmaktadır. Hastanın kendi derisinde
kesme,delme,yolma,sıkıştırma,çimdikleme,vurma,enje ksiyon ve benzeri
eylemlerle bilinçli veya bilinçsiz olarak yaptığı yıkımlar sonucu
aniden ortaya çıkan lezyonlar vardır. Dediğim gibi bir psikiyatrik
problem olan hastalıkta bu lezyonların oluşturulması sırasında acıya
nasıl dayandıkları bazen hayret uyandırır.

Artefakt dermatitinde ciltteki bulguları yani lezyonlar düzensiz ve
dağınık olup, ellerin özellikle de sağ elin uzanabileceği alanlardadır.
Bayanlarda genellikle yüz,el ve kollarda yerleşir.

Artefakt dermatitinde belirtiler, yıkım için kullanılan malzemelerin
niteliğine bağlı olarak değişmektedir: Hasta lezyonları oluşturmak için
jilet,bıçak,cam parçaları yada kendi tırnaklarını kullanarak
kesikler,yarıklar oluşturabilir.Lezyon şekilleri hiç bir deri
rahatsızlığına benzemeyen türden köşeli,düzensiz yada geometrik biçimli
olabilir. Çoğunluklada lezyon boyutları 1 cm den büyüktür bazen tüm
karın yada kolun tamamında olabilir. Bunlardan başka hasta lezyonları
oluşturmak için asit yada alkali ajanlar,fenol,gümüş nitrat gibi
maddelerde kullanabilir yada vücudunda sigara söndürerek lezyon
oluşturabilir.Bu durumlarda yerçekimine bağlı olarak sıvı maddelerin
akması yada etraftaki deriye bulaşmasıyla çizgisel yada yılanvari
lezyonlar göze çarpabilir. Buraya kadar yazdığım durumlarda tanı koymak
genellikle zor değildir iyi bir muayeneyle tanı konulabilmektedir.

Bunun dışında deri altına
alkali,nişasta,silikon,yağ,gaita,tükürük,idrar,mür ekkep enjekte
edenler,göz kapaklarına hava enjekte edip ödem oluşturanlar, allerjik
hastalığı olup özellikle bu allerjenlere kendini maruz bırakıp
hastalığının alevlenmesine sebep olanlarda vardır.Bu hasta grubunda
lezyonlar başka deri hastalıklarını taklit edeceğinden tanılarıda
zordur.

Artefakt dermatiti kadınlarda erkeklere oranla daha sık görülür. Her
yaşta görülebilmekle birlikte ergenlik ve genç erişkinlikte daha
sıktır. Hastalar çoğunlukla içe dönük,emosyonel yönden olgunlaşmamış ve
bencil yapılı kişilerdir bazen anoreksi ve de alkol bağımlılık
problemleri de olabilir. Hastalık ergenlik döneminde ebeveynlerle
iletişim bozukluğu, kıskançlık ,fiziksel yada cinsel travmalar sonrası
yada ani gelişen strese karşı geçici bir uyum bozukluğu sonucu
başlayabilir.

Hastaların genellikle yüzeyselde olsa tıbbi bilgileri vardır.Kendisi
veya çok yakın bir aile üyesi sağlık sektöründe çalışan hasta sayısı
oldukça fazladır.Tüm bunlar hastaların lezyonları daha profesyonelce
taklit ederek gerçek deri hastalıklarına benzetmelerini sağlamaktadır.

Bu gruptaki hastalar lezyonlarının aniden çıktığını söyler ve çok
ayrıntılı hastalık öyküsü verirler.Bazende lezyonların gelişiminden hiç
haberdar olmadıklarını belirtebilirler.

Tanıyı koymada bazen çok zorluk çekilebilinir.Hastalar lezyonları
kendilerinin yaptığını inkar ederler hatta bazı olgularda tanı konulup
bunun psikiyatrik bir problemden kaynaklandığı ve de psikiyatri
konsültasyonu istendiğinde hastada dermatoloğa karşı düşmanca tavırlar
gelişebilir. Bu hastalar oldukça zeki olabilirler ve bazen bu tür
lezyonları kendi ailesinden intikam almak,üzerlerine ilgi çekmek içinde
yapabilmektedirler.Dikkatli hareket edilmesi gereken bir hasta
grubudur.Hatta kendisinin hastalığını ortaya çıkaran bir hocamıza
silahlı saldırıda bulunan bir hastamız bu hastalıkta ne kadar dikkatli
davranılması gerektiğine çok güzel bir örnektir.

Bu grup hastaların askerlikten kaçmak,sigortadan para almak,işten
kaçmak gibi kendilerine çıkar sağlama amacıyla (malingering)
vücutlarında yaralar oluşturan kişilerden ayırdedilmesi gerekir. Çünkü
bu gruptakiler gerçekten hastadırlar bazen küçük kazançları olsada
bunlar ilgi,sevgi..gibi kazançlardır...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Posedon
Albay
Albay
Posedon


Mesaj Sayısı : 585
Rep Puan : 884
Teşekkür : 0
Kayıt tarihi : 06/10/09
Yaş : 30
Nerden : Ziyaretemi Gelcen ??

cilt hastalıkları - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: cilt hastalıkları   cilt hastalıkları - Sayfa 2 EmptyPerş. Ekim 15, 2009 5:12 pm

Psoriatik Artrit

Psöriyatik artrit nedir?

Psöriyatik artrit, kronik bir cilt ve tırnak hastalığı olan sedef
hastalığıyla (psöriyazis) birlikte görülen bir iltihabi artrit tipidir.
Bu hastalığın beş tipi vardır:


Öncelikle el ve ayak parmaklarındaki küçük eklemleri tutan artrit

Kol ve bacaklardaki eklemleri tutan asimetrik artrit

Romatoid artrite (iltihaplı romatizmaya) benzeyen simetrik poliartrit (çok sayıda eklemi tutan artrit)

Nadir fakat ekleme son derece zarar veren ve şeklini bozan bir tip olan artritis mutilans

Sakroiliyak (omurgayla kalça kemiğini birbirine bağlayan eklem) eklemin ve omurganın artriti (psöriyatik spondilit)

Bu artrit tiplerinin her birinin hangi sıklıkta görüldüğünü belirlemek
zordur. Aynı hastada zamanla artritin tipi değişebilir ve bazı
hastalarda birden fazla tip bir arada görülebilir. Bazen artrite ek
olarak gözde ya da bağların ve tendonların (kasın kemiğe tutunduğu
yapı) kemiğe yapıştığı yerde, örneğin topukta, iltihaplanma vardır,
ikinci durumda o bölgede ağrı ortaya çıkar.

Nedeni

Tam nedeni bilinmemektedir, fakat bağışıklık, genetik ve çevresel
faktörlerin birlikte etki ettiklerinden şüphe edilmektedir. Psöriyatik
artritli hastaların %40'a varan bir bölümünün ailelerinde psöriyazis ya
da artrit öyküsü vardır.

Sağlık üzerindeki etkisi


Psöriyatik artrit ABD'de bulunan 3 milyon psöriyazis hastasının en az %10'unda görülmektedir.

Kadınlarda ve erkeklerde eşit sıklıkta görülmekte ve genellikle 30-50
yaşları arasında başlamaktadır, fakat çocuklukta da başlayabilir.

Psöriyatik artrit, hastaların %15'e kadar bir kısmında psöriyazis tanısı konulmadan önce başlayabilir.


Tanı

Kesin bir tanı konulmadan önce, psöriyazis için karakteristik olan cilt
ve tırnak değişiklikleri gösterilmelidir. Bazı hastalarda sedimentasyon
yüksekliği, hafif anemi ve kan ürik asit düzeyi yüksekliği bulunabilir.
Gut olmadığı kanıtlanmalıdır.

Tedavi

Psöriyatik artritin tedavisi başlangıçta steroid olmayan
antiinflamatuvar ilaçlardan ibarettir, fakat artrit bu ilaçlara yanıt
vermezse metotreksat kullanılması gekebilir. Antimalariyal (sıtma
tedavisinde kullanılan) bir ilaç olan hidroksiklorokin de etkili
olabilir fakat bazı hastalarda bu ilaçla psöriyaziste alevlenme
görülebilir. Sulfasalazin adlı ilaç bazı psöriyatik artrit hastalarında
çok faydalı olmaktadır. Hastalığın ağır şekillerinde azatioprin
kullanılabilir.

Doğrudan eklemin için uygulanan kortikosteroid enjeksiyonları faydalı
olabilir. Son zamanlarda siklosporin ile iyi sonuçlar alınmaktadır,
fakat bu ilacın böbrek üzerinde yan etkileri olduğu için, diğer
tedavilere cevap vermeyen ilerleyici hastalıkta kullanılmalıdır. Uygun
egzersizler çok önemlidir. Eklem harabiyeti gelişen hastalarda
cerrahinin yararı olabilir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
cilt hastalıkları
Sayfa başına dön 
2 sayfadaki 3 sayfasıSayfaya git : Önceki  1, 2, 3  Sonraki

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Forum Güneş :: Sağlık-
Buraya geçin: